Tarih: Nisan 2005 | Sayı:
İlerici Gençlik Sayı:9
TEKSTİL İŞÇİLERİ
Kolay değildir sürekli modayı takip etmek. Her an her yerde en şık olmak. En şık olmak için verilen onca emek, kesinlikle kayda değer. Televizyonun karşısına geçip bütün tv ka-nallarında (hani az da değil sürüsüne bereket diyelim de nazar değmesin!) arayıp bulduktan son-ra oturup saatlerce izlemek. Anlatılan onca detaya dikkat etmek, rüküş olmak gibi bir ihtimal mi? As-la! Onca zahmetten sonra mı? El-bette yoktur. Okulda kalmak olur ama televole de kalmak olmaz!
Peki düşünülmesi gereken diğer ayrıntılar, nerelerdir bir de bu tarafıyla bakalım. Ne de olsa şu televolenin bu konuda verecek bir notu yoktur. Onlar sadece insanlara tüketim alışkanlığı kazandırır. Tükettikleri ürünlerin hangi koşullarda ve hangi şartlarda üretildiğiyle ilgilenmelerini istemezler. Bu noktada elbette biz ilerici işçilerin bu sorumluluğu üstlenmesi gerekmekte.Bilindiği gibi Türkiye'deki en büyük işkollarından biri de tekstil. Başta İstanbul, Bursa, İzmir, Denizli olmak üzere, Türkiye'nin büyük bir bölümünde tekstil üretimi yapılmaktadır. Üretim sürecinde yer alan işçilerin sosyal yapısına bakacak olduğumuzda ilk gözümüze çarpan çoğunluğunun varoşlarda yaşayan, pek de bir mesleki vasfı olmayan ve eğitim düzeyi ilkokul ya da altında olan işçilerden oluştuğudur.
Tekstilde işçilerin işe başlama yaş ortalamaları 12 ile 15'tir. Çalışma saatleri ortalamaları ise 11 ile 14'tür ve genel olarak haftanın altı günü çalışılmaktadır. İşe gidiş geliş süresinin yanı sıra uyuma süresini de düşünürsek işçinin bir günde kendine ayırabileceği bir zamanı neredeyse yoktur. Hayatının tamamı gasp edilen işçi bütün sosyal haklarından mahrum kalmak bir yana; çoğu kez kendisinin sendika, sigorta, kıdem tazminatı v.b. haklara sahip olduğundan bile bihaberdir. Bütün bunlara bağlı olarak sosyalleşmenin neredeyse imkânsız, yozlaşmanın da inanılmaz boyutlarda olduğunu hepimiz tahmin edebiliriz herhalde.
Tekstil de çalışan işçiler değerlendirilecek olduğunda dikkati çeken diğer bir önemli ayrıntıyı kadınlar oluşturmaktadır. Kadınlar bu sektörde erkeklerden daha fazlaca çalışmaktadır. Hayatın tüm alanlarında yok sayılan kadın, tekstilde yok olmanın da ötesindedir. Sosyalleşmenin imkânsız boyutlarda olduğunu söylediğimizi unutmayalım. Fakat erkek ve kadın işçiler diye değerlendirdiğimizde kadınların erkeklerden çok daha asosyal bıraktırıldığını görebiliyoruz. Tekstilde çalışan kadınlarımızın sorunlarını elbette ayrı bir başlık altında ve daha ayrıntılı bir biçimde gündeme almak zorundayız.
Kadını, erkeği, yaşlısı ve genciyle tekstil işçisinin sayısız sorununu olduğu açık. Ancak bizler bu işte yıllarını vermiş olan tekstil işçileri olarak bütün işçileri sosyal, siyasal hakları için mücadele vermeye davet ediyoruz. Emeğimizi tüketirken bizleri yok sayanlara bizler de varız diyoruz!
Peki düşünülmesi gereken diğer ayrıntılar, nerelerdir bir de bu tarafıyla bakalım. Ne de olsa şu televolenin bu konuda verecek bir notu yoktur. Onlar sadece insanlara tüketim alışkanlığı kazandırır. Tükettikleri ürünlerin hangi koşullarda ve hangi şartlarda üretildiğiyle ilgilenmelerini istemezler. Bu noktada elbette biz ilerici işçilerin bu sorumluluğu üstlenmesi gerekmekte.Bilindiği gibi Türkiye'deki en büyük işkollarından biri de tekstil. Başta İstanbul, Bursa, İzmir, Denizli olmak üzere, Türkiye'nin büyük bir bölümünde tekstil üretimi yapılmaktadır. Üretim sürecinde yer alan işçilerin sosyal yapısına bakacak olduğumuzda ilk gözümüze çarpan çoğunluğunun varoşlarda yaşayan, pek de bir mesleki vasfı olmayan ve eğitim düzeyi ilkokul ya da altında olan işçilerden oluştuğudur.
Tekstilde işçilerin işe başlama yaş ortalamaları 12 ile 15'tir. Çalışma saatleri ortalamaları ise 11 ile 14'tür ve genel olarak haftanın altı günü çalışılmaktadır. İşe gidiş geliş süresinin yanı sıra uyuma süresini de düşünürsek işçinin bir günde kendine ayırabileceği bir zamanı neredeyse yoktur. Hayatının tamamı gasp edilen işçi bütün sosyal haklarından mahrum kalmak bir yana; çoğu kez kendisinin sendika, sigorta, kıdem tazminatı v.b. haklara sahip olduğundan bile bihaberdir. Bütün bunlara bağlı olarak sosyalleşmenin neredeyse imkânsız, yozlaşmanın da inanılmaz boyutlarda olduğunu hepimiz tahmin edebiliriz herhalde.
Tekstil de çalışan işçiler değerlendirilecek olduğunda dikkati çeken diğer bir önemli ayrıntıyı kadınlar oluşturmaktadır. Kadınlar bu sektörde erkeklerden daha fazlaca çalışmaktadır. Hayatın tüm alanlarında yok sayılan kadın, tekstilde yok olmanın da ötesindedir. Sosyalleşmenin imkânsız boyutlarda olduğunu söylediğimizi unutmayalım. Fakat erkek ve kadın işçiler diye değerlendirdiğimizde kadınların erkeklerden çok daha asosyal bıraktırıldığını görebiliyoruz. Tekstilde çalışan kadınlarımızın sorunlarını elbette ayrı bir başlık altında ve daha ayrıntılı bir biçimde gündeme almak zorundayız.
Kadını, erkeği, yaşlısı ve genciyle tekstil işçisinin sayısız sorununu olduğu açık. Ancak bizler bu işte yıllarını vermiş olan tekstil işçileri olarak bütün işçileri sosyal, siyasal hakları için mücadele vermeye davet ediyoruz. Emeğimizi tüketirken bizleri yok sayanlara bizler de varız diyoruz!
Yetgül KARAÇELİK
Nagihan SAYIN
Diğer Haberler
KAPİTALİZMDE AŞK BAŞKADIR!UMUT GENÇLİKTE!Sermayenin Tarihi ve DoğalGüzelliklerimizi Yağmalamasına
Karşı SavaşıyoruzGENÇLİK MÜCADELESİNİN SORUNLARI ÜZERİNEEMEKÇİLER EĞİLDİKÇE SANATA
YIRTILACAKTIR ELBET KARANLIKLAR DASERMAYENİN DİYETİTEKSTİL İŞÇİLERİKADIN VE ÖRGÜTLÜLÜKSİYASAL ZOR VE "HAYATA DÖNÜŞ" OPERASYONUDGM DİRENİŞLERİ