Tarih: Temmuz 2002 | Sayı:
İlerici Gençlik Sayı:2
Futbol, Ekonomi ve Siyasi "Nabız"
Günümüz Türkiyesinde sorunlar hiç bitmediği gibi her geçen gün bunlara yenileri eklenmekte. Sizlerin de bildiği bu sorunların bazılarını elimden geldiğince açarak anlatmak niyetindeyim.
Malum herkesin bildiği gibi Haziran'dan beri futbolla yatıp futbolla kalkıyoruz. Türkiye'nin Dünya Kupası maçlarında hiç beklenmedik derecede iyi sonuçlar alması ülke gündeminin de bir anda futbola endekslenmesine neden oldu. İlk bakışta sevindirici olmalıymış gibi gözüken bu durum halk adına pek de öyle olmadı. Çünkü alınan her galibiyet, atlanılan her turun ardından benzinden, şekere, elektrikten, telefona kısaca her şeye akıl almaz zamlar yağdı. Eee ne de olsa şampiyonluğa doğru koşuyorduk... Geçenlerde gazetelerde yazdığına göre bu duruma ilişkin olarak gelen sorular üzerine Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş: "Zaten bu zamlar; futbolla olmasaydı bile başka bir şeyle de yapılırdı. Ama gene zam yapılırdı." ifadesini kullanmış.
İnsanın aklına şöyle bir soru geliyor: Biz bu zamlardan hiç mi kurtulamayacağız? Elbette kurtulacağız. Kurtulmak zorundayız. Ülke ekonomisi dibe vurmuş vaziyette. Hatta ve hatta çukur kazıp içine gömdüler. Bununla da yetinmeyip üstüne bir güzel beton döktüler desek belki de daha iyi anlatmış oluruz durumu. İnsanlarımızın bu gidişe dur demesine çok ama çok az kaldı. Bizim ancak tv'lerden görüp izlediğimiz "üst" mertebe insanlar artık bu işi daha fazla götüremeyecekler gibi. Sonumuz Arjantin gibi olursa pek şaşmamak lazım. Görevlerini kötüye kullanan halkın çıkarlarını temsil etmeyen bu gibi insanlardan ülkenin biran önce kurtulmak zorunda olduğu açık. Öte yandan "görev bırakmak" konusu da şu anda gündemde olan konulardan bir diğeri. 60-70 yaşındaki emeklilerin en basit işlemleri yaptırmak için bile tonla devlet dairesinden onay alması gereken bir ülkede, Bülent Ecevit 80 yaşında olmasına rağmen hâlâ koltuğunda (veya hastanede) tamamıyla dünyadan, ülkeden soyut bir şekilde Başbakanlığa devam ediyor. Bu ancak bizde olur herhalde… Dün onu büyük tantanalarla iktidara getirenlerin bu gün aynı tantanayı, Ecevit'i koltuğundan indirip kendilerini oturtmak için vermesi de ayrı bir durum. Biraz bakmasını bilen gözler bu gibi problemler sonucunda nasıl olup da her seferinde ülkenin sefalete sürüklenmekte olduğunu görebilir. Aslında bu gerçekleri Türkiye'yi bu günkü duruma getirenler de gayet iyi biliyorlar. Ama onlar sanki çözümmüş gibi; Sayısal Lotoları, Kim 500 milyar isterleri, Televoleleri önümüze koyup bizleri bu sanal dünyanın içinde tutabileceklerini, yaptıklarını ört bas edebileceklerini zannediyorlar. Hep söylenir gerçekler acıdır diye. Ancak gerçekler ne kadar acıdır denirse densin, bu gerçekler karşısında akılcı, insancıl çözümler üretilebileceğini, halkın krizlere, zamlara mahkum olmadan yaşayabileceğini biliyor ve söylüyoruz. Bunu bıkmadan, usanmadan söylemeye devam da edeceğiz.
İnsanın aklına şöyle bir soru geliyor: Biz bu zamlardan hiç mi kurtulamayacağız? Elbette kurtulacağız. Kurtulmak zorundayız. Ülke ekonomisi dibe vurmuş vaziyette. Hatta ve hatta çukur kazıp içine gömdüler. Bununla da yetinmeyip üstüne bir güzel beton döktüler desek belki de daha iyi anlatmış oluruz durumu. İnsanlarımızın bu gidişe dur demesine çok ama çok az kaldı. Bizim ancak tv'lerden görüp izlediğimiz "üst" mertebe insanlar artık bu işi daha fazla götüremeyecekler gibi. Sonumuz Arjantin gibi olursa pek şaşmamak lazım. Görevlerini kötüye kullanan halkın çıkarlarını temsil etmeyen bu gibi insanlardan ülkenin biran önce kurtulmak zorunda olduğu açık. Öte yandan "görev bırakmak" konusu da şu anda gündemde olan konulardan bir diğeri. 60-70 yaşındaki emeklilerin en basit işlemleri yaptırmak için bile tonla devlet dairesinden onay alması gereken bir ülkede, Bülent Ecevit 80 yaşında olmasına rağmen hâlâ koltuğunda (veya hastanede) tamamıyla dünyadan, ülkeden soyut bir şekilde Başbakanlığa devam ediyor. Bu ancak bizde olur herhalde… Dün onu büyük tantanalarla iktidara getirenlerin bu gün aynı tantanayı, Ecevit'i koltuğundan indirip kendilerini oturtmak için vermesi de ayrı bir durum. Biraz bakmasını bilen gözler bu gibi problemler sonucunda nasıl olup da her seferinde ülkenin sefalete sürüklenmekte olduğunu görebilir. Aslında bu gerçekleri Türkiye'yi bu günkü duruma getirenler de gayet iyi biliyorlar. Ama onlar sanki çözümmüş gibi; Sayısal Lotoları, Kim 500 milyar isterleri, Televoleleri önümüze koyup bizleri bu sanal dünyanın içinde tutabileceklerini, yaptıklarını ört bas edebileceklerini zannediyorlar. Hep söylenir gerçekler acıdır diye. Ancak gerçekler ne kadar acıdır denirse densin, bu gerçekler karşısında akılcı, insancıl çözümler üretilebileceğini, halkın krizlere, zamlara mahkum olmadan yaşayabileceğini biliyor ve söylüyoruz. Bunu bıkmadan, usanmadan söylemeye devam da edeceğiz.