Tarih: Nisan 2005 | Sayı:
İlerici Gençlik Sayı:9
Sermayenin Tarihi ve Doğal
Güzelliklerimizi Yağmalamasına
Karşı Savaşıyoruz

Bodrum, herkesin kabul edebileceği gibi tarihi ve doğal değerlerle süslü, attığınız her adımda, bambaşka güzelliklerle karşılaşabileceğiniz bir yer. Öyle ki, gerek tarihi eserleri, gerekse tertemiz denizi ve yemyeşil ormanlarıyla yıllardır milyonlarca turisti ağırladı ve ağırlamaya devam ediyor. Ancak son yıllarda yaşanan kimi gelişmeler, bize Marks'ın şu ünlü sözünü hatırlatmıyor değil: "Kapitalizm, gölgesini satamadığı ağacı keser".
Patronlar Bodrum'u pervasızca tüketiyor ve kirletiyor. Sermaye çevrelerinin Bodrum'daki ilk icraatı, Antik Tiyatro ve Bodrum Kalesi gibi tarihi eserleri, restorasyon adı altında telefon ve operatör markalarının reklam panosu haline getirmesiydi. Bununla da yetinmeyen (doğal olarak) patronlar, bu tarihi eserlerde yıl boyu ünlü 'şarkıcılara' konserler verdirerek, kendilerine bir rant kapısı daha açtılar. Üstelik yüksek sesin tarihi eserlere zarar verdiğini bile
Kışın gelmesiyle rant kapıları kısmen kapanan patronlar, AKP sayesinde yeni bir talan alanı buldular: Ormanlarımız! AKP'nin medyada 2B adıyla anılan, ormanlar hakkındaki yeni yasa girişiminden güç alan şirketler mafyayla işbirliği halinde bu defa da ormanlarımızı göz göre göre katlediyorlar.Ancak herkesi aptal yerine koyamazlar. Arazi mafyasınca kasıtlı olarak çıkartılan yangıları, sigara izmaritlerine ve alkol şişelerine bağlayan Orman Bakanının, olayları incelemeye geldiği sırada, Bodrum halkı da "2B Yasasına Hayır!" imzalı afişlerle Bakanın suratına cevabı yapıştırmakta gecikmedi. Bu tepkinin aslında az bile olduğu iki ay içinde yakılan yerlerde lüks villaların yükselmeye başlamasıyla ortay çıktı. Durum tahmin edilenden bile kötüydü.
Ancak rantiyecilerimiz ne kadar doyumsuz ki, sömürdükleri, katlettikleri yetmezmiş gibi bu sene başında bir de sahillere el attılar. Kamuya ait olması gereken sahil şeridini belediyeler açıkça üç beş para babasına peşkeş çekti, bunun sonucunda ise Bodrum ve çevresinde halkın ücretsiz olarak denize girebileceği sahil nerdeyse kalmadı. Her yer giriş fiyatları uçuk rakamları bulan "beachlerle" (plajlarla) doldu taştı. Daha turizm imarı olmayan, kat düzenlemesinden yoksun, aşırı yüksek, atıklarını denizlere boşaltan otelleri, motelleri saymadık bile.
Bu anlattıklarım ne hikmetse hiç biri Hürriyet, Milliyet, Sabah v.b boyalı basına yansımıyor. Pardon! arada bir, "Filanca holding başkanı dedi ki: ormanlar bizim servetimiz; Bodrum'daki ormanlarla birlikte benim de yüreğim yandı" gibi haberlere de yer vermiyor da değiller!
Yağmacıların hevesi kursağında kalacak, çünkü bu talan operasyonu karşısında ilericilerin hiç suskun kalmaya niyeti yok. En son olarak Bodrum Yurttaş İnisiyatifi kaçak otelleri yıktırmak için bir imza kampanyası düzenledi ve netice de 6000 imza toplandı. Bodrum'un yerleşik nüfusu düşünüldüğünde bu gerçekten dev bir rakam. Kısacası Bodrumlular artık daha yüksek perdeden şunu söylüyor: "Ormanlarımız, sahillerimiz ve tarihi eserlerimiz öyle kolay lokma değil, size yedirtmeyiz!"
