Tarih: Temmuz 2002 | Sayı:
İlerici Gençlik Sayı:2
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO): Çocuk İşçisiz Bir Gelecek

Çocuk işçisiz bir gelecek başlıklı Uluslararası Çalışma Örgütünün yeni raporunu keşfettiğimde buna ilk tepkim olumlu yöndeydi. Raporun başlığı sonunda her şeyin daha iyiye gittiğini gösteriyordu. Fakat metinde yer alan istatistiksel verileri ve ayrıntıları daha yakından incelediğimde tekrar gerçek dünyaya döndüm. Rapor çocuk işçiliğinin en kötü uygulamaları hakkındaki, Anlaşmanın 182.maddesinin sıkı bir şekilde uygulanması ve Anlaşmanın bütün devletlerin isteğiyle hayata geçirilmesi gerektiğini göstermesine rağmen, gerçekler alarm vericiydi.
Rakamlar gayet açık bir şekilde gösteriyor ki çocuk emeği sömürüsünün en kötü biçimleri ile mücadele hükümetlerin ve hükümet dışı sosyal örgütlerin çabalarına rağmen, bu tür hak ihlallerine (küçük yaşta çocuk çalıştırılması) maruz kalan çocuk sayısı, daha önce tahmin edilenden, çok daha yüksektir. ILO'nun verilerine göre 5 ile 7 yaş arasında yaklaşık 180 milyon çocuk bu tür sömürünün en kötü biçimlerinin hedefi olmaktadırlar. Çocuklar (fuhuş, küçük yaşta orduya katılma, kölelik ve hizmetçilik) gibi tehlikeli ve yasadışı işlerde çalıştırılmakta. Her sekiz çocuktan biri bu çalışma koşullarının hedefi konumundadır.
Tehlikeli işlerde çalıştırılan çocukların hemen hemen 2/3'ü 15 yaşının altındadır ve derhal bu tür işlerden azad edilmelidirler. 5 ila 14 yaş arasındaki 67 milyon çocuk tehlikeli olarak sınıflandırılamayacak işlerde çalıştırılsalar bile yaşları göz önünde tutularak bu işlerde görev almamalıdırlar. Buna rağmen bahsedilen son yaş kategorisindeki 111 milyon çocuk sağlıklı yaşamlarını tehdit eden şartlar altında çalışmaktadırlar. Minimum çalışma yaşının üzerindeki 59 milyon çocuk (15 ile 17 yaş arası) tehlikeli işlerde çalıştırılıyorlar. Daha zor bir görev ise uluslararası hukukun yasakladığı çalışma koşularında kaç çocuğun çalıştığını ortaya çıkartmaktadır. Bu kategoride yaklaşık 8 milyon çocuk olduğu tahmin ediliyor. Bu manzara sadece gelişmekte olan ülkelerde yaşanmıyor. Aynı zamanda "gelişmiş" ülkelerde de aynı problemler söz konusudur. Raporun ışık tuttuğu diğer önemli nokta ise uygun kontrol ve yeterli düzenlemelerin yokluğuna bağlı olarak hızla, ucuz, siyah işçi ağalığının gelişmesidir. Bununla birlikte, medya tarafından küçümsenen gerçekliğine rağmen bir çok genç kadın, genelevlerde ve bunun uluslararası fuhuş ağında çalıştırılmaktadırlar. Tarım sektöründe çalıştırılan gençlerin büyük bir çoğunluğu küçük ölçekli tarım işletmelerinde, aile çiftliklerinde çalıştırılmaktadır. Rapora göre genellikle doğal bulunan bu tür işler çocuklar için çok zararlıdır. Bitmek bilmeyen çalışma saatleri, toksitli ürünler ve tehlikeli makinalar bu sektörde çalışan çocukları hedef alan büyük tehlikelerdir. Bazı gelişmiş ülkelerde 18 yaş altı ölümlerin en büyük sorumlusu tarım sektörüdür. Bulguların ağırlığını ortaya daha iyi koyabilmek için İLO bütün bunların arkasında yatan yoksulluk sosyal güvenlik sisteminin çöküşü, eğitim sistemindeki araç gereç yetersizliği gibi birkaç nedenin altını çiziyor. Söz konusu ülkelerde uygulanmakta olan ekonomik ve sosyal politikalar (okuldan ayrılma yaşı ve minimum çalışma yaşı arasındaki fark) durumu daha da vahimleştiriyor.
