Tarih: Nisan 2005 | Sayı:
İlerici Gençlik Sayı:9
GENÇLİK MÜCADELESİNİN SORUNLARI ÜZERİNE

Gençlik muhalefeti üzerine konuşurken ilk önce gençlik muhalefetini oluşturan unsurlara kısaca bakmak gerekir. Günümüzdeki gençlik hareketleri ne yazık ki ağırlıklı olarak öğrenci gençlik cephesinden yükselmektedir. Öğrenci gençlik üzerinden yükselen bu muhalefetin ise ana unsurunu, üniversiteli gençlik oluşturmaktadır. Liseli gençlik ise bu tabloda kendine ufak bir alan yaratabilmiştir. Liseli gençlik muhalefetinin güçsüz kalması ile ilgili çok şey konuşulmalıdır. Ama bu yazının ana konusunu bu sorun teşkil etmemektedir.
Demek ki gençlik muhalefetinin genel durumunu incelerken, asıl belirleyici konu, şimdilik öğrenci muhalefetinin konumu olmaktadır. Öyleyse öncelikle öğrenci ve hatta daha da özelde üniversite gençlik hareketlerin kaynaklarına bakmamız gerekir. Bu hareket noktalarına baktığımızda genel olarak iki alanı görüyoruz.bu alanlardan birincisi üniversitelilerin, öğrenci olmalarından dolayı yaşadıkları sorunlardır. Bunlara genel olarak bakarsak: Başta YÖK muhalefetiyle somutlaşan akademik-demokratik sorunlar, yemekhane, barınma, yurt, ulaşım vb. gözümüze ilk çarpanlar olmaktadır. Ama bunların içinde en önemli hareket kaynağını YÖK karşıtlığı oluşturmaktadır. İkinci ana muhalefet alanı ise, daha genel bir bakışı içermektedir. Üniversite öğrencilerinin, insan olmalarından kaynaklanan sorunlar bu alanı oluşturmaktadır. Genel olarak, görece bir aydın karakter taşınmasına da dayandırılabilir. Savaş karşıtı ve işgal karşıtı muhalefet, emekçilerin ve ezilenlerin sorunlarına karşı gösterilen duyarlıklar vs. bu hareket kaynaklarının başında gelmektedir. (Bu sıralar yükselen Ceza İnfaz Yasası muhalefeti de önemli bir noktadır.) Bu alana bakışı asıl olarak, birinci maddedeki sorunların ülkenin genel sorunlarından kaynaklandığı ve tüm sorunların çözülmesi için üniversiteliler dışındaki muhalefet odaklarıyla ortak mücadele yürütülmesi gerektiği noktasından sağlamak daha sağlam bir duruş yaratacaktır.
Gençlik Örgütleri Ne diyor?
Günümüzdeki gençlik örgütleri genelde bu iki kanaldan birine yaslanarak mücadele yürütüyorlar. Ayrıca TÜM-İGD başta olmak üzere iki alana birden odaklanan yapılar olduğunu da söylemeliyim. Bu farklı bakışlar haliyle örgütlenme modellerine de yansıyor. Tabii ki buradan da pratik alandaki farklılıklara varılıyor. Gençlik muhalefetine farklı bakışların, farklı örgüt modellerinin ve pratik anlayışların olması, devrimcilerin ortak amaçları doğrultusunda yan yana olma becerisine sahip olması ve bunun için samimi çaba göstermeleri kaydıyla, o kadar da zararlı bir durum değildir. Ama günümüzde böylesi bir beceri ve samimiyet tablosunu solun tamamında görmek mümkün olmamaktadır. Bunu da çok parçalı olarak, bazı bölgelerde neredeyse atomize halde, gerçekleştirilen bir 6 Kasım süreci ortaya koymuştur.
