Tarih: 15.03.2010 | Kategori:
Kadın
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nün 100. yılında TÜM-İGD'li Kadınlar 100. yıl coşkusunu TEKEL direnişiyle büyütüyor.
Dün (14.03.2010) 100. yıl etkinliği ile 8 Mart'ı taçlandıran TÜM-İGD'li Kadınlar İstanbul'da Rengahenk Sanat Evi'nde saat 12:00'da salon hazırlıklarını yapmak için buluştular. 100. yılın verdiği coşkuyla hep beraber salon hazırlıkları yapıldı.
Etkinlik sunucu arkadaşımızın 8 Mart'ın nasıl doğduğunu ve günümüze kadar mücadelenin nasıl sürdüğünü anlattığı sunumu ile başladı. Klara Zetkin'in, Türkiye'de ilk 1921'de 8 Mart'ı kutlayan Rahime Selimova ve Cemile Nuşirvanova'nın, fabrika çıkışında faşistlerce katledilen Meryem Karakız'ın, Türkiye'de ilk kez 8 Mart'ın kamusal alanda kutlanmasına öncü olan İlerici Kadınlar Derneği'nin, NewYork'taki dokuma işçisi kadınların, Novamed'de kötü çalışma koşullarına karşı greve çıkarak bir yılı aşkın süreyle direnen kadın işçilerin, Bursa'da yanan, Ceylanpınar'da boğulan kadınların ve Ankara'da günlerce direnişin en ön saflarında yer alan TEKEL işçisi kadınların hatırlatıldığı sunumun ardından sıra biz kadınların mücadele tarihinin anlatıldığı film gösterimindeydi.
Film gösterimi esnasında, başlarında kırmızı çatkılarıyla İstanbul'dan Ankara'ya, Mersin'den İzmir'e TÜM-İGD'li Kadınların alanlardaki görüntüleri salondaki katılımcılar tarafından dakikalarca alkışlandı.
Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nün 100. yılında ilerici kadınlar, direnen TEKEL işçisi kadınlarla!
Film gösteriminden sonra söz kadınlarındı. Sosyal Güvenlik ve Kadın isimli kitabın yazarı ve sosyal güvenlik alanında uzman Fatma Şenden Zırhlı, TÜM-İGD Ankara Şubesi Başkan'ı Özden Özgünel ve TEKEL işçisi Ayşe Oruk'un konuşmacı olduğu panelde emekçi kadın vurgusu ön plandaydı.
İlk konuşmacı olan Fatma Şenden Zırhlı "8 Mart'ın 100. Yılında Emekçi Kadınların Durumu" başlıklı konuşmasında 8 Mart'ın doğuşunu anlatarak, mücadele ile geçen 100 yıl içerisinde kadınların hangi koşullarda çalıştığına ve bu koşulları hangi bedeller karşılığında iyileştirdiklerine değindi.
Kadın mücadelesinin eşit, özgür, kardeşçe bir dünya kurma mücadelesinden bağımsız ele alınamayacağının altını çizen Zırhlı, sosyalist kadın önderlerden özellikle Klara Zetkin ve Aleksandra Kollantay'ın emekçi hareket içerisinde kadınların, çalışma koşullarının düzeltilmesiyle siyasal haklara da kavuşmaları için mücadele yürüttüklerini belirtti. Zırhlı konuşmasında "Bugün en 'ileri' kapitalist devlet dahi henüz Sovyetler Birliği'nde kadınların erişmiş olduğu hakları sağlamış değil." dedi.
Sosyal güvenlik ve Kadın
Zırhlı konuşmasında Türkiye'de kadınların aşama aşama kazanmış olduğu hakları kaybettiğine de değinerek, önceden kadınların gece çalıştırılmasının yasak olduğunu ancak 1999'da çıkan yasayla birlikte bu hakkın kaybedildiğini vurguladı. Ayrıca Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Yasası'nın 2008 yılında çıkmasıyla birlikte kadınlar olarak gerek sağlıkta gerekse sosyal güvenlikte birçok hakkımızı kaybettiğimizi söyledi. Geçtiğimiz günlerde hükümetin en son düzenlemesiyle ağır ve tehlikeli iş kollarında çalışan kadınların regl dönemlerinde izin kullanma haklarını kaldırmasına da değinerek saldırıların artarak devam etmesine karşılık biz kadınlara haklarımıza sahip çıkma çağrısında bulundu.
Tüm bu hak gasplarına ve sömürüye karşı biz kadınların kurtuluşunun gene bizlerin ellerinde olduğunu belirten Zırhlı, kadının kurtuluş mücadelesinin sınıf mücadelesinden ayrı görülemeyeceğini vurgulayarak konuşmasını bitirdi.
