Tarih: 25.09.2003 | Kategori:
Toplumsal Haberler
Alternatif süreç gazetesi'nin TÜM-İGD ile yaptığı röportajın tam metni
Haftalık Alternatif Süreç Gazetesi Tüm İlerici Gençlik Derneği (TÜM-İGD) Yönetim Kurulu üyeleri Murat Nergiz, Rıza Köse, Barış Eser, Yetgül Karaçelik, Süleyman İleri ile bir röportaj yaptı.
TÜM-İGD kurulduğu günden bu yana yürüttüğü çalışmaları, Şişli’deki DİSK ve Bank-Sen binasında yaptığı Birinci Olağan Genel Kurulu ile yeni bir aşamaya taşıdı. TÜM-İGD’nin hangi hedeflerle kurulduğunu ve ne gibi çalışmalar yürüttüğünü, derneğe omuz verenlerin geçmişi, bugünü ve geleceği nasıl değerlendirdiklerini öğrenmek üzere yaptığımız bu öğretici röportajı okurlarımıza sunuyoruz.
Birinci Olağan Genel Kurulu’nuzu geride bıraktınız. Hayırlı olsun. Hepinizi de seçildiğiniz için kutlarım. Öncelikli sorumuz şu olacak. Bunca gençlik derneği varken niçin yeni bir gençlik derneği?
Barış: Doğru, ülkemizde bir sürü gençlik örgütü var. Ancak bu gençlik örgütlerinin çoğu belirli gençlik kesimlerini kendilerine hedef olarak alıyorlar. Bizim bu görüşün aksine bütün gençlik kesimlerini kazanmak gibi bir hedefimiz var. Yani TÜM-İGD işçi, öğrenci, köylü gençliğin içindeki ilericileri, yurtseverleri, demokratları bir araya getirip sosyalist bir yığın örgütü olmayı hedefliyor. Bugünkü gençlik hareketleri genellikle üniversite eksenli hareketler olarak mücadele ediyorlar. Mücadele alanları genellikle üniversite kapsamında kalıyor. Biz bu tür bir örgütlenme anlayışını doğru bulmuyoruz. Bizce gençlik toplumsal sorunların tamamına duyarlı olmalı. Yani bir üniversiteli gencin sorunları var da işçi bir gencin hiç mi sorunu yok?
Elbette her kesimden gencin, gerek çalışan, gerek çalışmayan gençlerin ailevi, siyasi, eğitsel sorunları var zaten. Sizden önceki gençlik hareketleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Murat: Aslında bu sorunun cevabını Barış bir önceki soruda vermişti. Bizce temel sorun işçi sınıfı eksenli bir gençlik hareketi yaratmak. Ama bu güne kadar gençlik denince hep öğrenci gençlik algılandı. Biz buna karşı çıkıyoruz. Bu yüzden önümüze koyduğumuz proje gerçekten orijinal bir projedir. Bir o kadar da fedakarlık isteyen bir proje. Örneğin bizim üyelerimiz arasındaki dağılıma bakıldığında işçi-öğrenci dağılımının dengeli bir biçimde yapıldığı görülebilir. Bu örgüt var oldukça, işçi gençliğin diğer kesimlerle eşit oranlarda yetkili kurullarımızda görev alması bizim asla vazgeçmeyeceğiz özelliğimiz olmaya da devam edecektir.
Soruları cevaplarken gençliğin işçilerden, öğrencilerden ve köylülerden oluşan kesimlerini bir araya getirmeyi hedeflediğinizi söylediniz. Peki ama, bahsettiğiniz kurullar içerisinde hiç köylü yok gibi görünüyor. Buna nasıl bir açıklama getirirsiniz?
Yetgül: Bu dediğiniz doğru. Ne yazık ki, ülkemizin özelliklerinden kaynaklı olarak henüz köylü gençliği kapsayan bir yapımız olmadığı konusunda haklısınız. Ama, örgütümüz yeniden örgütlenmeye başlayan, bir yanıyla daha çok yeni bir örgüt. Henüz köylere de ulaşan bir yaygınlığımız yok. Ama bu olmayacağı anlamına gelmez. Bizim ilkelerimizi şu andaki gerçekliğimiz olarak değil de, hedeflerimiz olarak algılarsanız tanımları daha yerli yerine oturtmuş oluruz yanılmıyorsam.
Doğru. Hedef koymak, neticede insanların bu doğrultuda çalışmasını getirir. Peki, bugüne kadar ne yaptınız sorusuna doyurucu bir cevap verebilecek misiniz; yoksa henüz alanlara hiç çıkmadınız mı?
Rıza: Aksine, bizim kuruluşumuz zaten alanlara çıkmakla başladı. TÜM-İGD kurulduğundan bu yana Irak’a ABD müdahalesi gündemde çokça yer alıyordu. Biz bu süreçte savaş karşıtı platformlarda düzenli yer aldık savaşa karşı tutumumuzu çıkartmalarla, afişlerle, yapılan mitinglere aktif katılımlarla ortaya koyduk. Özellikle tezkerenin oylamasının yapıldığı 1 Mart Ankara savaşa hayır mitingini unutamam on binlerce insan vardı.
Ankara ve İstanbul’da yapılan neredeyse tüm mitinglerine aktif olarak katıldık. En son olarak da işçi sınıfının birlik mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ta Çağlayan meydanındaydık. Yine, özelleştirmelere karşı işçi sınıfımızın yürüttüğü mücadelede sendikalarımıza destek olmak için de alanlara çıktık.