Patronlar Bodrum'u pervasızca tüketiyor ve kirletiyor. Sermaye çevrelerinin Bodrum'daki ilk icraatı, Antik Tiyatro ve Bodrum Kalesi gibi tarihi eserleri, restorasyon adı altında telefon ve operatör markalarının reklam panosu haline getirmesiydi. Bununla da yetinmeyen (doğal olarak) patronlar, bu tarihi eserlerde yıl boyu ünlü 'şarkıcılara' konserler verdirerek, kendilerine bir rant kapısı daha açtılar. Üstelik yüksek sesin tarihi eserlere zarar verdiğini bile
Kışın gelmesiyle rant kapıları kısmen kapanan patronlar, AKP sayesinde yeni bir talan alanı buldular: Ormanlarımız! AKP'nin medyada 2B adıyla anılan, ormanlar hakkındaki yeni yasa girişiminden güç alan şirketler mafyayla işbirliği halinde bu defa da ormanlarımızı göz göre göre katlediyorlar.Ancak herkesi aptal yerine koyamazlar. Arazi mafyasınca kasıtlı olarak çıkartılan yangıları, sigara izmaritlerine ve alkol şişelerine bağlayan Orman Bakanının, olayları incelemeye geldiği sırada, Bodrum halkı da "2B Yasasına Hayır!" imzalı afişlerle Bakanın suratına cevabı yapıştırmakta gecikmedi. Bu tepkinin aslında az bile olduğu iki ay içinde yakılan yerlerde lüks villaların yükselmeye başlamasıyla ortay çıktı. Durum tahmin edilenden bile kötüydü.
Ancak rantiyecilerimiz ne kadar doyumsuz ki, sömürdükleri, katlettikleri yetmezmiş gibi bu sene başında bir de sahillere el attılar. Kamuya ait olması gereken sahil şeridini belediyeler açıkça üç beş para babasına peşkeş çekti, bunun sonucunda ise Bodrum ve çevresinde halkın ücretsiz olarak denize girebileceği sahil nerdeyse kalmadı. Her yer giriş fiyatları uçuk rakamları bulan "beachlerle" (plajlarla) doldu taştı. Daha turizm imarı olmayan, kat düzenlemesinden yoksun, aşırı yüksek, atıklarını denizlere boşaltan otelleri, motelleri saymadık bile.
Bu anlattıklarım ne hikmetse hiç biri Hürriyet, Milliyet, Sabah v.b boyalı basına yansımıyor. Pardon! arada bir, "Filanca holding başkanı dedi ki: ormanlar bizim servetimiz; Bodrum'daki ormanlarla birlikte benim de yüreğim yandı" gibi haberlere de yer vermiyor da değiller!
Yağmacıların hevesi kursağında kalacak, çünkü bu talan operasyonu karşısında ilericilerin hiç suskun kalmaya niyeti yok. En son olarak Bodrum Yurttaş İnisiyatifi kaçak otelleri yıktırmak için bir imza kampanyası düzenledi ve netice de 6000 imza toplandı. Bodrum'un yerleşik nüfusu düşünüldüğünde bu gerçekten dev bir rakam. Kısacası Bodrumlular artık daha yüksek perdeden şunu söylüyor: "Ormanlarımız, sahillerimiz ve tarihi eserlerimiz öyle kolay lokma değil, size yedirtmeyiz!"
Emrah YAŞAR
Diğer Haberler
KAPİTALİZMDE AŞK BAŞKADIR!UMUT GENÇLİKTE!Sermayenin Tarihi ve DoğalGüzelliklerimizi Yağmalamasına
Karşı SavaşıyoruzGENÇLİK MÜCADELESİNİN SORUNLARI ÜZERİNEEMEKÇİLER EĞİLDİKÇE SANATA
YIRTILACAKTIR ELBET KARANLIKLAR DASERMAYENİN DİYETİTEKSTİL İŞÇİLERİKADIN VE ÖRGÜTLÜLÜKSİYASAL ZOR VE "HAYATA DÖNÜŞ" OPERASYONUDGM DİRENİŞLERİ