Bu odaklara genel olarak bakalım. Gençlik yapılarının bir kısmı, ikinci maddede tanımladığım alanı esas kabul edip diğer alanı yok sayarak bir örgütlenme çalışması yürütmektedir. Meseleye böyle yaklaşınca da ana siyasi yapıdan, partiden, ayrı ve/ve ya bağımsız bir gençlik örgütlenmesi gerekli görülmemektedir. Bu bakışın ana savunması da yıllardan beri yürütülen akademik-demokratik mücadelenin asıl olarak zaten siyasi kadrolar tarafından yürütülmekte olduğu ve bu mücadelenin kadrolara yeni alanlar açmadığıdır. Buna kanıt olarak da yalnızca akademik-demokratik mücadele veren insanların neredeyse hiç olmadığı, olanlarında zaten kısa süre sonra siyasi mücadeleye katıldığı gösterilmektedir. Oysa biliyoruz ki "Emperyalist dönemde demokratik mücadele ve görevleri sosyalizm mücadelesinden ayırmak yanlıştır." Yani tam da bu gerçekten hareketle demokrasi mücadelesinin nabzını devrimciler tutmalıdır. Bu grubun en komik (birçok eleştiriyi hak etmektedirler ama konu gereği bunu kullanıyorum) olan yapısı da SİP olarak görünüyor. Şöyle ki: "Ne şiş yansın ne kebap!" mantığıyla hareket eden SİP yönetici kadroları, 6 Kasım günü (başka günler çuvala girdi ya) tutup "AB'ye Geçit Yok" mitingi yaptılar. Hem de merkezi olarak İstanbul'da. Böylece bazı gazetelerde bu eylem YÖK protestosu olarak yer aldı ama, onlar bu gündem dışı konuyla ilgili bir eylem yapmamış da oldular. Bu arada kendi kadrolarına eylemin aynı zamanda YÖK eylemi olduğunu söylüyorlardı. Bir yapının kendi söylemlerinin ayağına dolanmasının en somut örneğini de vermiş oldular. Yaptıkları ise, sadece, duyarlı bir sürü insanı YÖK eylemlerinden uzak tutarak eylem kırıcılığı yapmak oldu. Bu saçmalığı militanlarına nasıl anlatırlar ve militanları bunu nasıl sindirebilirler hiç aklım almıyor doğrusu.
Bu yönelimi gösterenlere kısaca baktıktan sonra bir diğer yönelimi de ele almak istiyorum. Bu yönelimi taşıyan yapılar ise yukarıda tanımladığım ikinci ana alanı esas alıp diğerini dışlıyorlar. Yalnız bu gruptakiler birinci gruptakiler kadar açık sözlü olmamaktadırlar. Genellikle ülkenin genel sorunları ile de ilgilendiklerini belirtirler. Ama bunun pratiğe tam olarak yansıtılamadığı ortadadır. Bunu işçi hareketi ve gençlik hareketi arasındaki kopukluktan anlayabiliriz. Gençlik muhalefetinin önemli bir kısmını da oluşturan bu yapılar genel olarak, gündem zorlamadığında, üniversite dışına çıkmakta yetersizler. Üniversitenin dışına çıktıklarında ise küçük-burjuva tarzı bir maceracılıktan sıyrılamadıklarından toplumla bir kan uyuşmazlığı sorunu yaşıyorlar. Asıl rahatsızlık verici durumsa bu gerçeğin bir sorun olarak karşılanmasından çok, kendileri dışındaki muhalefet odaklarını, reformistlikle, pasiflikle suçlayıp işin içinden çıkmaya çalışmaları ve samimi olarak bu konuyu masaya yatırmamalarıdır. Oysa gençlik hareketlerine bakarken iki alanı da önemsemek gerekir. Zaten bu alanlar birbirinden bağımsız değildir. Bu yüzden TÜM-İGD'liler "Yolumuz İşçi Sınıfının Yoludur" şiarını yükseltirken gençlerin, genç olmalarından dolayı yaşadıkları sorunları da gündemlerinden düşürmüyorlar.
Gençlik muhalefetine baktığımızda gözümüze çarpan en belirgin sorunlar bunlardır. Yani gençlik muhalefetinin üniversite dışı muhalefet odaklarıyla düzgün ilişkiler kuramaması, üniversitelilerin dışındaki gençlik tabakalarının muhalefete katılamaması, gençlik örgütlerinin -genel olarak- bu sorunu masaya yatırmaktan uzak durmaları, ayrıca gençlik örgütlerinin gençliğin hareket noktalarını tam olkapsayamaması gibi belli başlı sorunlar öne çıkıyor.
Öyleyse gençlik eylemlerini ve çalışmalarını bu sorunları merkeze alarak yürütmek gerekir. Gençlik, ülkenin ve dünyanın sorunlarına duyarlı eylemler geliştirmeli, kendi sorunlarıyla ilgili eylemlerinde ise, yanında başta işçi sınıfı olmak üzere diğer toplumsal kesimleri görebilmelidir. "YÖK'e Hayır" pankartının bir ucundan bizi okutan ailelerimiz, bir ucundan Sendikalar ve bir ucundan da biz tutmadığımız sürece gerçek potansiyelimizi ortaya koyamamışız var demektir.