Bunun dışında bir grup TÜM-İGD sempatizanının ortaklaşa çıkardığı İLERİCİ GENÇLİK adında aylık olarak yayınlanan bir yayınımız var. 6. sayısını Eylül’de, yaptığımız Kongremizin hemen ardından çıkarmayı planlıyoruz. Bu yayın içinde gençliğin sorunlarına değinmeye çalışıyoruz. Bu sorunlara örgütlü bir şekilde nasıl karşı durulabileceğine dair değerlendirmelerde bulunuyoruz. Yani insanlara sorunları göstermek kadar bu sorunlara karşı ne gibi alternatiflerin olduğunu göstermek de önemlidir diyoruz. Ayrıca güncel gelişmelerin takip edilebileceği bir internet sitemiz de var. Site adresimiz www.tum-igd.org. Biz TÜM-İGD olarak hayatın her alanında gençliğe dayatılmakta olan yoz, dejenerasyona uğratılmış kültüre karşı alternatifler yaratmayı düşünüyoruz. Örneğin alternatif bir kültür, sanat, edebiyat, müzik vs. anlayışları. Bu anlamda çalışmalarımız var. Müzik grubu, eğitim çalışmaları gibi etkinliklerimiz de var. Bu etkinliklerin dışında dünyadaki diğer gençlik dernekleri, federasyonları ile görüşmelerimiz var.
Bu söyledikleriniz kulağa hoş geliyor, ama, hayata ne ölçüde yansıdığını da görmek lazım. Örneğin, pek gündeme alınmayan bir konuda, derneğinizin kadınlara yönelik politikası var mı konusunda bir soru geliyor aklıma. Bildiğiniz gibi bu gazetede yazdığım köşe kadın köşesi ve böyle bir soru sormazsam olmaz, değil mi? Derneğiniz neler yapıyor bu konuda?
Yetgül: Dilerseniz bu soruyu ben cevaplayayım. Elbette derneğimizin genç kadınlara, işçi, öğrenci, köylü kızlara yönelik, onların taleplerini, isteklerini kapsayan bir mücadele perspektifi var. Genç kadınların cinsiyetlerinden dolayı uğradıkları ayrımcılığa ve haksızlıklara karşı bir mücadele bu aynı zamanda. Örneğin öğrenci kızlar eğitim sisteminde aynı fırsata sahip olmayabiliyorlar. Kızlarımızın bir çoğu ailelerin ekonomik durumu nedeniyle veya sırf kız oldukları için geleneklerden ötürü okula gönderilmeyebiliyorlar. Bunlar hep emekçi ailelerin çocukları. Ben de örneğin onlardan biriyim.
Ben araya girmek istiyorum. Derneğiniz bu çerçevede kadın sorunu konusunda samimi diyebilir misiniz?
Yetgül: Elbette. Derneğimiz cinsiyet ayrımcılığına net olarak karşı çıkıyor. Ayrıca genç işçiler arasında kadın işçiler işe alınmada, işte yükselmede ayrımcılıkla karşı karşıya kalabiliyorlar. İşten önce onlar atılabiliyorlar. Sigortasız, sendikasız ağır sömürü koşulları altında sosyal haklardan yararlanmaksızın çalışmaları söz konusu. Biz işçi kadınlarımızın hepsini TÜM-İGD çatısı altında bu haksızlıklara karşı mücadele etmeye çağırıyoruz zaten. Çünkü kendi sorunlarına sahip çıkmak ve örgütlenmek bunları alt etmenin birinci koşulu. Dernek üyelerinin neredeyse yarısı kadınlardan oluşuyor. Yönetim ve denetim kurullarımızda da bu oranı tutturmaya gayret ettik. Bu kadın-erkek bileşimi bu duyarlılığa sahip olmamızdan kaynaklanıyor diye düşünüyorum.
Kendi kuşağınızı nasıl değerlendiriyorsunuz. Geçmişin mücadeleci gençleri ile farklar var mı?
Süleyman: Doğrusu bu sorunun çok basit bir yanıtı yok diye düşünüyorum. Bizler bugün 68, 78 kuşağı gibi isimlerle anılan dünün mücadeleci gençlerini büyük oranda kitaplardan, anılardan tanıdık. Bu bahsettiğiniz dönemleri yaşamış insanların Türkiyesi ile bugün yaşadığımız ülke arasında ciddi farklar var. Gerçekçi bir değerlendirme yapabilmek için önce nereden nereye gelindiğini belirlemek gerekiyor. Bugünkü gençliğin bilincinin şekillenmesinde 12 Eylülün tank paletlerinin büyük bir izi var. Bu da o günlerin gençleriyle bugünkü gençleri ayıran belki de en belirgin farklılıkların başında.
Gerçekten bugünkü gençler görmemiş olsa da, 12 Eylül darbesinin gençlerin şekillenişi üzerindeki etkileri hâlâ devam ediyor, öyle değil mi?
Murat: Süleyman’ın bıraktığı yerden devam etmek istiyorum aslında. Şöyle bir düşünsenize, 12 Eylül 1980’de doğmuş olanlar şu anda 23 yaşında. Yani ülkedeki genç nüfusunun neredeyse tamamı darbeden sonra dünyaya gelmiş. Bu insanların kişilikleri; küreselleşme, özelleştirme, neo-liberalizm gibi kavramların hakim olduğu bir dünyada şekillendi. Onlara okulda, televizyonda, sokaktaki reklam panolarında ve yaşamın diğer alanlarında; tek kutuplu, tek hakimli bir dünyada yaşadıkları kabul ettirilmeye çalışıldı. Kapitalizm tartışmasız bir doğru, bir din; ABD ise itaat edilmesi gereken bir efendi idi. Ancak bütün bunlar gençliğin kendine söylenen her şeye inanacak kadar saf olduğu anlamında yorumlanmamalı. Bizim kuşağımız da topluma, halkına karşı sorumluluk duyuyor. Bence 6 Kasım protestoları, savaş karşıtı eylemler, özelleştirme karşıtı etkinlikler ve daha niceleri 80 öncesinden farklı olan gündemlere örnek gösterilebilir.
