Tarih: 18.12.2003 | Kategori:
Toplumsal Haberler
Son sözü direnenler söyler...
![Son sözü direnenler söyler...](https://arsiv.ilericigenclik.org/images/news/irakli_kadinlar.jpg)
Durumu daha iyi anlamak için biraz gerilere gitmek gerekiyor. ABD emperyalizminin Bağdat'a girdiği günden itibaren önemli bir tartışma konusu da Saddam ve çocukları. Onların ülkeyi terk ettikleri ile ilgili bir çok şey söylendi. Yanlarında yüklü bir para ile Suriye'ye kaçtıklarından tutun da daha bir çok olasılığa kadar. Ardından Saddam Hüseyin'in görüntüleri çıktı. Irak halkını direnişe davet eden bir çok konuşması, mektubu yayınlandı. Söylenenlerin aksine Saddam Hüseyin ve ailesi Irak'ta saklanıyordu. Saklanmaktan öte, tüm göstergelerden anlaşıldığı gibi, farklı kesimlerle birlikte direnişi de örgütlemeye çalışıyorlardı. 9 ay sürdü bu durum. Ve sonunda Saddam Hüseyin yakalandı. Daha önce 22 Temmuz günü Saddam'ın oğulları Uday ve Kusay bir evde yakalanmıştı. Çatışma tam 6 saat sürdü. Çatışma sonrasında Uday, Kusay, Kusay Hüseyin'in oğlu Mustafa El Tikriti katledildi. En son öldürülen Kusay Hüseyin'in 14 yaşındaki oğlu oldu. Olaydan sonra İlerici Gençlik olarak şu tespiti yapmıştık:
"Saddam Hüseyin'in oğulları olan Uday ve Kusay için yazılan CİA kaynaklı haberlerde bu iki insanın halk tarafından nefret edilen kişilikler olduğu iddia ediliyor ve şu anda da ya kaçtıkları ya da ABD ile anlaştıkları iddia ediliyordu. Bu iki insanın ve yanlarındaki çocukların hunharca katledilmesiyle, işgale karşı direnişin sadece sıradan halk tarafından sahiplenilmediği kanıtlandı. Emperyalistleri kovmak için küçüğünden büyüğüne, erinden komutanına, gencinden yaşlısına tüm Irak halkı direniş komiteleri oluşturuyor, Irak'ı işgalciler için cehenneme döndürüyor. "(İlerici Gençlik sayı: 5 ve Irak'ta Savaşa Hayır Koordinasyonu Bülteni).
Söylediklerimizi yaşam aynen doğruladı.
İşgal süresince insanlarımızı kandırmaya yönelik olarak sürekli Saddam ve ailesinin kaçtıkları söyleniyordu. Bu propaganda son olayla birlikte son bulmuş oldu.
Saddam yanında 750 bin dolarla bir sığınakta yakalandı. Oysa bu para ile başka bir ülkeye kaçabilirdi. Daha rahat ve iyi bir evde saklanabilirdi. Ama o bu paraları direnişin gücünü artırmak ve silah almak için kullandı. Kız kardeşi yaptığı açıklamada abisinin bu şekilde yakalanmamış olduğunu, ona kesinlikle uyuşturucu ilaç verildiğini iddia ediyor. Buradan şunu anlıyoruz ki Irak halkı en büyüğünden en küçüğüne direnişe katılmak için aşmaları gereken psikolojik sınırın çok ötesine geçmiş.
DİRENİŞİN BOYUTU
Ayrımsız bütün halkların sömürgecilere ve işgalcilere bakışını bilen yurtseverler, Irak halkının da daha işgalin ilk günlerinden başlayarak Şiisiyle, Sünnisiyle, Hıristiyan'ıyla, yurtsever Arabı, Kürdü, Türkmeni, Keldanisi, Asurisiyle direnişi örgütlemeye başlamasına şaşırmamıştır. Nitekim işgalden hemen sonra direniş başladı ve bugün hızla devam ediyor. Bazı eylemlerde gördük ki direnişçiler salt silahlı eylemlerle mücadele etmiyor; bütün alanlarda ABD emperyalizmine ve onun kuklalarına karşı direniyor. Bunun bir çok örneği var. Irak'a ABD'nin isteği ile asker gönderen Polonyalı, Ukraynalı, İtalyan ve İspanyol askerlerine yapılan saldırılar bunun en iyi örneğidir. Bu ülkelere kısaca şu deniliyordu. "Buraya gelmeyin; buraya gelen mahşerin kapısından girmiş sayılır. Buraya gelen hiç kimse artık bizim dostumuz değildir. Mahşerin kapısından giren bir daha çıkamaz."
Yazımızın başında da değinmiştik. Saddam Hüseyin'in yakalandığı haberi geldikten sonra Bağdat caddelerinde kızıl bayrak üzerine orak çekiçli logolarıyla sözde Irak Komünist Partisi yandaşları Saddam'ın yakalanmasını kutluyorlardı. Ancak şunu iyi bilmeliyiz ki nerede bir teslimiyet varsa orada aynı zamanda yeni direniş odakları boy verir, filizlenir. IKP için de aynı durum söz konusu. Saddam'ın iktidarı döneminde ilericilere, devrimcilere katı davranıldığını hepimiz biliyoruz. Fakat bu durum ABD emperyalizminin yanında yer almayı gerektirmez. İlerici Gençlik şunu çok iyi biliyor. Emperyalistler hiçbir zaman halkların yararına iş yapmazlar. Emperyalizmden medet ummak hoş bir rüyadan ibarettir.
