• ANASAYFA
  • LİNKLER
  • FOTOĞRAFLAR
  • HABER GÖNDER
  • MÜZİK
  • VİDEOLAR
  • ZİYARETÇİ DEFTERİ
  •  
  • YENİ SİTE

Kategoriler

Toplumsal HaberlerKültür SanatKöşe YazılarıKadınİşçi - Sendikaİnceleme - YorumGençlikEmekçi ÜniversitesiDış HaberlerBildiriler




Temel Metinler

İşçi, köylü, öğrenci gençlik görev başına Çağrı, Tüm İlerici, Yurtsever, Gençler Görev Başına ilerici gençlik derneğine kavuştu TÜM-İGD Kuruldu İlerici gençler 1. olağan genel kurul'da buluştu! Alternatif süreç gazetesi'nin TÜM-İGD ile yaptığı röportajın tam metni
Tarih: Nisan 2006 | Sayı: İlerici Gençlik Sayı:11

"Medeniyetler İttifakı!" Cenderesinde Kadın

bu yazıyı polisler tarafından tecavüze uğrayan Sevda Aydın'a, 8 Mart'larda coplanan kadınlara, Bursa Tekstil Fabrikası'nda yanarak ölen 5 işçi kadına adıyorum.

28-29 Ocak 2006 tarihleri arasında İstanbul'da "Medeniyetler İttifakında Kadın" başlıklı kongre gerçekleştirildi. Uluslararası düzeyde yapılan kongreye bakanlar, milletvekilleri, Avrupa Parlamentosu üyeleri, akademisyenler, bilim kadınları, Birleşmiş Milletler örgütleri, yurtiçinden ve yurtdışından sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı. Açılış konuşmasını Recep Tayyip Erdoğan gerçekleştirdi. Kadına karşı cinsiyet ayrımcılığının ırkçılık kadar tehlikeli olduğunu söyleyen Erdoğan, "Kadını özel alana hapseden, kamu alanından dışlayan, cinsiyet ayrımcılığına dayalı, baskıcı ve tutucu anlayışlar asla medeni olamaz" diye konuştu. Kadınlara yönelik şiddeti de eleştiren Başbakan Erdoğan, hiçbir törenin, insanın insana şiddet kullanmasına gerekçe oluşturamayacağını ifade etti.



Geçmişe kısaca bir göz attıktan sonra bu kongrenin ve yapılan bu konuşmanın değerlenmesinin daha doğru olacağı kanısındayım. Böylece bugün AKP ve Erdoğan'da cisimleşen siyasi çizginin samimiyeti gözler önüne serilebilecektir.

Kadın Konusunda Konuşmak Size Kalmadı!

1990 yılında Ankara Altındağ'da bir kadın dayanışma merkezi ve sığınma evi açıldı. Bu merkez, başlangıçta Altındağ Belediyesi tarafından da destekleniyordu. Dayanışma merkezi ve sığınma evi binası belediyeye aitti ve kira ödenmiyordu. Belediye, sığınma evinde kalan kadın ve çocuklara öğle yemeği veriyordu. Ancak belediyenin tüm desteği bununla sınırlı kalıyordu. Dayanışma merkezi ve sığınma evi personelin aylıklarından tutun da diğer tüm giderler vakıf kasasından ödeniyordu. Ama daha sonraki gelişmeler bu durumu bile aratır oldu. O dönemde yapılan yerel seçimlerde, o zamanlar Tayip Erdoğan'ın da içinde olduğu, Refah Partisi, Ankara Altındağ Belediyesi'ni aldı.

Belediye, kadın sığınma evini kapatmak için elinden geleni yaptı. Verilen desteklerin bir anda çekilmesinin ötesinde, sığınma evinin elektriği kesildi, kaloriferleri kapatıldı, sığınma evine saldırı düzenlenerek bürolar tahrip edildi, kadınlar korkutulmaya çalışıldı ve bunun gibi daha niceleri... Daha sonra Kadın Dayanışma Vakfı kendi olanaklarıyla bir bina satın alarak sığınma evini başka bir semte taşımak zorunda kaldı. 