Demek ki gençlik muhalefetinin genel durumunu incelerken, asıl belirleyici konu, şimdilik öğrenci muhalefetinin konumu olmaktadır. Öyleyse öncelikle öğrenci ve hatta daha da özelde üniversite gençlik hareketlerin kaynaklarına bakmamız gerekir. Bu hareket noktalarına baktığımızda genel olarak iki alanı görüyoruz.bu alanlardan birincisi üniversitelilerin, öğrenci olmalarından dolayı yaşadıkları sorunlardır. Bunlara genel olarak bakarsak: Başta YÖK muhalefetiyle somutlaşan akademik-demokratik sorunlar, yemekhane, barınma, yurt, ulaşım vb. gözümüze ilk çarpanlar olmaktadır. Ama bunların içinde en önemli hareket kaynağını YÖK karşıtlığı oluşturmaktadır. İkinci ana muhalefet alanı ise, daha genel bir bakışı içermektedir. Üniversite öğrencilerinin, insan olmalarından kaynaklanan sorunlar bu alanı oluşturmaktadır. Genel olarak, görece bir aydın karakter taşınmasına da dayandırılabilir. Savaş karşıtı ve işgal karşıtı muhalefet, emekçilerin ve ezilenlerin sorunlarına karşı gösterilen duyarlıklar vs. bu hareket kaynaklarının başında gelmektedir. (Bu sıralar yükselen Ceza İnfaz Yasası muhalefeti de önemli bir noktadır.) Bu alana bakışı asıl olarak, birinci maddedeki sorunların ülkenin genel sorunlarından kaynaklandığı ve tüm sorunların çözülmesi için üniversiteliler dışındaki muhalefet odaklarıyla ortak mücadele yürütülmesi gerektiği noktasından sağlamak daha sağlam bir duruş yaratacaktır.
Gençlik Örgütleri Ne diyor?
Günümüzdeki gençlik örgütleri genelde bu iki kanaldan birine yaslanarak mücadele yürütüyorlar. Ayrıca TÜM-İGD başta olmak üzere iki alana birden odaklanan yapılar olduğunu da söylemeliyim. Bu farklı bakışlar haliyle örgütlenme modellerine de yansıyor. Tabii ki buradan da pratik alandaki farklılıklara varılıyor. Gençlik muhalefetine farklı bakışların, farklı örgüt modellerinin ve pratik anlayışların olması, devrimcilerin ortak amaçları doğrultusunda yan yana olma becerisine sahip olması ve bunun için samimi çaba göstermeleri kaydıyla, o kadar da zararlı bir durum değildir. Ama günümüzde böylesi bir beceri ve samimiyet tablosunu solun tamamında görmek mümkün olmamaktadır. Bunu da çok parçalı olarak, bazı bölgelerde neredeyse atomize halde, gerçekleştirilen bir 6 Kasım süreci ortaya koymuştur.
Bu odaklara genel olarak bakalım. Gençlik yapılarının bir kısmı, ikinci maddede tanımladığım alanı esas kabul edip diğer alanı yok sayarak bir örgütlenme çalışması yürütmektedir. Meseleye böyle yaklaşınca da ana siyasi yapıdan, partiden, ayrı ve/ve ya bağımsız bir gençlik örgütlenmesi gerekli görülmemektedir. Bu bakışın ana savunması da yıllardan beri yürütülen akademik-demokratik mücadelenin asıl olarak zaten siyasi kadrolar tarafından yürütülmekte olduğu ve bu mücadelenin kadrolara yeni alanlar açmadığıdır. Buna kanıt olarak da yalnızca akademik-demokratik mücadele veren insanların neredeyse hiç olmadığı, olanlarında zaten kısa süre sonra siyasi mücadeleye katıldığı gösterilmektedir. Oysa biliyoruz ki "Emperyalist dönemde demokratik mücadele ve görevleri sosyalizm mücadelesinden ayırmak yanlıştır." Yani tam da bu gerçekten hareketle demokrasi mücadelesinin nabzını devrimciler tutmalıdır. Bu grubun en komik (birçok eleştiriyi hak etmektedirler ama konu gereği bunu kullanıyorum) olan yapısı da SİP olarak görünüyor. Şöyle ki: "Ne şiş yansın ne kebap!" mantığıyla hareket eden SİP yönetici kadroları, 6 Kasım günü (başka günler çuvala girdi ya) tutup "AB'ye Geçit Yok" mitingi yaptılar. Hem de merkezi olarak İstanbul'da. Böylece bazı gazetelerde bu eylem YÖK protestosu olarak yer aldı ama, onlar bu gündem dışı konuyla ilgili bir eylem yapmamış da oldular. Bu arada kendi kadrolarına eylemin aynı zamanda YÖK eylemi olduğunu söylüyorlardı. Bir yapının kendi söylemlerinin ayağına dolanmasının en somut örneğini de vermiş oldular. Yaptıkları ise, sadece, duyarlı bir sürü insanı YÖK eylemlerinden uzak tutarak eylem kırıcılığı yapmak oldu. Bu saçmalığı militanlarına nasıl anlatırlar ve militanları bunu nasıl sindirebilirler hiç aklım almıyor doğrusu.