İlericiler, devrimciler, yurtsever insanlardır. Ülkelerini herkesten daha fazla severler ve bir saldırı söz konusu olduğunda herkesten önce savaşa girerler. Bu anlamda Irak Komünist Partisi çok kötü bir sınav vermiştir. Ancak Irak'taki komünist güçleri bu işbirlikçi partinin temsil ettiğini sananlar yanılıyor. ABD'nin atadığı geçici konseye giren bu partinin dışında, direnişin safında yer almayı seçen ilericiler, devrimciler, komünistler IKP/Kadro hareketi içinde direnişi örgütlüyorlar.
Kadro hareketi diğer direniş odakları gibi fiilen ABD emperyalizmine karşı elde silah direniyor. Türkiyeli ilericilerin, devrimcilerin, anti emperyalistlerin yüzünü kara çıkartmıyor.
Diğer taraftan parçalı durumda bulunan direniş grupları ortaklaşmaya daha disiplinli bir direniş cephesi oluşturmaya çalışıyor. Direnişçilerin safında yer almak demek ABD'nin genel anlamda Ortadoğu politikaların karşısında yer almak demektir.
ABD askerleri Bağdat'a girdikten sonra, her türlü hazırlığını yapmış bir şehir gerillası şeklinde direniş başladı. Şu an direnişçilerin elinde 3 yıl kadar savaşacak silah ve erzak bulunmakta; bu da Irak halkına ait paraların nerelerde kullanıldığına bir kanıt daha oluşturuyor. Iraklı yurtseverler, direnişçiler, kadınlar, 13-14 yaşındaki çocuklar dünyanın bütün ezilenlerine büyük bir örnek oluşturuyorlar. ABD askerleri çocukları öldürüyorlar, büyüyünce direnişçi olmasın diye. Irak'ta erken büyüyor çocuklar, erken olgunlaşıyorlar.
Saddam'ın yakalanmasıyla direnişin biteceğini sananlar çok büyük yanılgı içine düşüyorlar. İlerici gençlik şunu hiçbir zaman unutmuyor: Hiçbir hareket, önderinin yakalanmasıyla bitmez. Önemli olan örgütlü mücadeledir.
Bir de şöyle bir soru ortaya çıkıyor. Saddam yakalandı, şimdi, Saddam'a karşı olanlar direnişe katılacaklar mı?.
KİMİN YANINDA YER ALMAK GEREKİR?
Irak'taki direnişin içindeki Saddam Hüseyin'in varlığı tüm dünyada olduğu gibi ülkemiz sosyalistleri arasında da tartışmalara neden oldu. Kimileri Saddam'ın da içinde bulunduğu bir direnişi savunmak konusunda ikircikli kaldı. Saddam'ın geçmişte yaptıklarını anımsayarak yargıladı.
Şunu iyi bilmek gerekiyor ki devrimciler her zaman ABD emperyalizminin karşısındadırlar, Emperyalizme karşı direnirler. Bu Saddam olur başka birisi olur, fark etmez. Eğer Saddam direniyorsa onun yanında olmalı, başka bir insan direniyorsa onun tarafında olmalıyız. Kaçmak yerine direnmeyi tercih etmek önemlidir. Bu Saddam için de geçerli bir olgudur. Saddam ve oğulları ve diğerleri işgal başlamadan önce ülkeyi terk edebilirlerdi, emperyalizmle işbirliği yapabilirlerdi. BAAS partisi bütünüyle işbirlikçiliği seçebilirdi. Fakat hem Saddam ailesi, hem partinin önemli bir kesimi direnmeyi ve işgalcileri ülkelerinden kovmak için savaşmayı seçtiler. Bizler için asıl önemli olan tam da bu noktadır. Bu yüzden isimleri tartışmak yerine direnmeyi ve direnmemeyi tartışmak gereklidir. Bireyler değil hareketin kendisidir önemli olan.
Bu anlamda Saddam'ın yakalanmasına sevinenlerle İlerici Gençlik hiçbir şekilde dost olmayacaktır, olamayacaktır. Bizler işbirlikçilerin yardakçılarıyla veya mazluma vuranlarla değil, emperyalizme karşı bayrak açanlarla birlikte olacağız. Bu böyle bilinsin.
Irak için henüz son söz söylenmedi. Son sözü başta Afganistan ve Filistin olmak üzere dünyanın her yerinde kapitalizme ve emperyalizme karşı direnen yurtseverler hep bir ağızdan söyleyecek.
IRAKTA DÜŞENE DÖVÜŞENE BİN SELAM!
AFGANİSTAN, FİLİSTİN, IRAK BU ABLUKA DAĞITILACAK!
PETROL TEKELLERİ HALKLARIN KATİLLERİ!