1976’da kurulan İGD’yi yakından biliyoruz. TÜM-İGD’yi duyduğumuzda ilk akla gelen soru, onunla bir bağlantınızın olup olmadığı, böyle bir bağlantı var mı?
Rıza: Bizim açımızdan çok anlamlı bir soru. Elbette var. Doğrudan var. Bu topraklardaki gençlik hareketlerinin ortaya çıkış tarihi Cumhuriyetin kuruluş tarihinden bile daha eski. Gençlik hareketlerinin birçoğu ideolojik-politik çizgi olarak kendilerini farklı konumlarda ifade etmişlerdi. İşçi sınıfına çok yakın değillerdi. Oysa İGD gençlik hareketinin işçi sınıfına bağlanan devrimci gelenekleri savunan bir gençlik derneğiydi. Bizim, TÜM-İGD olarak, bugüne kadar yapmış olduğumuz çalışmalara bakıldığında, işçi sınıfına bağlı bir gençlik örgütü ile nasıl bir bağ içerisinde olduğumuzun ortaya çıkabileceğine inanıyorum.
Süleyman: TÜM-İGD ne hiçbir geçmişi olmayan, bir günde ortaya çıkmış bir kurumdur; ne de sadece bir avuç kişinin eskiyi yad etmek, dün söylenmiş olanları ne eksik ne fazla tekrar etmesi için kurulmuş bir anı kulübüdür. Bu çerçeveden bakacak olduğumuzda sorunuzun büyük oranda aydınlandığını zannediyorum. Biz Türkiye’de “yolumuz işçi sınıfını yoludur” şiarını kendine kılavuz edinmiş geçmişin bütün gençlik oluşumlarından bir şeyler taşıdığımızı, onların tarihsel mirasının omuzlarımızda olduğunu düşünüyoruz. Hiç kuşkusuz derneğimizin bu noktada ayrıcalıklı bir yeri olduğunu belirtmek gerekiyor. İlerici Gençler Derneği, ilerici gençliğin kendi tarihindeki en önemli ve en değerli kilometre taşlarından birisi. Bu yönüyle TÜM-İGD tartışmasız olarak İlerici Gençlik hareketinin devamcısı, taşıyıcısıdır. Bunda en ufak bir tereddüdümüz yok. Derneğimizin mücadelesine damgasını vurmuş olan temel düşünce ve yaklaşım dimdik ayaktadır.
Peki geçmişin bire bir tekrarı, aynı şeyleri mi söylüyorsunuz yoksa bugünün pratiklerine baktığımızda farklı düştüğünüz noktalar da var mı?
Barış: Elbette ki var. Olmaması eşyanın tabiatına aykırı olurdu. Ancak bu farkları biz koymuş değiliz .Bu farklıkları son 25 yılın Türkiye’si koymuştur. Bugün 70’li yıllarda söylenmiş olanların birebir tekrarıyla 2003 yılında bir gence ulaşmak onu her hangi bir konuda ikna etmek mümkün mü? Güne uygun, içinde bulunduğumuz koşulları izaha yönelik yeni araçlar, yeni bir tarz yaratma noktasında gerçekten ciddi bir çaba sarf ettiğimizi düşünüyorum.
Bunun güzel bir örneğini 1 Mayıs öncesi yaşadık. Bu yıl TÜM-İGD 1 Mayıs öncesi iki tane afiş yaptı. Afişlerden birisi tarihe mâl olmuş sloganımız “GENÇLİĞİN YOLU İŞÇİ SINIFININ YOLUDUR” iken diğeri “GENÇLİK DEVRİM İSTİYOR” yazılı olanıydı. İlki hiç kuşkusuz tarihsel misyonumuzu, duruşumuzu ifade ederken; ikincisi tamamıyla özgün, geçmişte bizim geleneğimizde daha önce bu şekliyle kullanılmamış olan ve zannedersem aynı zamanda bizim çalışmalarımızda daha uzun süre kullanılacak olan yeni bir şey oldu. Bu sadece basit bir örnek. Elbette bunları çoğaltmak mümkün. Ancak kısaca şunu söyleyebilirim: TÜM-İGD ile tarihi derneğimizin benzerliği “sözde değil özde” bir benzerlik.
Yetgül: O dönem, İlerici Gençlik sağlıklı bir gençlik örgütlenmesine ulaşmanın, ancak işçi sınıfı bilimini, onun gençliğe bakış açısını doğru kavramak ve yaratıcı bir biçimde yaşama geçirmekle mümkün olacağını savunuyordu. Bizim de TÜM-İGD olarak bir iddiamız, bir hayalimiz var: Büyük usta Nazım’ın dizelerinde söylediği gibi “gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan” bir ülke, bir dünya yaratma mücadelesinde gençler olarak hak ettiğimiz yeri alarak, en nihayetinde işçi sınıfımızla birlikte bu düşü gökyüzünden ülkemiz toprağına indirmek.
Güncel gelişmeler var, Irak’ın işgali gibi, emekçilere sermayenin yasal saldırıları gibi. Derneğiniz bu ve benzeri gündemlere ilişkin ne gibi çalışmaları var?
