Yeni bir öğrenci gençlik hareketi! Yeni bir üniversite çalışması!

Sosyal dayanışma, sosyal güvenlik
gibi temel hakların liberalizmin "özgür girişimci" çarkları arasında parçalanıp
yok edildiği günümüzde, eğitim sistemine yama olmuş dershanelerin yüksek ücretleri,
artan harçlar, kayıt masrafları, ulaşım pahalılığı, yüksek konut kiraları, yurt
ücretleri kantin, yemekhane ücretleri üniversite eğitimini de düşük gelirli
geniş halk kitlelerinin faydalanamadığı bir lüks haline getiriyor.
Bir yandan "Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı, Türk milletinin milli, ahlaki,
insani, manevi, ve kültürel değerlerini taşıyan, Türk olmanın şeref ve
mutluluğunu duyan" tek tip, ezberci, itaatkar, sivil ordusunu
oluşturma idealinde olan milli eğitim ideolojisi; diğer taraftan YÖK; bilim
üretmesi gereken üniversiteleri TÜSİAD fermanıyla sermayeye adam yetiştiren,
bilimi serbest piyasa ekonomisinin arz-talep ilişkilerinin metası haline
getiren, talep edilen bilgiyi üreten, arz eden bir kâr endüstrisi haline
getiriyor. Kapitalist sistem; bir yandan sömürülenleri (ezilenleri) kendi
karanlıklarına boğmaya çalışırken, bir yandan da emrine amade liberal
zihniyetler var etmeye çalışıyor. Akademik fikriyat; sığ, muhafazakar anlayışın
arpalığı haline getirilmeye çalışılıyor. Üniversite içerisinde "haddini aşma
cüreti gösterebilecek unsurlar" çeşitli kademelerde bulunan askerler
vasıtasıyla "hizaya" getiriliyor. 80 darbesinin postal sesleri akademik yaşamın
tüylerini ürpertiyor. Medya tekelleri ise her fırsatta, demokratik taleplerini
haykıran halk çocuklarını, akademisyenleri terörist ilan ediyor, 80'li yılların
görüntüleriyle soslayıp hazırladıkları programlarla, korku salmayı da ihmal
etmiyor.
Üniversite kapıları emekçi
çocuklarına kapatılıyor!
Her sene
emekçi çocuklarından biraz daha arındırılmış, kapıları gelir seviyesi
bakımından görece biraz daha yüksek, ağırlıklı olarak orta sınıfa mensup
diyebileceğimiz genç kitlelerin doldurduğu üniversiteler; üniversiteli
tipolojisinde açık farklılıkları da beraberinde getiriyor. Öncelikle gelir dağılımındaki
farklılıktan kaynaklı değişime uğrayan üniversite gençliğinin genel tipolojisi,
giyim kuşamdan eğlence anlayışına, arkadaşlık ilişkilerinden paylaşım
anlayışlarına ve yaşamın birçok alnına kadar sınıfsal bakış farklılıkları
nedeniyle emekçi çocuklarının sömürü mekanizmalarını kavrayıştaki
kıvraklığından yoksun, liberal diyebileceğimiz bir burjuva eğilimi gösteriyor.
Üniversite
sınavını kazanmayı başarabilen emekçi çocukları ise genelde mezun olduktan
sonra hemen meslek hayatına atılıp, sermaye gerektirmeden para kazanılabilecek
bölümlere (meselâ öğretmenlik gibi) girmeye çalışıyorlar. Bunu yapamayanlar ise
görece daha düşük puanlarla girilebilecek bölümlere yöneliyor. Hiç olmazsa dört
yıllık bir fakülte bitirebilmek için... Bunların dışında daha ortaöğretimde
meslek lisesini tercih ederek, dört yıllık okullara peşin peşin veda ediyorlar.
Ağırlıklı olarak emekçi ailelerin çocukları olan bu öğrenciler ancak meslek
yüksek okullarını tercih edebiliyorlar.
İlerici gençlik nasıl bir yol
izlemeli?
