Tarih: 28.10.2011 | Kategori:
İnceleme - Yorum
Fatura hep ezilenlere kesiliyor!
Dede Korkut Destanları'ndan Duha Koca oğlu Deli Dumrul'un hikayesini duymuşunuzdur. Bu Deli Dumrul, çayın üstüne köprü yaptırıp, geçenden otuz üç akçe, geçmeyeninden döve döve kırk akçe alırmış. İşte kapitalizmin kör deliliği! Ezilenlere hayâsızca saldıran bu sistem her ne kadar ölümsüzlüğü için debelenip dursa da, kapitalist sistemin mezar kazıcısı olan ezilen emekçiler, el birliğiyle onu tarihin çöplüğüne gömecektir.
Dün Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in Tütün ve sigara kaçakçılığı ile mücadele eylem planını açıkladığı basın toplantısında, 1999 depreminden sonra çıkarılan deprem vergileri kapsamında yaklaşık 46 ila 48 milyar liralık gelir elde edildiği ve bu vergilerin nereye harcandığı soruldu.
Maliye Bakanı bu toplanan vergilerin 74 milyonun ihtiyacını karşılamak için, sağlıkta, eğitimde, duble yol yapımında kullanıldığını söyledi. Ama ne yazık ki, ne sağlık, ne eğitim, ne de yollar, ücretsiz değil! Bu hizmetler için ayrı ayrı ücretler ve vergiler toplanmaya devam ediyor.
Deprem Vergisi nedir?
Marmara depremi sonrasında deprem yaralarını sarmak ve depreme dönük çalışmalar için 26 Kasım 1999'da çıkarılan 4481 sayılı kanun ile Ek Gelir, Ek Kurumlar, Ek Emlak ve Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi getirildi. Ayrıca Özel İletişim ve Özel İşlem Vergisi adı altında iki yeni vergi uygulamaya girdi.
Özel İletişim ve Özel İşlem Vergisi uygulamaları önce bazı kanunlarla uzatıldı. 2003 yılı sonunda özel işlem vergisi kaldırılarak; Özel İletişim Vergisi kalıcı hale getirildi.
Buna göre telefon kullanan ve telefon abonesi olan herkes, aboneliğinin başında, Özel İletişim Vergisi ödüyor. Yeni aboneler için ödenecek vergi tutarı her yıl başında, yeniden değerleme oranında artırılıyor. 2011 yılı için 34 lira olarak belirlenen yeni abone vergisi; 2012 yılında yüzde 10 civarında artarak 38 liraya yükselecek.
Telefon aboneleri ayrıca konuşma ücretlerinin yüzde 25'i oranında da özel iletişim vergisi ödüyor. Maliye, 2011 yılında 4.4 milyar lira özel iletişim vergisi toplamayı planlıyor. Bu yılın 9 ayında toplanan vergi ise 3.3 milyara ulaşmış bulunuyor.
Maliye Bakanı, bu vergilerin kendilerinden önceki hükümet döneminde 'geçici' olarak çıkarıldığını; ancak daha sonra yine kendilerinden önceki hükümet tarafından 'kalıcı' hale getirildiğini anlattı. Dolayısıyla kendi hükümetleri döneminde 'deprem' adı altında bir vergi uygulamaya koymadıklarını, mevcut şekliyle vergi alımına devam ettiklerini söyledi.
Bu konuda Bakan haklı! Kasım 2002'de iktidara gelen AKP, Deprem Vergileri adı altında çıkarılan ardından, Özel İşlem Vergisi ve Özel İletişim Vergisi adı altında toplanmaya devam eden vergi uygulamasını 2003 yılına kadar uzatmış, ardından 2004 yılının başlarında Özel İletişim Vergisi'ni kalıcı hale getirmiştir. Marmara Depremi'nin yaralarını sarmak için çıkartılan, verginin adı 'deprem' adı altında alınmaya devam etmemiş Özel İletişim Vergisi adı altında alınmaya devam etmiştir. 1999 yılının Aralık ayında getirilen Özel İşlem Vergisi 2004 yılında kaldırıldı.
1999 Depremi'nden etkilenen kentlerde neler yapıldı?
İstanbul, Kocaeli, Sakarya ve Yalova'da meydana gelen zararlar sonrasında "Deprem Vergileri Araştırması" Maliye Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ve Dünya Bankası verilenden yararlanarak hazırlandı. Bu verilere göre "deprem yaralarını sarmak" gerekçesiyle TÜSİAD'ın 17 milyar dolarlık (24.6 milyar lira), Dünya Bankası'nın 12 milyar dolarlık (17.4 milyar lira) ve DPT'nin 15 milyar dolarlık (21.7 milyar lira) ekonomik maliyet olarak hesaplandı.
12 yıldır ödenen vergiler, yukarıda belirtilen maliyet hesaplarını çoktan aşmış durumda. Ancak, buna rağmen ne deprem bölgelerindeki yaralar tam olarak sarılabildi ne de deprem sonrasında güçlendirilmesi gereken yapıların tümü güçlendirilebildi. Yapılan deprem konutlarının yetersizliği, kent merkezine uzaklığı, alt yapı sorunları, bu bölgelerde yaşayan insanların yaşamlarını zorlaştırmaya devam ediyor. Milyonlarca insan evlerinde gönül rahatlığıyla oturamıyor.