Süleyman: Bugün itibariyle Türkiye gündemine baktığımızda ülkeyi yöneten egemenlerin, Ortadoğu’daki emperyalist savaşa ortak olmaktan ülkenin yoksul emekçi halklarına ve gençlere kölelik yasalarını dayatmaya, ülke gençliğinin beşte dördünü üniversite dışında bırakmaktan üniversiteye girenleri YÖK’e mecbur etmeye uzanan bir dizi saldırgan politikalarına tanık olmaktayız. Bu politikaların olumsuz sonuçlarına en açık kesim ise aslolarak okullardaki, fabrikalardaki ve tarlalardaki gençlik kesimidir.
Amerikan emperyalizminin Ortadoğu’daki saldırıları ekseninde Türkiye’nin de savaşın içine çekilmesine olanak verebilecek tezkerenin Meclise sunulması arifesinde, 1 Mart Ankara mitinginde TÜM-İGD de vardı. TÜM-İGD Irakta Savaşa Hayır Koordinasyonu’nun bir bileşenidir. Kendi ilkelerimiz çerçevesinde Irakta Savaşa Hayır Koordinasyonu çatısında emperyalist savaşa karşı mücadele ediyoruz. Irak halkının kendi kaderine kendisinin belirleyeceği kanısındayız. İşgalci, saldırgan barbarların Irak’tan derhal çekilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Irak’a asker gönderilmesine karşıyız.
Murat: Ülke gündemini işgal eden bir diğer konu ise 4857 sayılı kanun. Emekçiler arasında kölelik yasası diye de bilinen bu kanunla Türkiye emekçilerinin mücadele ederek elde ettikleri bir dizi hakkın gasp edildiğini düşünüyorum. Bugün bu sorun yasanın Meclisten geçtiği günlerdeki kadar gündemde olmasa da yasanın yarattığı sonuçların (yoksulluk, sefalet) yakıcı olarak gündemde olduğu kanaatindeyim. Bu ise, gerçekte yasanın gündemden hiç düşmediğine kanıttır. Yasa ile hakları ellerinden alınan ve yok sayılmaya çalışılan emekçilerin çocukları ise, ki bu ülke gençliğinin en dinamik kesiminden bir tanesidir, üniversite kapılarına yığılmıştır. Ülkeyi yönetenler bu soruna da çözüm üretememektedirler. Sorunun çözümünü her yıl değiştirilen sınav ve puanlama sistemi gibi suni gündemlerle gençleri oyalamakta görmektedirler. Üniversitelerin dışında kalan gençlerin sorunlarına kulaklarını tıkayan egemenler, üniversitelerdeki gençlerin özerk, demokratik üniversite ve parasız eğitim taleplerini de görmezden gelmektedirler. Bunlar kimileri sorun olarak algılama gayreti içerisinde olmasa da bizim açımızdan bu ülkenin bugünkü gündemini belirleyen en önemli sorunlardır.
Tamam arkadaşlar, ülke ele aldıktan sonra biraz da uluslar arası alana geçmek istiyorum. Dünyanın çeşitli ülkelerinde yoğun gençlik örgütlenmeleri bulunuyor. Sizler dünya gençlik hareketlerine nasıl bakıyorsunuz, herhangi biriyle doğrudan irtibatınız var mı?
Rıza: TÜM-İGD gibi Ekim devriminden esinlenen bir gençlik örgütünün dünyadan kopuk olması zaten düşünülemez. Dünya gençlik hareketi ile ilişkilenmek bizim açımızdan başka halkların kardeşliğini somutladığımız bir alandır. Bu yönüyle asla vazgeçmeyeceğimiz bir çabamız devam ediyor. Yunanistan gençlik örgütleriyle ilişkilerimiz başlangıç aşamasında. Bugün, ayrıca TÜM-İGD’nin DDGF ile olan ilişkilerini geçmişte derneğimizin DDGF ile kurmuş olduğu ilişkiler boyutuna ulaştırmaya çalışıyoruz. Yine bunun dışında TÜM-İGD dünyanın çeşitli ülkelerindeki ilerici , devrimci, demokrat gençlik örgütleri ile de iletişim halinde. Biz dünya gençliğinin emekçilerin yanında eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik bir toplum için mücadele verdiğine inanıyoruz.
Son olarak, yerimiz müsaade etmediği için, kısaca gelecek için neler düşündüğünüzü aktarabilir misiniz?
Murat: Bu soruya madem kısaca bir cevap istediniz, ben de diğer arkadaşlarım adına da bir cevap vereyim. Yoksulluk ve sömürü düzenine son verip bugün ve yarın, ben ne yapabilirim ya da bizler ne yapabiliriz sorusunu kendisine soran, yeni bir dünyayı yaratmayı kendisinin sorumluluğu olduğu bilincine varmış olan bir dünya ve Türkiye gençliği düşünüyoruz. Elbette ki bunun yaratılması mücadelesinde en büyük payın biz TÜM-İGD’li gençlere düştüğünü biliyoruz. Bizimle ortak düşüncede olduğu kanısında olan bütün dostları TÜM-İGD saflarını sıklaştırmaya davet ediyoruz.
Arkadaşlar, hepinize bu yoğun gündeminiz arasında bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederim. Derneğinize de gazetem adına başarılar diliyorum.