Kadın sığınma evlerine değinmişken AKP Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanının da bu konu hakkındaki görüşlerini aktarmadan geçemeyeceğim. Kadın sığınma evlerine başka gözle bakan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in "Kadın sığınma evlerinin neye döndüğünü açıklayamam. Çünkü, burada hanımlar var" sözleri gazete arşivlerinde durmaktadır. (Hürriyet, 14 Ağustos 2003)

Bu noktada bir şeyi vurgulamadan geçemeyeceğim. Mevcut düzende kadın, şiddettin her yönüne maruz kalıyor. Kimi kadınlar belki de ilk defa kendilerine çizilen sınırlardan dışarı çıkarak bu çok az kontenjanlı kadın sığınma evlerine başvuruyor. Ama kıt şartlar dolayısıyla kısa bir süre kalıp, kendi olumsuz koşullarına geri dönmek zorunda kalıyorlar. Kadının aile içi şiddetten kurtuluşunun nihai çözüm yolunun kadın sığınma evleri olmadığının elbette farkındayım. Fakat şu anda kadın sığınma evlerinin kadınlara yönelik çalışmalarının da önemli bir işlev üstlenebileceğini, sığınma evlerinin artırılması ve güçlendirilmesi ile ezilen kadınların hiç değilse bir kısmına, acil-geçici çözümler sağlanabileceğini belirtmeliyim. Tabi ki bu çalışmalar, buralara sığınan kadınların kendi ayakları üzerinde durmalarını, toplum tarafından kabul edilmelerini sağlayacak sürekli çabalarla birleştirilmelidir. 

Rezalet Kesintisiz Bir Şekilde Sürüyor!

1990 Yılından günümüze tam 16 yıl geçti ama hiçbir şey değişmedi
İktidarda AKP ve gündemde yine adı geçen belediye, Altındağ belediyesi. Altındağ belediyesi geçtiğimiz aylarda evlenen çiftlere dağıttığı broşürlerle gündeme geldi. Çünkü bu broşürde;

"Erken kalkmayan avrat, söz dinlemeyen evlat, mahmuzla gitmeyen at kapında varsa kaldır at"

"Kadının şamdanı altın olsa mumu dikecek erkektir"

"Eğer evlenmek istersen, çok dikkatli ol ve iyi bir kız ara..."

"Alacaksan, el değmemiş ve senden başka erkek yüzü görmemiş bir aile kızını almaya çalış"

gibi sözlerin yanı sıra;

Kız büyük bir sevinçle ve heyecanla babasına diplomasını gösteriyordu:

-Baba, nasıl diplomam? Kimya, fizik, edebiyat, matematik, felsefe, müzik, resim... Hepsi pekiyi! En iyi notlar benim!

Babasının cevabı şu oldu:

-Oh oh... Çok memnun oldum kızım! İnşallah yemek pişirmesini, çocuk bakımını, dikiş dikmesini, çamaşır yıkamasını, ev temizliğini iyi bilen bir kocaya düşersin de mutlu olursun!" şeklinde öykücükler yer aldı. 

İşte AKP'li Altındağ Belediyesinin mutlu evlilikler için yayımladığı broşür. Kadını alınıp satılan bir meta olarak gören, kadının erkeğin çizdiği sınırlar içinde yaşaması gerektiğini düşünen, düzenin devamlılığını sağlayan en önemli kurumlardan biri olan evliliklerin, erkeğin itaatlerine uyduğu sürece mutlu evlilikler olacağını ve kadına yönelik şiddetinde bu şekilde ortadan kalkacağını dile getiren, kadını sosyal hayattan dışlayarak sadece ev ortamına hapsedip, görevlerini belirten, erkeğin üstün cinsiyet olduğunu vurgulayan ve kadını erkeğin kölesi olarak gören Altındağ belediyesi, kadın örgütleri tarafından protesto edildi ve broşürün dağıtımı durduruldu. Recep Tayyip Erdoğan'ın ne az önce anlatılan olaylarla ilgili ne de bu buroşür hakkında herhangi bir açıklaması yok. Ne diyelim "sukût ikrardan gelir" demişler zaten! Haa! Bu arada bu konularda sessiz kalan Erdoğan'ın başbakan olmadan önce yaptığı bir konuşmada bu broşürün kadına bakışından hiçbir farkı olmayan, bir fetvası olmuştur. Bu fetvada "Dört kadına kadar evlenmek haktır" demiştir. Belki neden sessiz kaldığını anlamamıza yardımcı olur.

Uluslararası "Medeniyetler İttifakı(!) Cenderesinde Kadın Kongresi"

Geçmişe kısa bir yolculuk yaptıktan ve hafızalarımızı yokladıktan sonra, sanırım tekrar kongreye dönebiliriz. Başta da belirttiğim gibi medeniyetler ittifakında kadın kongresinin açılış konuşmasını Recep Tayyip Erdoğan gerçekleştirdi. 