Bu durum 12 yıldır böyleyken, Van'da gerçekleşen depremde devletin Afet Koordinasyonu'nda yetersizliği, depremden sonra bölgedeki yaşamı normale döndürebileceği konusunda ciddi şüpheleri akla getiriyor. 23 Ekim 2011'de Van'da gerçekleşen depremde yetersiz önlemler nedeniyle halk canlarından, evlerinden ve sağlıklarından oldu. Depremin manevi faturası ağır olduğu gibi maddi faturası da oldukça ağır. Anlaşılan, depremde can vermekte sonrasında faturasını ödemekte ezilenlere düşüyor. Buna izin vermemek bu oyuna alet olmamak, bu yalanlara, soygunlara karşı durmak elimizde.
Biz bu filmi daha önce görmüştük!
Depremde mağdur kalan insanların ve deprem bölgelerinde ''deprem korkusuyla'' yaşayan insanların kaygılarını giderecek gerekli hamleler tam olarak yerine getirilemedi. Bu ülkede, sağlıktan eğitime, barınmadan çevre düzenine, yol yapımından okul yapımına, devletin yerine getirmekle yükümlü olduğu tüm hizmetler için fazla fazla vergiler alınıyor. Buna rağmen bu hizmetlerin hiçbiri ücretsiz değil ve düzgün bir şekilde de işlemiyor. Harçlarla soyulan ve çözüm; 'Emekçi Üniversitesidir.' diyen öğrenciler bunları çok iyi biliyor. Brütü 840 lira olan asgari ücretlerinin önemli bir kısmını sosyal güvence için devlete ödeyen ve sonucunda yetersiz sağlık hizmeti alan, ihtiyaç duydukları ilaçları alamayan, işyerlerinde sakatlanan, işlerine geri dönemeyen emekçiler bunları çok iyi biliyor. Sigortasız çalıştırılan işçiler bunları çok iyi biliyor. İşsizler bunları çok iyi biliyor.
Bu ülkede maliyeti çıkarılana kadar alınacağı söylenen Boğaz Köprüsü geçiş ücretleri yıllardır alınmaya devam ediyor. Toplanan Deprem Vergileri'nin nerelere harcandığı ise bilinemiyor. Harcamaların hiçbiri şeffaf değil. Deprem bölgelerindeki deprem mağdurlarına konut kredileri sağlayarak şirin gözükenler mağdur insanları kendilerine daimi borçlu bir hale getirerek sömürüye devam ediyor.
Emekçi halk, acılarından, mağdurluklarından beslenen bu sömürü düzeninin çelişkilerinin farkındadır ve baş eğmeyecektir.
Dün Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in Tütün ve sigara kaçakçılığı ile mücadele eylem planını açıkladığı basın toplantısında, 1999 depreminden sonra çıkarılan deprem vergileri kapsamında yaklaşık 46 ila 48 milyar liralık gelir elde edildiği ve bu vergilerin nereye harcandığı soruldu.
Maliye Bakanı bu toplanan vergilerin 74 milyonun ihtiyacını karşılamak için, sağlıkta, eğitimde, duble yol yapımında kullanıldığını söyledi. Ama ne yazık ki, ne sağlık, ne eğitim, ne de yollar, ücretsiz değil! Bu hizmetler için ayrı ayrı ücretler ve vergiler toplanmaya devam ediyor.
Deprem Vergisi nedir?
Marmara depremi sonrasında deprem yaralarını sarmak ve depreme dönük çalışmalar için 26 Kasım 1999'da çıkarılan 4481 sayılı kanun ile Ek Gelir, Ek Kurumlar, Ek Emlak ve Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi getirildi. Ayrıca Özel İletişim ve Özel İşlem Vergisi adı altında iki yeni vergi uygulamaya girdi.
Özel İletişim ve Özel İşlem Vergisi uygulamaları önce bazı kanunlarla uzatıldı. 2003 yılı sonunda özel işlem vergisi kaldırılarak; Özel İletişim Vergisi kalıcı hale getirildi.
Buna göre telefon kullanan ve telefon abonesi olan herkes, aboneliğinin başında, Özel İletişim Vergisi ödüyor. Yeni aboneler için ödenecek vergi tutarı her yıl başında, yeniden değerleme oranında artırılıyor. 2011 yılı için 34 lira olarak belirlenen yeni abone vergisi; 2012 yılında yüzde 10 civarında artarak 38 liraya yükselecek.
Telefon aboneleri ayrıca konuşma ücretlerinin yüzde 25'i oranında da özel iletişim vergisi ödüyor. Maliye, 2011 yılında 4.4 milyar lira özel iletişim vergisi toplamayı planlıyor. Bu yılın 9 ayında toplanan vergi ise 3.3 milyara ulaşmış bulunuyor.