Yetgül: Biz de kendi gündemini yaratmayı başaran Alternatif Süreç gazetesine, bize böyle bir olanak tanıdığı için çok teşekkür ediyoruz. Kitlelerce tanınma çalışmalarının bir boyutunu zaten büyük sermaye medyası dışında kalan alternatif basın yayın organlarında yer almak olduğunu biliyoruz. Bu anlamda demokrat yazar ve yöneticilerinize biz de çok teşekkür ediyoruz.
TÜM-İGD kurulduğu günden bu yana yürüttüğü çalışmaları, Şişli’deki DİSK ve Bank-Sen binasında yaptığı Birinci Olağan Genel Kurulu ile yeni bir aşamaya taşıdı. TÜM-İGD’nin hangi hedeflerle kurulduğunu ve ne gibi çalışmalar yürüttüğünü, derneğe omuz verenlerin geçmişi, bugünü ve geleceği nasıl değerlendirdiklerini öğrenmek üzere yaptığımız bu öğretici röportajı okurlarımıza sunuyoruz.
Birinci Olağan Genel Kurulu’nuzu geride bıraktınız. Hayırlı olsun. Hepinizi de seçildiğiniz için kutlarım. Öncelikli sorumuz şu olacak. Bunca gençlik derneği varken niçin yeni bir gençlik derneği?
Barış: Doğru, ülkemizde bir sürü gençlik örgütü var. Ancak bu gençlik örgütlerinin çoğu belirli gençlik kesimlerini kendilerine hedef olarak alıyorlar. Bizim bu görüşün aksine bütün gençlik kesimlerini kazanmak gibi bir hedefimiz var. Yani TÜM-İGD işçi, öğrenci, köylü gençliğin içindeki ilericileri, yurtseverleri, demokratları bir araya getirip sosyalist bir yığın örgütü olmayı hedefliyor. Bugünkü gençlik hareketleri genellikle üniversite eksenli hareketler olarak mücadele ediyorlar. Mücadele alanları genellikle üniversite kapsamında kalıyor. Biz bu tür bir örgütlenme anlayışını doğru bulmuyoruz. Bizce gençlik toplumsal sorunların tamamına duyarlı olmalı. Yani bir üniversiteli gencin sorunları var da işçi bir gencin hiç mi sorunu yok?
Elbette her kesimden gencin, gerek çalışan, gerek çalışmayan gençlerin ailevi, siyasi, eğitsel sorunları var zaten. Sizden önceki gençlik hareketleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Murat: Aslında bu sorunun cevabını Barış bir önceki soruda vermişti. Bizce temel sorun işçi sınıfı eksenli bir gençlik hareketi yaratmak. Ama bu güne kadar gençlik denince hep öğrenci gençlik algılandı. Biz buna karşı çıkıyoruz. Bu yüzden önümüze koyduğumuz proje gerçekten orijinal bir projedir. Bir o kadar da fedakarlık isteyen bir proje. Örneğin bizim üyelerimiz arasındaki dağılıma bakıldığında işçi-öğrenci dağılımının dengeli bir biçimde yapıldığı görülebilir. Bu örgüt var oldukça, işçi gençliğin diğer kesimlerle eşit oranlarda yetkili kurullarımızda görev alması bizim asla vazgeçmeyeceğiz özelliğimiz olmaya da devam edecektir.
Soruları cevaplarken gençliğin işçilerden, öğrencilerden ve köylülerden oluşan kesimlerini bir araya getirmeyi hedeflediğinizi söylediniz. Peki ama, bahsettiğiniz kurullar içerisinde hiç köylü yok gibi görünüyor. Buna nasıl bir açıklama getirirsiniz?
Yetgül: Bu dediğiniz doğru. Ne yazık ki, ülkemizin özelliklerinden kaynaklı olarak henüz köylü gençliği kapsayan bir yapımız olmadığı konusunda haklısınız. Ama, örgütümüz yeniden örgütlenmeye başlayan, bir yanıyla daha çok yeni bir örgüt. Henüz köylere de ulaşan bir yaygınlığımız yok. Ama bu olmayacağı anlamına gelmez. Bizim ilkelerimizi şu andaki gerçekliğimiz olarak değil de, hedeflerimiz olarak algılarsanız tanımları daha yerli yerine oturtmuş oluruz yanılmıyorsam.
Doğru. Hedef koymak, neticede insanların bu doğrultuda çalışmasını getirir. Peki, bugüne kadar ne yaptınız sorusuna doyurucu bir cevap verebilecek misiniz; yoksa henüz alanlara hiç çıkmadınız mı?
Rıza: Aksine, bizim kuruluşumuz zaten alanlara çıkmakla başladı. TÜM-İGD kurulduğundan bu yana Irak’a ABD müdahalesi gündemde çokça yer alıyordu. Biz bu süreçte savaş karşıtı platformlarda düzenli yer aldık savaşa karşı tutumumuzu çıkartmalarla, afişlerle, yapılan mitinglere aktif katılımlarla ortaya koyduk. Özellikle tezkerenin oylamasının yapıldığı 1 Mart Ankara savaşa hayır mitingini unutamam on binlerce insan vardı.
Ankara ve İstanbul’da yapılan neredeyse tüm mitinglerine aktif olarak katıldık. En son olarak da işçi sınıfının birlik mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ta Çağlayan meydanındaydık. Yine, özelleştirmelere karşı işçi sınıfımızın yürüttüğü mücadelede sendikalarımıza destek olmak için de alanlara çıktık.