Tehlikeli işlerde çalıştırılan çocukların hemen hemen 2/3'ü 15 yaşının altındadır ve derhal bu tür işlerden azad edilmelidirler. 5 ila 14 yaş arasındaki 67 milyon çocuk tehlikeli olarak sınıflandırılamayacak işlerde çalıştırılsalar bile yaşları göz önünde tutularak bu işlerde görev almamalıdırlar. Buna rağmen bahsedilen son yaş kategorisindeki 111 milyon çocuk sağlıklı yaşamlarını tehdit eden şartlar altında çalışmaktadırlar. Minimum çalışma yaşının üzerindeki 59 milyon çocuk (15 ile 17 yaş arası) tehlikeli işlerde çalıştırılıyorlar. Daha zor bir görev ise uluslararası hukukun yasakladığı çalışma koşularında kaç çocuğun çalıştığını ortaya çıkartmaktadır. Bu kategoride yaklaşık 8 milyon çocuk olduğu tahmin ediliyor. Bu manzara sadece gelişmekte olan ülkelerde yaşanmıyor. Aynı zamanda "gelişmiş" ülkelerde de aynı problemler söz konusudur. Raporun ışık tuttuğu diğer önemli nokta ise uygun kontrol ve yeterli düzenlemelerin yokluğuna bağlı olarak hızla, ucuz, siyah işçi ağalığının gelişmesidir. Bununla birlikte, medya tarafından küçümsenen gerçekliğine rağmen bir çok genç kadın, genelevlerde ve bunun uluslararası fuhuş ağında çalıştırılmaktadırlar. Tarım sektöründe çalıştırılan gençlerin büyük bir çoğunluğu küçük ölçekli tarım işletmelerinde, aile çiftliklerinde çalıştırılmaktadır. Rapora göre genellikle doğal bulunan bu tür işler çocuklar için çok zararlıdır. Bitmek bilmeyen çalışma saatleri, toksitli ürünler ve tehlikeli makinalar bu sektörde çalışan çocukları hedef alan büyük tehlikelerdir. Bazı gelişmiş ülkelerde 18 yaş altı ölümlerin en büyük sorumlusu tarım sektörüdür. Bulguların ağırlığını ortaya daha iyi koyabilmek için İLO bütün bunların arkasında yatan yoksulluk sosyal güvenlik sisteminin çöküşü, eğitim sistemindeki araç gereç yetersizliği gibi birkaç nedenin altını çiziyor. Söz konusu ülkelerde uygulanmakta olan ekonomik ve sosyal politikalar (okuldan ayrılma yaşı ve minimum çalışma yaşı arasındaki fark) durumu daha da vahimleştiriyor.
İlo Nedir?
Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO - International Labour Organization) işçi-işveren ilişkilerinin durumu, çalışma koşullarının niteliği v.b. konularda çalışmalar yapan, resmen Birleşmiş Milletler'e bağlı olarak çalışan bir kurumdur. İLO ilk olarak 1919'da Milletler Cemiyeti'ne (bugünkü Birleşmiş Milletler Örgütü) bağlı bir daire olarak faaliyete başladı. 2. Dünya Savaşının hemen ardından 1946 yılında kuruluş belgeleri üye ülkelerce gözden geçirilerek teşkilat yapılanması bugünkü halini aldı. Dünya genelinde 150'nin üzerinde üyesi bulunan İLO'ya, 9 Temmuz 1932 tarihinde başvuran Türkiye de üye durumundadır. İLO'da her devlet dört delegeden oluşan bir heyet tarafından temsil edilir. Bu delegelerden ikisi doğrudan üye devleti, biri işverenleri biri de işçileri temsil eder. Kurul olarak bütün temsilciler devlet tarafından atanır. Kurumun bu temsil anlayışı, genelde, patronların ve onlarla birlikte hareket eden hükümetlerin işine gelen kararların alınmasına yol açar. Ancak bu anti-demokratik yapısına rağmen İLO'nun yapmakta olduğu çalışmalar, sonuçları açısından işçi ve emekçiler açısından büyük önem taşımakta ve yakından takip edilmesini zorunlu kılmaktadır. İLO normları ve kararları her zaman kapitalistlerin yararına oluşmamıştır. Dünya çapında emek ve sermaye arasında süre giden mücadelenin seyri, alınan kararların niteliğinde belirleyici bir rol oynamıştır. Toplu sözleşme hakkı, örgütlenme önündeki engellerin kaldırılması, tüm çalışanların toplu pazarlık hakkı elde edebilmesi gibi şartlar hep işçi sınıfının yararına çıkmıştır. Ülkelerin özgün koşullarına bağlı olarak bu haklar bazen budanmış bazen artmıştır. Sonuç olarak tüm üst kurumlar gibi, İLO da genel mücadelenin alanlarından biridir.