Maliye Bakanı, bu vergilerin kendilerinden önceki hükümet döneminde 'geçici' olarak çıkarıldığını; ancak daha sonra yine kendilerinden önceki hükümet tarafından 'kalıcı' hale getirildiğini anlattı. Dolayısıyla kendi hükümetleri döneminde 'deprem' adı altında bir vergi uygulamaya koymadıklarını, mevcut şekliyle vergi alımına devam ettiklerini söyledi.
Bu konuda Bakan haklı! Kasım 2002'de iktidara gelen AKP, Deprem Vergileri adı altında çıkarılan ardından, Özel İşlem Vergisi ve Özel İletişim Vergisi adı altında toplanmaya devam eden vergi uygulamasını 2003 yılına kadar uzatmış, ardından 2004 yılının başlarında Özel İletişim Vergisi'ni kalıcı hale getirmiştir. Marmara Depremi'nin yaralarını sarmak için çıkartılan, verginin adı 'deprem' adı altında alınmaya devam etmemiş Özel İletişim Vergisi adı altında alınmaya devam etmiştir. 1999 yılının Aralık ayında getirilen Özel İşlem Vergisi 2004 yılında kaldırıldı.
1999 Depremi'nden etkilenen kentlerde neler yapıldı?
İstanbul, Kocaeli, Sakarya ve Yalova'da meydana gelen zararlar sonrasında "Deprem Vergileri Araştırması" Maliye Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ve Dünya Bankası verilenden yararlanarak hazırlandı. Bu verilere göre "deprem yaralarını sarmak" gerekçesiyle TÜSİAD'ın 17 milyar dolarlık (24.6 milyar lira), Dünya Bankası'nın 12 milyar dolarlık (17.4 milyar lira) ve DPT'nin 15 milyar dolarlık (21.7 milyar lira) ekonomik maliyet olarak hesaplandı.
12 yıldır ödenen vergiler, yukarıda belirtilen maliyet hesaplarını çoktan aşmış durumda. Ancak, buna rağmen ne deprem bölgelerindeki yaralar tam olarak sarılabildi ne de deprem sonrasında güçlendirilmesi gereken yapıların tümü güçlendirilebildi. Yapılan deprem konutlarının yetersizliği, kent merkezine uzaklığı, alt yapı sorunları, bu bölgelerde yaşayan insanların yaşamlarını zorlaştırmaya devam ediyor. Milyonlarca insan evlerinde gönül rahatlığıyla oturamıyor.
Bu durum 12 yıldır böyleyken, Van'da gerçekleşen depremde devletin Afet Koordinasyonu'nda yetersizliği, depremden sonra bölgedeki yaşamı normale döndürebileceği konusunda ciddi şüpheleri akla getiriyor. 23 Ekim 2011'de Van'da gerçekleşen depremde yetersiz önlemler nedeniyle halk canlarından, evlerinden ve sağlıklarından oldu. Depremin manevi faturası ağır olduğu gibi maddi faturası da oldukça ağır. Anlaşılan, depremde can vermekte sonrasında faturasını ödemekte ezilenlere düşüyor. Buna izin vermemek bu oyuna alet olmamak, bu yalanlara, soygunlara karşı durmak elimizde.
Biz bu filmi daha önce görmüştük!
Depremde mağdur kalan insanların ve deprem bölgelerinde ''deprem korkusuyla'' yaşayan insanların kaygılarını giderecek gerekli hamleler tam olarak yerine getirilemedi. Bu ülkede, sağlıktan eğitime, barınmadan çevre düzenine, yol yapımından okul yapımına, devletin yerine getirmekle yükümlü olduğu tüm hizmetler için fazla fazla vergiler alınıyor. Buna rağmen bu hizmetlerin hiçbiri ücretsiz değil ve düzgün bir şekilde de işlemiyor. Harçlarla soyulan ve çözüm; 'Emekçi Üniversitesidir.' diyen öğrenciler bunları çok iyi biliyor. Brütü 840 lira olan asgari ücretlerinin önemli bir kısmını sosyal güvence için devlete ödeyen ve sonucunda yetersiz sağlık hizmeti alan, ihtiyaç duydukları ilaçları alamayan, işyerlerinde sakatlanan, işlerine geri dönemeyen emekçiler bunları çok iyi biliyor. Sigortasız çalıştırılan işçiler bunları çok iyi biliyor. İşsizler bunları çok iyi biliyor.
Bu ülkede maliyeti çıkarılana kadar alınacağı söylenen Boğaz Köprüsü geçiş ücretleri yıllardır alınmaya devam ediyor. Toplanan Deprem Vergileri'nin nerelere harcandığı ise bilinemiyor. Harcamaların hiçbiri şeffaf değil. Deprem bölgelerindeki deprem mağdurlarına konut kredileri sağlayarak şirin gözükenler mağdur insanları kendilerine daimi borçlu bir hale getirerek sömürüye devam ediyor.
Emekçi halk, acılarından, mağdurluklarından beslenen bu sömürü düzeninin çelişkilerinin farkındadır ve baş eğmeyecektir.