Öncelikle
şunu söylemek gerekir ki; ekonomik sömürü siyasal ve sosyal sömürünün
temelidir. Geniş İşçi, emekçi kitlelerin ekonomik, siyasal ve sosyal sömürüyü
derinlemesine hissedebilmesinin, kavrayabilmesinin nedeni ekonomik sömürünün
temel çelişkilerini derinlemesine yaşamasındandır.
Yukarıda
belirttiklerimizden hareketle orta sınıf karakterindeki öğrenci kitleleri, ki
bunlar giderek üniversite öğrencilerinin genel kitlesini oluşturma yönündedir,
sömürü mekanizmasını "emekçi
çocuklarından farklı olarak" ikinci basamaktan kavramaya başlayacaklardır. Yani
siyasal ve sosyal sömürüyü algılamaya çalışırken onların "aydın kişilikleri" ön
plana çıkacaktır.
Öğrenci hareketini zedeleyen
sapmalar
Üniversite
gençliğini kucaklaması gereken gençlik örgütleri ise içine düştükleri açmazlar
yüzünden bunu yapabilecek durumda değiller. Bu kimi siyasal bakış açılarının
temel, yakıcı sorunlarından bir tanesi; ideal olanla kitle gerçekliği ve kendi
gerçeklikleri arasında yaşadıkları karmaşa. Buna bağlı olarak karşımıza iki
temel yanılgıyı çıkıyor. Sınıf siyasetinden ödün vermiş, örgütlemeye çalıştığı
toplumun farklı kesimlerinin anlayışına bürünmüş, eklektizmi, pragmatizmi ve
subjektizmi metot edinmiş iki temel siyasal yanılgı. Toplumsal, sınıfsal
gerçekliklerden, Marksizm ve Leninizm'den cımbızla çekip çıkardıkları
bütünlüksüz parçaları faydacı bir anlayışla bir araya getiren iki siyasal
bakış.
Birincisi:
liberal bir kitleyi örgütlemek, dönüştürmek amacıyla yola çıkan kimi siyasal
yapıların liberal söylemlere bürünmesi, liberalleşmesi, liberalizmin
bayraktarlığını yapması, tüm üniversite gerçeklerini, üniversiteleri kışlalara
çeviren YÖK gerçeğini görmezden gelmesi, buna sistemli bir muhalefet örmek
yerine kitlesini üniversite sorunlarından uzak, çatışmalardan kaçırarak (kaçak)
cam fanuslarda büyütmesi. Yani buz gibi "kitle kuyrukçuluğu", buz gibi "pasifizm".
İkincisi:
yoğunlukla küçük-burjuva veya köylü katmanlar içinde örgütlenen, düşüncelerinin
zeminlerini ve siyasal gerçekliklerini oradan alan, bu bakış açısını sınıf
siyasetine yeğleyen, "ideolojik savaşımı işçi sınıfına vermekle birlikte, fiili
savaşımı bu katmanlara veren", sol sekter diyebileceğimiz anlayış
üniversitelerin ihtiyaçlarını, hassasiyetlerini görmezden gelip
mutlaklaştırdıkları araç ve yöntemlerle çalışma yürüten sapma(yanılgı).
Bu iki
temel yanılgıya cevaben, çalıştığı tüm alanlarda; fabrikalarda, tarlalarda,
okullarda, mahallelerde işçi sınıfı bilincini oluşturan, hiçbir yeri, zamanı,
aracı, eylem tarzını mutlaklaştırmayacak; çalışılan alanın özgülüklerine,
hassasiyetlerine uygun esnekliği gösterebilecek bir anlayış geliştirilmeli. Ne
kitle kuyrukçuluğu ne reformizm ne de sol sekter bir siyasal anlayış. Asıl olan
kitlelerin sınıf gerçekliklerini kavraması ve devrimcileşmesidir.
Üniversiteler
varoluşlarından bu yana ilerici, aydın, militan kadrolar da yetiştirmiştir ve
yetiştirecektir.
SÜLEYMAN İLERİ