Bunun dışında bir grup TÜM-İGD sempatizanının ortaklaşa çıkardığı İLERİCİ GENÇLİK adında aylık olarak yayınlanan bir yayınımız var. 6. sayısını Eylül’de, yaptığımız Kongremizin hemen ardından çıkarmayı planlıyoruz. Bu yayın içinde gençliğin sorunlarına değinmeye çalışıyoruz. Bu sorunlara örgütlü bir şekilde nasıl karşı durulabileceğine dair değerlendirmelerde bulunuyoruz. Yani insanlara sorunları göstermek kadar bu sorunlara karşı ne gibi alternatiflerin olduğunu göstermek de önemlidir diyoruz. Ayrıca güncel gelişmelerin takip edilebileceği bir internet sitemiz de var. Site adresimiz www.tum-igd.org. Biz TÜM-İGD olarak hayatın her alanında gençliğe dayatılmakta olan yoz, dejenerasyona uğratılmış kültüre karşı alternatifler yaratmayı düşünüyoruz. Örneğin alternatif bir kültür, sanat, edebiyat, müzik vs. anlayışları. Bu anlamda çalışmalarımız var. Müzik grubu, eğitim çalışmaları gibi etkinliklerimiz de var. Bu etkinliklerin dışında dünyadaki diğer gençlik dernekleri, federasyonları ile görüşmelerimiz var.
Bu söyledikleriniz kulağa hoş geliyor, ama, hayata ne ölçüde yansıdığını da görmek lazım. Örneğin, pek gündeme alınmayan bir konuda, derneğinizin kadınlara yönelik politikası var mı konusunda bir soru geliyor aklıma. Bildiğiniz gibi bu gazetede yazdığım köşe kadın köşesi ve böyle bir soru sormazsam olmaz, değil mi? Derneğiniz neler yapıyor bu konuda?
Yetgül: Dilerseniz bu soruyu ben cevaplayayım. Elbette derneğimizin genç kadınlara, işçi, öğrenci, köylü kızlara yönelik, onların taleplerini, isteklerini kapsayan bir mücadele perspektifi var. Genç kadınların cinsiyetlerinden dolayı uğradıkları ayrımcılığa ve haksızlıklara karşı bir mücadele bu aynı zamanda. Örneğin öğrenci kızlar eğitim sisteminde aynı fırsata sahip olmayabiliyorlar. Kızlarımızın bir çoğu ailelerin ekonomik durumu nedeniyle veya sırf kız oldukları için geleneklerden ötürü okula gönderilmeyebiliyorlar. Bunlar hep emekçi ailelerin çocukları. Ben de örneğin onlardan biriyim.
Ben araya girmek istiyorum. Derneğiniz bu çerçevede kadın sorunu konusunda samimi diyebilir misiniz?
Yetgül: Elbette. Derneğimiz cinsiyet ayrımcılığına net olarak karşı çıkıyor. Ayrıca genç işçiler arasında kadın işçiler işe alınmada, işte yükselmede ayrımcılıkla karşı karşıya kalabiliyorlar. İşten önce onlar atılabiliyorlar. Sigortasız, sendikasız ağır sömürü koşulları altında sosyal haklardan yararlanmaksızın çalışmaları söz konusu. Biz işçi kadınlarımızın hepsini TÜM-İGD çatısı altında bu haksızlıklara karşı mücadele etmeye çağırıyoruz zaten. Çünkü kendi sorunlarına sahip çıkmak ve örgütlenmek bunları alt etmenin birinci koşulu. Dernek üyelerinin neredeyse yarısı kadınlardan oluşuyor. Yönetim ve denetim kurullarımızda da bu oranı tutturmaya gayret ettik. Bu kadın-erkek bileşimi bu duyarlılığa sahip olmamızdan kaynaklanıyor diye düşünüyorum.
Kendi kuşağınızı nasıl değerlendiriyorsunuz. Geçmişin mücadeleci gençleri ile farklar var mı?
Süleyman: Doğrusu bu sorunun çok basit bir yanıtı yok diye düşünüyorum. Bizler bugün 68, 78 kuşağı gibi isimlerle anılan dünün mücadeleci gençlerini büyük oranda kitaplardan, anılardan tanıdık. Bu bahsettiğiniz dönemleri yaşamış insanların Türkiyesi ile bugün yaşadığımız ülke arasında ciddi farklar var. Gerçekçi bir değerlendirme yapabilmek için önce nereden nereye gelindiğini belirlemek gerekiyor. Bugünkü gençliğin bilincinin şekillenmesinde 12 Eylülün tank paletlerinin büyük bir izi var. Bu da o günlerin gençleriyle bugünkü gençleri ayıran belki de en belirgin farklılıkların başında.
Gerçekten bugünkü gençler görmemiş olsa da, 12 Eylül darbesinin gençlerin şekillenişi üzerindeki etkileri hâlâ devam ediyor, öyle değil mi?
Murat: Süleyman’ın bıraktığı yerden devam etmek istiyorum aslında. Şöyle bir düşünsenize, 12 Eylül 1980’de doğmuş olanlar şu anda 23 yaşında. Yani ülkedeki genç nüfusunun neredeyse tamamı darbeden sonra dünyaya gelmiş. Bu insanların kişilikleri; küreselleşme, özelleştirme, neo-liberalizm gibi kavramların hakim olduğu bir dünyada şekillendi. Onlara okulda, televizyonda, sokaktaki reklam panolarında ve yaşamın diğer alanlarında; tek kutuplu, tek hakimli bir dünyada yaşadıkları kabul ettirilmeye çalışıldı. Kapitalizm tartışmasız bir doğru, bir din; ABD ise itaat edilmesi gereken bir efendi idi. Ancak bütün bunlar gençliğin kendine söylenen her şeye inanacak kadar saf olduğu anlamında yorumlanmamalı. Bizim kuşağımız da topluma, halkına karşı sorumluluk duyuyor. Bence 6 Kasım protestoları, savaş karşıtı eylemler, özelleştirme karşıtı etkinlikler ve daha niceleri 80 öncesinden farklı olan gündemlere örnek gösterilebilir.
