Tarih: 07.11.2005 | Kategori:
İnceleme - Yorum
Paris yanarken!
27 Ekim 2005 Perşembe günü Fransa’nın başkenti Paris’teki Clichy-Sous-Bois banliyösünde 15 yaşındaki Bouna Traore ve 17 yaşındaki Zyed Benna adlı iki Afrikalı gencin polisten kaçarken elektrik akımına kapılarak ölmesinin ardından başlayan olaylar her geçen gün farklı bölgelere sıçrayarak devam ediyor.
11 gündür devam eden olaylarda şimdiye dek 300’ün üzerinde insan gözaltına alınırken 20’den fazla kişi tutuklandı. Bugüne dek 5 binin üzerinde araç ateşe verilirken gösterilere müdahale etmeye çalışan polisten de çok sayıda yaralananlar oldu. Bir gece de yüzlerce aracın ateşe verilmesinin yanında çeşitli devlet kurumları da yakılanlar arasında.
Olaylar Fransa dışına da sıçradı!
Belçika’nın başkenti Bürüksel’de yabancıların yoğun olarak yaşadığı Sengil ve Anderlecht bölgelerinde dün gece beş araç yakıldı. Ayrıca Almanya’da da Berlin ve Bremen’de gençler bazı araçları ve çöp kutularını ateşe verdi. 5 Kasım 2005 Cuma günü çıkan olaylar sırasında yaralanan 61 yaşındaki bir Fransız bugün öldü.
Saldırıların boyut kazanması üzerine Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, dün (Pazar) ilgili Bakanlarla birlikte Elysées Sarayı'nda bir İç Güvenlik Konsey toplantısı düzenledi. Chirac, Başbakan Dominique de Villepin, İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy'nin de hazır bulunduğu toplantı sonrası medyaya yaptığı açıklamada, banliyö krizinde "önceliğin güvenlik ve kamu güvenliğin sağlanması" olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Chirac, "Polis ve yargının faaliyetini güçlendirecek nitelikte bazı kararlar aldık" dediyse de bu kararlar hakkında bilgi vermedi. "Şiddet ve korkuyu yaygınlaştırmak isteyenler, alıkonacak, yargılanacak ve cezalandırılacaktır" diyen Chirac, konuşmasında banliyölerdeki durumun aşılabilmesi için "her bir bireye saygı, adalet ve şans eşitliği" gibi kavramlara vurgu yaptı. Akşamüzeri alınan bir habere göre Paris’in belirli bölgelerinde bu geceden itibaren sokağa çıkma yasağı uygulanıyor.
İki göçmen gencin ölümüyle başlayan olayların asıl tırmanışı bir camiye gaz bombası atılması ve Fransa İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy’in banliyölerde yaşayan göçmenleri “ayaktakımı ve pislik” olarak nitelemesi sonucu gelişti. Şuan muhalefetteki sosyalistler ve komünistler Skorzky’nin istifasını istiyor.
Ezilenlerin isyanı!
Avrupa’yı demokrasinin beşiği belleyen Avrupalılar ve bizim gibi ülkelerde yaşayıp her fırsatta Avrupalı olmaktan dem vuranlar bu olaylar karşısında gerçeğe yüzlerini dönmek zorunda kaldılar. Bugün başta Fransız basını, politikacıları, bilim adamları olmak üzere Avrupa’nın ve dünyanın çeşitli yerlerinden aynı soru yüksek sesle dile getiriliyor “Neden isyan ediyorlar?”.
Bugün Avrupa’nın en gelişmiş(!), en güçlü ülkelerinden(!) birinde, Avrupa’nın ortasında, yakılanlar araba, çöp konteynırı veya barikatlar değil, Fransa nezrinde teşhir edilen ikiyüzlü Avrupa demokrasisi, milliyetçiliği ve ırkçılık sosuyla daha da setleştirilen sosyal politikalarıdır.
Fransız banliyölerinde yaşayanların yarısının yaşı 20’nin altında. Göçmelerin işsizlik oranı yüzde 40’ın üzerinde. Polisle çatışan çoğu Afrika kökenli gençlerin yaşları 12 ile 25 arasında değişiyor. Kimliğinizde Fransız vatandaşı yazması Fransa’da işe girmek için asla yeterli değil. Göçmen olanların isimleri Fransız(!) olmadıklarını hemen ortaya çıkartıyor. Bu da Fransa gibi demokratik(!) bir ülkede işe alınmamak için geçerli bir neden.
