Tarih: Kasım-Aralık 2006 | Sayı:
İlerici Gençlik Sayı:13
Direnenler Kazanacak
Yeni bir sayıda daha birlikteyiz. Bu defa ayrılık kısa sürdü. Fakat her zamanki gibi bu kısa zaman aralığına da pek çok olay ve konu girdi. Hem de bu sefer gündemi işgal eden konuların önemli bir bölümü doğrudan gençliği ve ilerici gençlik mücadelemizi ilgilendiren konular. Kısaca bunlara bir göz atalım:
Geçen sayımızın (12. sayı) çıktığı günlerde Türkiye ve dünyada öncelikli gündem maddesi Lübnan'dı. İsrail'in Lübnanlı yurtseverlere karşı giriştiği kanlı saldırının hemen ardından ise bölgeye konuşlandırılacak çok uluslu bir askeri güç tartışmaları alevlenmişti. İşte tam o günlerde Lübnan'a Türk Askeri'ni göndermek hükümet ve sermaye çevrelerinde dillendirilmeye başlandı. Bildiğimiz gibi bu teklif henüz kamuoyunda tartışılamadan, jet hızıyla, meclisten uluslararası güce katılma kararı geçti ve yine görülmemiş bir hızla Türk Askerleri uçaklar ve gemilerle Lübnan topraklarına taşınmaya başlandı. Bugün gelinen noktada ise artık egemenler asker sayısının daha da arttırılmasının gerekliliğinden bahsediyorlar. Peki ne için? İşte bizlerin, yani ilerici gençlerin, içinden geçmekte olduğumuz dönemde adeta bir pusula niyetine bu soruyu sormalıyız: Ne için?
Bugün Lübnan'da daha fazla Türk askeri gönderilsin diyenler başta Amerika ve İsrail olmak üzere emperyalizm'in Büyük Ortadoğu Projesini hayata geçirmek isteyenler ve bunların yerli piyonlarıdır. Kirli, karanlık amaçlarını uygulamak için Türk gençlerini kurşun asker yapmak istemektedirler. O halde bu gidişe dur dememiz, bu maskeli balonun oyun bozanı olmamız gerekiyor.
Milliyetçi söylemin son noktasında: Fransızlar, Ermeniler, Türkler
Geçtiğimiz haftaların çok tartışılan konularından birisi de Fransız meclisinde tartışılan bir yasa teklifiydi. Söz konusu teklife göre Ermenilere yönelik olarak soykırım yapıldığını inkar edecek beyanlarda bulunmanın suç sayılması öngörülüyor. Doğrudan Türkiye'nin üyelik süreciyle ilgili olan ve siyasi yönü açık olan bu teklif sağcı ve milliyetçi çevreleri hareketlendirerek yeni bir milliyetçi histerinin de önünü açtı. Ama ilginçtir bu dönemde solda durduğunu söyleyen çevrelerde de tutarlı ve açık bir yaklaşım görmek mümkün olmadı. Oysa ki durum çok açık: bizde düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün önünde Türk Ceza Kanunu (TCK) 301. maddesi yeni Terörle Mücadele Kanunu gibi pek çok engel olduğu gibi Fransızlarda aynı anti-demokratik geleneğin devamcısı olarak siyasi hamlelerini baskıcı yasaların arkasına gizleme niyetinde. Ancak cümlenin asıl bundan sonrasını söylemek önemli. Osmanlı İmparatorluğunun can çekiştiği son yıllarda Ermeni Halkına yönelik olarak yürütülen ve sonucunda sayısız insanın ölümüne yol açmış olan politikalar tarihi bir gerçektir. Yaptırım gücü ne olursa olsun hiç bir yasa bir tarihi gerçeği örtememiş unutturamamıştır. Dolayısıyla ne emperyalist Avrupa Birliği'nin baş aktörlerinden Fransa'nın ne de Türk milliyetçilerinin siyasi çekişmesi bu tarihi gerçeği bir nebze olsun değiştiremeyecek, bizim bakış açımızı etkilemeyecek. Halkların kardeşliğini ısrarla savunan ilerici gençler olarak Ermeni ve Türk halkalarının geçmişini ve geleceğini emperyalist ve gerici çevrelerin eline bırakmayacağız.
Son olarak gündemde ön plana çıkan diğer bir önemli başlıksa PKK'nin ilan ettiği ateşkes. Son aylarda PKK gerillalarıyla devlet güçleri arasında yoğunlaşan çatışmalar sonucunda bölgede Olağanüstü Hal günlerine geri dönme sinyalleri de artmıştı. PKK'nin operasyonların durdurulması talebine karşı ise Devlet cephesinden ise verilmiş açık ve net bir yanıt hala yok. Özellikle Genel Kurmay çevrelerinden gelen yorumlar ise son 20 yıldır ortaya konulan ve artık çözüm adına hiç bir katkı sağlamadığı tescillenen savaş yanlısı söylemin devamı niteliğinde. Bu koşullar altında Kürt sorununa ilişkin kalıcı ve gerçekçi bir çözüme uzak olduğumuz ortada. İlerici gençler Kürt sorunu konusunda da daha fazla söz almak göreviyle karşı karşıya.