1976’da kurulan İGD’yi yakından biliyoruz. TÜM-İGD’yi duyduğumuzda ilk akla gelen soru, onunla bir bağlantınızın olup olmadığı, böyle bir bağlantı var mı?
Rıza: Bizim açımızdan çok anlamlı bir soru. Elbette var. Doğrudan var. Bu topraklardaki gençlik hareketlerinin ortaya çıkış tarihi Cumhuriyetin kuruluş tarihinden bile daha eski. Gençlik hareketlerinin birçoğu ideolojik-politik çizgi olarak kendilerini farklı konumlarda ifade etmişlerdi. İşçi sınıfına çok yakın değillerdi. Oysa İGD gençlik hareketinin işçi sınıfına bağlanan devrimci gelenekleri savunan bir gençlik derneğiydi. Bizim, TÜM-İGD olarak, bugüne kadar yapmış olduğumuz çalışmalara bakıldığında, işçi sınıfına bağlı bir gençlik örgütü ile nasıl bir bağ içerisinde olduğumuzun ortaya çıkabileceğine inanıyorum.
Süleyman: TÜM-İGD ne hiçbir geçmişi olmayan, bir günde ortaya çıkmış bir kurumdur; ne de sadece bir avuç kişinin eskiyi yad etmek, dün söylenmiş olanları ne eksik ne fazla tekrar etmesi için kurulmuş bir anı kulübüdür. Bu çerçeveden bakacak olduğumuzda sorunuzun büyük oranda aydınlandığını zannediyorum. Biz Türkiye’de “yolumuz işçi sınıfını yoludur” şiarını kendine kılavuz edinmiş geçmişin bütün gençlik oluşumlarından bir şeyler taşıdığımızı, onların tarihsel mirasının omuzlarımızda olduğunu düşünüyoruz. Hiç kuşkusuz derneğimizin bu noktada ayrıcalıklı bir yeri olduğunu belirtmek gerekiyor. İlerici Gençler Derneği, ilerici gençliğin kendi tarihindeki en önemli ve en değerli kilometre taşlarından birisi. Bu yönüyle TÜM-İGD tartışmasız olarak İlerici Gençlik hareketinin devamcısı, taşıyıcısıdır. Bunda en ufak bir tereddüdümüz yok. Derneğimizin mücadelesine damgasını vurmuş olan temel düşünce ve yaklaşım dimdik ayaktadır.
Peki geçmişin bire bir tekrarı, aynı şeyleri mi söylüyorsunuz yoksa bugünün pratiklerine baktığımızda farklı düştüğünüz noktalar da var mı?
Barış: Elbette ki var. Olmaması eşyanın tabiatına aykırı olurdu. Ancak bu farkları biz koymuş değiliz .Bu farklıkları son 25 yılın Türkiye’si koymuştur. Bugün 70’li yıllarda söylenmiş olanların birebir tekrarıyla 2003 yılında bir gence ulaşmak onu her hangi bir konuda ikna etmek mümkün mü? Güne uygun, içinde bulunduğumuz koşulları izaha yönelik yeni araçlar, yeni bir tarz yaratma noktasında gerçekten ciddi bir çaba sarf ettiğimizi düşünüyorum.
Bunun güzel bir örneğini 1 Mayıs öncesi yaşadık. Bu yıl TÜM-İGD 1 Mayıs öncesi iki tane afiş yaptı. Afişlerden birisi tarihe mâl olmuş sloganımız “GENÇLİĞİN YOLU İŞÇİ SINIFININ YOLUDUR” iken diğeri “GENÇLİK DEVRİM İSTİYOR” yazılı olanıydı. İlki hiç kuşkusuz tarihsel misyonumuzu, duruşumuzu ifade ederken; ikincisi tamamıyla özgün, geçmişte bizim geleneğimizde daha önce bu şekliyle kullanılmamış olan ve zannedersem aynı zamanda bizim çalışmalarımızda daha uzun süre kullanılacak olan yeni bir şey oldu. Bu sadece basit bir örnek. Elbette bunları çoğaltmak mümkün. Ancak kısaca şunu söyleyebilirim: TÜM-İGD ile tarihi derneğimizin benzerliği “sözde değil özde” bir benzerlik.
Yetgül: O dönem, İlerici Gençlik sağlıklı bir gençlik örgütlenmesine ulaşmanın, ancak işçi sınıfı bilimini, onun gençliğe bakış açısını doğru kavramak ve yaratıcı bir biçimde yaşama geçirmekle mümkün olacağını savunuyordu. Bizim de TÜM-İGD olarak bir iddiamız, bir hayalimiz var: Büyük usta Nazım’ın dizelerinde söylediği gibi “gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan” bir ülke, bir dünya yaratma mücadelesinde gençler olarak hak ettiğimiz yeri alarak, en nihayetinde işçi sınıfımızla birlikte bu düşü gökyüzünden ülkemiz toprağına indirmek.
Güncel gelişmeler var, Irak’ın işgali gibi, emekçilere sermayenin yasal saldırıları gibi. Derneğiniz bu ve benzeri gündemlere ilişkin ne gibi çalışmaları var?