Fransa’da bir ay öncesine kadar ateş, kötü şartlardaki ev ve otellerin bulunduğu, göçmen banliyölerinden yükselmişti. Burada çıkan yangınlar sonucunda sadece 2005 Nisan-Ağustos aylarında Fransa’da 40’ın üzerinde göçmen, ırkçı kundaklama olayları sonucunda yanarak can verdi.
“Baldırı çıplaklar” tekrar sokaklarda!
İnsani koşullarda yaşamak, Fransız vatandaşlarıyla eşit koşullarda muamele görmek isteyen göçmenlerin sesine kulaklarını tıkayanlar, göçmenlerin sorunlarına sadece “Fransız kalmak” yetmezmiş gibi koşulları daha da ağırlaştıranların politik söylemleri tarihteki çok önemli bir olayı bir kez daha hatırlatıyor.
1871 Paris Komünü’nün yaklaştığı günlerde sokakları dolduran binlerce yoksulu ve emekçiyi Fransız burjuvazisi ve aristokrasisi “bir avuç baldırı çıplak” diyerek aşağılamıştı. Ne tesadüftür ki 2005 Paris’inde Fransa İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy o bildik politik dili kullanarak Paris sokaklarını ateşe verenler için benzer nitelemeyi yapıyor. Onları “ayaktakımı ve pislikler” diyerek aşağılıyor.
1871’de Paris’te herkesin yok saydığı “baldırı çıplaklar” gettolardan meydanlara, iş, ekmek, özgürlük diyerek çıkmışlardı. Bugünse aynı Paris sokaklarına bu sefer “ayaktakımı” adı altında çıkıyorlar. Görünen o ki uygar Avrupa’da(!) pek de değişen bir şey olmamış.
Paris sokaklarında yanan ateş 1871’de yanan ateşle aynı kaynaktan besleniyor. Bu kaynak kapitalizmin getirdiği sefalete, yoksulluğa ve aşağılanmaya duyulan öfkedir. Her türlü aşağılanmaya ve yoksulluğa yeter artık demek için, hiç kimsenin görmek istemediğini göstermek ve buradayız demek için öfke Paris sokaklarına gettolardan akıyor.
“Ayaktakımı” ellerindeki ateşle geleceğini değiştirmek için Paris’in meydanlarına iniyor…
11 gündür devam eden olaylarda şimdiye dek 300’ün üzerinde insan gözaltına alınırken 20’den fazla kişi tutuklandı. Bugüne dek 5 binin üzerinde araç ateşe verilirken gösterilere müdahale etmeye çalışan polisten de çok sayıda yaralananlar oldu. Bir gece de yüzlerce aracın ateşe verilmesinin yanında çeşitli devlet kurumları da yakılanlar arasında.
Olaylar Fransa dışına da sıçradı!
Belçika’nın başkenti Bürüksel’de yabancıların yoğun olarak yaşadığı Sengil ve Anderlecht bölgelerinde dün gece beş araç yakıldı. Ayrıca Almanya’da da Berlin ve Bremen’de gençler bazı araçları ve çöp kutularını ateşe verdi. 5 Kasım 2005 Cuma günü çıkan olaylar sırasında yaralanan 61 yaşındaki bir Fransız bugün öldü.
Saldırıların boyut kazanması üzerine Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, dün (Pazar) ilgili Bakanlarla birlikte Elysées Sarayı'nda bir İç Güvenlik Konsey toplantısı düzenledi. Chirac, Başbakan Dominique de Villepin, İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy'nin de hazır bulunduğu toplantı sonrası medyaya yaptığı açıklamada, banliyö krizinde "önceliğin güvenlik ve kamu güvenliğin sağlanması" olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Chirac, "Polis ve yargının faaliyetini güçlendirecek nitelikte bazı kararlar aldık" dediyse de bu kararlar hakkında bilgi vermedi. "Şiddet ve korkuyu yaygınlaştırmak isteyenler, alıkonacak, yargılanacak ve cezalandırılacaktır" diyen Chirac, konuşmasında banliyölerdeki durumun aşılabilmesi için "her bir bireye saygı, adalet ve şans eşitliği" gibi kavramlara vurgu yaptı. Akşamüzeri alınan bir habere göre Paris’in belirli bölgelerinde bu geceden itibaren sokağa çıkma yasağı uygulanıyor.