Konuşmasında; kadının sosyal, ekonomik ve siyasal hayata katılması; kadına yönelik şiddetin son bulması gerektiğinden bahsetti. 90'larda kadın sığınma evini kapatmaya çalışan Refah Partisi'nin üyesi olan, erkeklerin dört kadına kadar evlenmelerini hak gören, AKP'li Altındağ Belediyesinin yayımlamış olduğu broşürlerle partisinin kadına bakışını ve ataerkil düzenin devamlılığını sağlamaya yönelik çalışmaları açıkça görülen Erdoğan'ın açılışını yaptığı kongreden düzgün bir sonuç beklemek zaten mümkün değildir.

"Uluslararası Barış ve Güvenliğin Temininde Kadının Rolü", "Karar Alma Mekanizmalarında Kadın", "Kalkınmanın Dinamikleri Olarak Kadın", "Bilim ve Teknolojide Kadın", "Yasal Boyutta Kadının Statüsü", "Kadın Perspektifinden Sivil Toplum Kuruluşlarının Demokratikleşmesi", "Barış ve Kalkınmaya Katkısı" gibi konuların tartışıldığı, kadının yaşamın her alanında olması gerektiğinin altının çizildiği bu kongrede; kadınların büyük bir kesimini oluşturan ve günde 16 saat ve üstelik çocuk yaşta sigortasız olarak çalışan kadınlar; düzeninin kolluk güçleri tarafından coplanan, tecavüze uğrayan kadınlar; düzenin ve onun varlığını sürdüren kurumlarının her türlü şiddetine maruz kalan kadınlar; Irak'ta, Filistin'de özgürlük için direnişe katılan kadınlar; işkencelerde onurları için mücadele eden çocuklarını kaybeden analar; gözleri önünde açlıktan, hastalıktan ölen çocuklarını kucaklarında taşıyan analar v.s. yani düzenin en iğrenç yüzüyle karşı karşıya olan kadınlar yoktular.

Kapitalizmin savunuculuğunu yapan AKP hükümetinin ve çıkarları sermaye sınıfından yana olanların kadınlar hakkında söz söyleme hakkı yoktur. Çünkü kadınlara her türlü şiddeti ve sömürüyü reva gören bu kapitalist, emperyalist sistemin ve onun güç odaklarının kendisidir. Bunun yakın örneğini 12 Aralık 2005 tarihinde Ekin Sanat Merkezi çalışanı Sevda Aydın'ın kolluk güçleri tarafından kaçırılarak tecavüze uğraması olayında yaşadık. Bununla birlikte Bursa tekstil fabrikasında uygunsuz koşullarda, küçük yaşta ve sigortasız çalıştırılan 5 işçi kadının çıkan bir yangında yaşamlarını yitirmelerine tanıklık ettik.

Düzenin devamlılığını sağlayan her türlü kurum tarafından sindirilmeye, korkutulmaya çalışılan, ucuz ve yedek iş gücü olarak görülen, her türlü şiddete maruz kalan kadınların kurtuluşu için ne AKP hükümetine, ne de kapitalizmin savunucularına ihtiyaç vardır. İlerici kadınlar, geçmişte olduğu gibi bugün de bu düzenin her türlü sömürü mekanizmasına karşı özgürlükleri için atacakları her adımda, proletaryanın sınıf mücadelesi içinde yer alacaktır.

"Proletaryanın devrimci sınıf mücadelesi olmaksızın kadınların gerçek ve tam kurtuluşu olanaksızdır. Kadınlar bu mücadeleye katılmaksızın kapitalizmin parçalanması, sosyalist yeniyi yaratma olanaksızdır." *Clara Zetkin

Diğer Haberler

Yeni bir öğrenci gençlik hareketi! Yeni bir üniversite çalışması!YAŞASIN 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ!ÜNİVERSİTELİLERİN GÜCÜ FRANSIZ SOKAKLARINI SARSIYOR!Üniversiteli işçilerSOL tribünlere girebilir mi?Ortadoğu'da Demirci Kawa'lar Direniş Ateşini Yakmaya Devam Ediyor!"Medeniyetler İttifakı!" Cenderesinde KadınMARMARA ÜNİVERSİTESİ'NDEN MEKTUP VAR!KADINGünden güne çoğalan bir çığlık: "vicdani ret!"
İlerici Gençlik Dergisi | bu site GNU / GPL lisanslı özgür yazılım araçları kullanarak hazırlanmıştır.
posta@ilericigenclik.org | |