Süleyman: Bugün itibariyle Türkiye gündemine baktığımızda ülkeyi yöneten egemenlerin, Ortadoğu’daki emperyalist savaşa ortak olmaktan ülkenin yoksul emekçi halklarına ve gençlere kölelik yasalarını dayatmaya, ülke gençliğinin beşte dördünü üniversite dışında bırakmaktan üniversiteye girenleri YÖK’e mecbur etmeye uzanan bir dizi saldırgan politikalarına tanık olmaktayız. Bu politikaların olumsuz sonuçlarına en açık kesim ise aslolarak okullardaki, fabrikalardaki ve tarlalardaki gençlik kesimidir.
Amerikan emperyalizminin Ortadoğu’daki saldırıları ekseninde Türkiye’nin de savaşın içine çekilmesine olanak verebilecek tezkerenin Meclise sunulması arifesinde, 1 Mart Ankara mitinginde TÜM-İGD de vardı. TÜM-İGD Irakta Savaşa Hayır Koordinasyonu’nun bir bileşenidir. Kendi ilkelerimiz çerçevesinde Irakta Savaşa Hayır Koordinasyonu çatısında emperyalist savaşa karşı mücadele ediyoruz. Irak halkının kendi kaderine kendisinin belirleyeceği kanısındayız. İşgalci, saldırgan barbarların Irak’tan derhal çekilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Irak’a asker gönderilmesine karşıyız.
Murat: Ülke gündemini işgal eden bir diğer konu ise 4857 sayılı kanun. Emekçiler arasında kölelik yasası diye de bilinen bu kanunla Türkiye emekçilerinin mücadele ederek elde ettikleri bir dizi hakkın gasp edildiğini düşünüyorum. Bugün bu sorun yasanın Meclisten geçtiği günlerdeki kadar gündemde olmasa da yasanın yarattığı sonuçların (yoksulluk, sefalet) yakıcı olarak gündemde olduğu kanaatindeyim. Bu ise, gerçekte yasanın gündemden hiç düşmediğine kanıttır. Yasa ile hakları ellerinden alınan ve yok sayılmaya çalışılan emekçilerin çocukları ise, ki bu ülke gençliğinin en dinamik kesiminden bir tanesidir, üniversite kapılarına yığılmıştır. Ülkeyi yönetenler bu soruna da çözüm üretememektedirler. Sorunun çözümünü her yıl değiştirilen sınav ve puanlama sistemi gibi suni gündemlerle gençleri oyalamakta görmektedirler. Üniversitelerin dışında kalan gençlerin sorunlarına kulaklarını tıkayan egemenler, üniversitelerdeki gençlerin özerk, demokratik üniversite ve parasız eğitim taleplerini de görmezden gelmektedirler. Bunlar kimileri sorun olarak algılama gayreti içerisinde olmasa da bizim açımızdan bu ülkenin bugünkü gündemini belirleyen en önemli sorunlardır.
Tamam arkadaşlar, ülke ele aldıktan sonra biraz da uluslar arası alana geçmek istiyorum. Dünyanın çeşitli ülkelerinde yoğun gençlik örgütlenmeleri bulunuyor. Sizler dünya gençlik hareketlerine nasıl bakıyorsunuz, herhangi biriyle doğrudan irtibatınız var mı?
Rıza: TÜM-İGD gibi Ekim devriminden esinlenen bir gençlik örgütünün dünyadan kopuk olması zaten düşünülemez. Dünya gençlik hareketi ile ilişkilenmek bizim açımızdan başka halkların kardeşliğini somutladığımız bir alandır. Bu yönüyle asla vazgeçmeyeceğimiz bir çabamız devam ediyor. Yunanistan gençlik örgütleriyle ilişkilerimiz başlangıç aşamasında. Bugün, ayrıca TÜM-İGD’nin DDGF ile olan ilişkilerini geçmişte derneğimizin DDGF ile kurmuş olduğu ilişkiler boyutuna ulaştırmaya çalışıyoruz. Yine bunun dışında TÜM-İGD dünyanın çeşitli ülkelerindeki ilerici , devrimci, demokrat gençlik örgütleri ile de iletişim halinde. Biz dünya gençliğinin emekçilerin yanında eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik bir toplum için mücadele verdiğine inanıyoruz.
Son olarak, yerimiz müsaade etmediği için, kısaca gelecek için neler düşündüğünüzü aktarabilir misiniz?
Murat: Bu soruya madem kısaca bir cevap istediniz, ben de diğer arkadaşlarım adına da bir cevap vereyim. Yoksulluk ve sömürü düzenine son verip bugün ve yarın, ben ne yapabilirim ya da bizler ne yapabiliriz sorusunu kendisine soran, yeni bir dünyayı yaratmayı kendisinin sorumluluğu olduğu bilincine varmış olan bir dünya ve Türkiye gençliği düşünüyoruz. Elbette ki bunun yaratılması mücadelesinde en büyük payın biz TÜM-İGD’li gençlere düştüğünü biliyoruz. Bizimle ortak düşüncede olduğu kanısında olan bütün dostları TÜM-İGD saflarını sıklaştırmaya davet ediyoruz.
Arkadaşlar, hepinize bu yoğun gündeminiz arasında bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederim. Derneğinize de gazetem adına başarılar diliyorum.
Yetgül: Biz de kendi gündemini yaratmayı başaran Alternatif Süreç gazetesine, bize böyle bir olanak tanıdığı için çok teşekkür ediyoruz. Kitlelerce tanınma çalışmalarının bir boyutunu zaten büyük sermaye medyası dışında kalan alternatif basın yayın organlarında yer almak olduğunu biliyoruz. Bu anlamda demokrat yazar ve yöneticilerinize biz de çok teşekkür ediyoruz.