İki göçmen gencin ölümüyle başlayan olayların asıl tırmanışı bir camiye gaz bombası atılması ve Fransa İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy’in banliyölerde yaşayan göçmenleri “ayaktakımı ve pislik” olarak nitelemesi sonucu gelişti. Şuan muhalefetteki sosyalistler ve komünistler Skorzky’nin istifasını istiyor.
Ezilenlerin isyanı!
Avrupa’yı demokrasinin beşiği belleyen Avrupalılar ve bizim gibi ülkelerde yaşayıp her fırsatta Avrupalı olmaktan dem vuranlar bu olaylar karşısında gerçeğe yüzlerini dönmek zorunda kaldılar. Bugün başta Fransız basını, politikacıları, bilim adamları olmak üzere Avrupa’nın ve dünyanın çeşitli yerlerinden aynı soru yüksek sesle dile getiriliyor “Neden isyan ediyorlar?”.
Bugün Avrupa’nın en gelişmiş(!), en güçlü ülkelerinden(!) birinde, Avrupa’nın ortasında, yakılanlar araba, çöp konteynırı veya barikatlar değil, Fransa nezrinde teşhir edilen ikiyüzlü Avrupa demokrasisi, milliyetçiliği ve ırkçılık sosuyla daha da setleştirilen sosyal politikalarıdır.
Fransız banliyölerinde yaşayanların yarısının yaşı 20’nin altında. Göçmelerin işsizlik oranı yüzde 40’ın üzerinde. Polisle çatışan çoğu Afrika kökenli gençlerin yaşları 12 ile 25 arasında değişiyor. Kimliğinizde Fransız vatandaşı yazması Fransa’da işe girmek için asla yeterli değil. Göçmen olanların isimleri Fransız(!) olmadıklarını hemen ortaya çıkartıyor. Bu da Fransa gibi demokratik(!) bir ülkede işe alınmamak için geçerli bir neden.
Fransa’da bir ay öncesine kadar ateş, kötü şartlardaki ev ve otellerin bulunduğu, göçmen banliyölerinden yükselmişti. Burada çıkan yangınlar sonucunda sadece 2005 Nisan-Ağustos aylarında Fransa’da 40’ın üzerinde göçmen, ırkçı kundaklama olayları sonucunda yanarak can verdi.
“Baldırı çıplaklar” tekrar sokaklarda!
İnsani koşullarda yaşamak, Fransız vatandaşlarıyla eşit koşullarda muamele görmek isteyen göçmenlerin sesine kulaklarını tıkayanlar, göçmenlerin sorunlarına sadece “Fransız kalmak” yetmezmiş gibi koşulları daha da ağırlaştıranların politik söylemleri tarihteki çok önemli bir olayı bir kez daha hatırlatıyor.
1871 Paris Komünü’nün yaklaştığı günlerde sokakları dolduran binlerce yoksulu ve emekçiyi Fransız burjuvazisi ve aristokrasisi “bir avuç baldırı çıplak” diyerek aşağılamıştı. Ne tesadüftür ki 2005 Paris’inde Fransa İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy o bildik politik dili kullanarak Paris sokaklarını ateşe verenler için benzer nitelemeyi yapıyor. Onları “ayaktakımı ve pislikler” diyerek aşağılıyor.
1871’de Paris’te herkesin yok saydığı “baldırı çıplaklar” gettolardan meydanlara, iş, ekmek, özgürlük diyerek çıkmışlardı. Bugünse aynı Paris sokaklarına bu sefer “ayaktakımı” adı altında çıkıyorlar. Görünen o ki uygar Avrupa’da(!) pek de değişen bir şey olmamış.
Paris sokaklarında yanan ateş 1871’de yanan ateşle aynı kaynaktan besleniyor. Bu kaynak kapitalizmin getirdiği sefalete, yoksulluğa ve aşağılanmaya duyulan öfkedir. Her türlü aşağılanmaya ve yoksulluğa yeter artık demek için, hiç kimsenin görmek istemediğini göstermek ve buradayız demek için öfke Paris sokaklarına gettolardan akıyor.
“Ayaktakımı” ellerindeki ateşle geleceğini değiştirmek için Paris’in meydanlarına iniyor…