Geçen sayımızın (12. sayı) çıktığı günlerde Türkiye ve dünyada öncelikli gündem maddesi Lübnan'dı. İsrail'in Lübnanlı yurtseverlere karşı giriştiği kanlı saldırının hemen ardından ise bölgeye konuşlandırılacak çok uluslu bir askeri güç tartışmaları alevlenmişti. İşte tam o günlerde Lübnan'a Türk Askeri'ni göndermek hükümet ve sermaye çevrelerinde dillendirilmeye başlandı. Bildiğimiz gibi bu teklif henüz kamuoyunda tartışılamadan, jet hızıyla, meclisten uluslararası güce katılma kararı geçti ve yine görülmemiş bir hızla Türk Askerleri uçaklar ve gemilerle Lübnan topraklarına taşınmaya başlandı. Bugün gelinen noktada ise artık egemenler asker sayısının daha da arttırılmasının gerekliliğinden bahsediyorlar. Peki ne için? İşte bizlerin, yani ilerici gençlerin, içinden geçmekte olduğumuz dönemde adeta bir pusula niyetine bu soruyu sormalıyız: Ne için?
Bugün Lübnan'da daha fazla Türk askeri gönderilsin diyenler başta Amerika ve İsrail olmak üzere emperyalizm'in Büyük Ortadoğu Projesini hayata geçirmek isteyenler ve bunların yerli piyonlarıdır. Kirli, karanlık amaçlarını uygulamak için Türk gençlerini kurşun asker yapmak istemektedirler. O halde bu gidişe dur dememiz, bu maskeli balonun oyun bozanı olmamız gerekiyor.
Milliyetçi söylemin son noktasında: Fransızlar, Ermeniler, Türkler
Geçtiğimiz haftaların çok tartışılan konularından birisi de Fransız meclisinde tartışılan bir yasa teklifiydi. Söz konusu teklife göre Ermenilere yönelik olarak soykırım yapıldığını inkar edecek beyanlarda bulunmanın suç sayılması öngörülüyor. Doğrudan Türkiye'nin üyelik süreciyle ilgili olan ve siyasi yönü açık olan bu teklif sağcı ve milliyetçi çevreleri hareketlendirerek yeni bir milliyetçi histerinin de önünü açtı. Ama ilginçtir bu dönemde solda durduğunu söyleyen çevrelerde de tutarlı ve açık bir yaklaşım görmek mümkün olmadı. Oysa ki durum çok açık: bizde düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün önünde Türk Ceza Kanunu (TCK) 301. maddesi yeni Terörle Mücadele Kanunu gibi pek çok engel olduğu gibi Fransızlarda aynı anti-demokratik geleneğin devamcısı olarak siyasi hamlelerini baskıcı yasaların arkasına gizleme niyetinde. Ancak cümlenin asıl bundan sonrasını söylemek önemli. Osmanlı İmparatorluğunun can çekiştiği son yıllarda Ermeni Halkına yönelik olarak yürütülen ve sonucunda sayısız insanın ölümüne yol açmış olan politikalar tarihi bir gerçektir. Yaptırım gücü ne olursa olsun hiç bir yasa bir tarihi gerçeği örtememiş unutturamamıştır. Dolayısıyla ne emperyalist Avrupa Birliği'nin baş aktörlerinden Fransa'nın ne de Türk milliyetçilerinin siyasi çekişmesi bu tarihi gerçeği bir nebze olsun değiştiremeyecek, bizim bakış açımızı etkilemeyecek. Halkların kardeşliğini ısrarla savunan ilerici gençler olarak Ermeni ve Türk halkalarının geçmişini ve geleceğini emperyalist ve gerici çevrelerin eline bırakmayacağız.
Son olarak gündemde ön plana çıkan diğer bir önemli başlıksa PKK'nin ilan ettiği ateşkes. Son aylarda PKK gerillalarıyla devlet güçleri arasında yoğunlaşan çatışmalar sonucunda bölgede Olağanüstü Hal günlerine geri dönme sinyalleri de artmıştı. PKK'nin operasyonların durdurulması talebine karşı ise Devlet cephesinden ise verilmiş açık ve net bir yanıt hala yok. Özellikle Genel Kurmay çevrelerinden gelen yorumlar ise son 20 yıldır ortaya konulan ve artık çözüm adına hiç bir katkı sağlamadığı tescillenen savaş yanlısı söylemin devamı niteliğinde. Bu koşullar altında Kürt sorununa ilişkin kalıcı ve gerçekçi bir çözüme uzak olduğumuz ortada. İlerici gençler Kürt sorunu konusunda da daha fazla söz almak göreviyle karşı karşıya.