Bu yönelimi gösterenlere kısaca baktıktan sonra bir diğer yönelimi de ele almak istiyorum. Bu yönelimi taşıyan yapılar ise yukarıda tanımladığım ikinci ana alanı esas alıp diğerini dışlıyorlar. Yalnız bu gruptakiler birinci gruptakiler kadar açık sözlü olmamaktadırlar. Genellikle ülkenin genel sorunları ile de ilgilendiklerini belirtirler. Ama bunun pratiğe tam olarak yansıtılamadığı ortadadır. Bunu işçi hareketi ve gençlik hareketi arasındaki kopukluktan anlayabiliriz. Gençlik muhalefetinin önemli bir kısmını da oluşturan bu yapılar genel olarak, gündem zorlamadığında, üniversite dışına çıkmakta yetersizler. Üniversitenin dışına çıktıklarında ise küçük-burjuva tarzı bir maceracılıktan sıyrılamadıklarından toplumla bir kan uyuşmazlığı sorunu yaşıyorlar. Asıl rahatsızlık verici durumsa bu gerçeğin bir sorun olarak karşılanmasından çok, kendileri dışındaki muhalefet odaklarını, reformistlikle, pasiflikle suçlayıp işin içinden çıkmaya çalışmaları ve samimi olarak bu konuyu masaya yatırmamalarıdır. Oysa gençlik hareketlerine bakarken iki alanı da önemsemek gerekir. Zaten bu alanlar birbirinden bağımsız değildir. Bu yüzden TÜM-İGD'liler "Yolumuz İşçi Sınıfının Yoludur" şiarını yükseltirken gençlerin, genç olmalarından dolayı yaşadıkları sorunları da gündemlerinden düşürmüyorlar.
Gençlik muhalefetine baktığımızda gözümüze çarpan en belirgin sorunlar bunlardır. Yani gençlik muhalefetinin üniversite dışı muhalefet odaklarıyla düzgün ilişkiler kuramaması, üniversitelilerin dışındaki gençlik tabakalarının muhalefete katılamaması, gençlik örgütlerinin -genel olarak- bu sorunu masaya yatırmaktan uzak durmaları, ayrıca gençlik örgütlerinin gençliğin hareket noktalarını tam olkapsayamaması gibi belli başlı sorunlar öne çıkıyor.
Öyleyse gençlik eylemlerini ve çalışmalarını bu sorunları merkeze alarak yürütmek gerekir. Gençlik, ülkenin ve dünyanın sorunlarına duyarlı eylemler geliştirmeli, kendi sorunlarıyla ilgili eylemlerinde ise, yanında başta işçi sınıfı olmak üzere diğer toplumsal kesimleri görebilmelidir. "YÖK'e Hayır" pankartının bir ucundan bizi okutan ailelerimiz, bir ucundan Sendikalar ve bir ucundan da biz tutmadığımız sürece gerçek potansiyelimizi ortaya koyamamışız var demektir.
Diğer Haberler
KAPİTALİZMDE AŞK BAŞKADIR!UMUT GENÇLİKTE!Sermayenin Tarihi ve DoğalGüzelliklerimizi Yağmalamasına
Karşı SavaşıyoruzGENÇLİK MÜCADELESİNİN SORUNLARI ÜZERİNEEMEKÇİLER EĞİLDİKÇE SANATA
YIRTILACAKTIR ELBET KARANLIKLAR DASERMAYENİN DİYETİTEKSTİL İŞÇİLERİKADIN VE ÖRGÜTLÜLÜKSİYASAL ZOR VE "HAYATA DÖNÜŞ" OPERASYONUDGM DİRENİŞLERİ