İlerici kadınların gözünden TEKEL direnişi
Zırhlı'nın konuşmasının ardından söz "İlerici kadınların gözünden TEKEL direnişi" başlıklı sunumu yapmak için Özden Özgünel'deydi. 78 gün boyunca Ankara'nın soğuk sokaklarında yılmadan "Ölmek var dönmek yok!" diyen TEKEL işçilerinin direnişi ile hem gençlerin hem de işçilerin bir çok şey öğrendiğine işaret eden Özden arkadaşımız direnişlerin, grev çadırlarının sınıfın okulu olduğunu belirtti.
TEKEL işçilerinin öğrettiklerine değinen Özgünel "Teorimizi direnişleri ile ete kemiğe büründüren TEKEL işçilerinin sınıf öldü diyenlere en net cevabı verdiğini görüyoruz." diyerek TEKEL işçilerinin yeni bir dönemi başlattığını bir kez daha hatırlattı. Direnişte yaşanan öğretici anılardan örnekler veren ve İGD'nin 34. mücadele yılını TEKEL işçileriyle birlikte kutladıklarını belirten Özgünel, TEKEL işçisi Ayşe Ablamıza sözü verirken "Biz direnişi kendi bakış açımızla yorumlamaya çalıştık ancak Ayşe Abla deneyimlerini anlatırken TEKEL direnişini daha iyi anlayacağımızı düşünüyorum." dedi.
Biz o gün anladık, yalnız değildik!
Emekçi kadın mücadelesi veren TÜM-İGD'li Kadınlar 100. yılın coşkusunu kadın TEKEL işçisi Ayşe Ablanın gözündeki direniş coşkusuyla birleştirdi. Konuşmasına fabrikadaki çalışma koşullarını anlatarak başlayan Ayşe Oruk, kadın işçilere dönük baskılara ve ağır çalışma koşullarına karşı sendikayı harekete geçirmeye çalıştıkları sırada 4/C'yi öğrendiklerini aktardı bizlere. Ankara'ya gelişi anlatan Ayşe Abla il sınırında polisin onları durdurduğuna, Abdi İpekçi'deki saldırıda kadın işçilerin en ön saflarda olduğuna değindi. Polisin müdahalesinden sonra Türk-İş'e gelindiğinde dışarıda gençlerin "TEKEL işçisi yalnız değildir!" sloganını attığını duyduğunda duygulandığını anlatan Ayşe Abla gözyaşlarını tutamadı.
O günlerde ilerici gençlerle yaşadıkları anılarını şu sözlerle anlattı."Dediler TEKEL işçisi yalnız değildir. Biz o gün anladık, biz yalnız değildik. Bu çocuklar günlerce bizi evlerinde misafir ettiler, bıkmadan usanmadan. Bizler kaç gün kaldıysak onlar da o soğuğu yaşadılar bizimle. Biz zaman geldi bir ev bulduk gittik ama onlar ısrarla o sokakta durdular sabaha kadar üzerleri incecik. Hepsi benim yavrumun yaşında. Kırk kilo, kırk beş kilo hepsi bizi korumaya geldiler olası bir müdaheleye karşı, küçücük bedenleriyle ama kocaman yürekleriyle."
Sınıf dayanışmasını salondaki tüm katılımcıların yüreğinde hissettiği anların ardından Oruk, direnişin onlara kattıklarını bizlerle paylaşarak Ankara'dan dönünce yerellerinde yaptıkları eylemlere ve 1 Nisan'a değinerek konuşmasını sonlandırdı.
Soru ve cevaplarla olgunlaşan panelden sonra çay ve yemek arası verildi. İlerici gençlerin hazırladığı yiyecekler yenirken sohbetler edildi.
Grup Güneşli Dünya da ezgileriyle bizimleydi!
Aranın bitimiyle sıra kadınların ezgilerindeydi. Türkçe, Kürtçe ve Ermenice türkülerle Grup Güneşli Dünya sahneden bir kez daha 8 Mart'ı kutlayan kadınlara seslendi. Zılgıtlar eşliğinde kolkola, omuz omuza çekilen halaylarla etkinlik sona erdi.
Dün (14.03.2010) 100. yıl etkinliği ile 8 Mart'ı taçlandıran TÜM-İGD'li Kadınlar İstanbul'da Rengahenk Sanat Evi'nde saat 12:00'da salon hazırlıklarını yapmak için buluştular. 100. yılın verdiği coşkuyla hep beraber salon hazırlıkları yapıldı.
Etkinlik sunucu arkadaşımızın 8 Mart'ın nasıl doğduğunu ve günümüze kadar mücadelenin nasıl sürdüğünü anlattığı sunumu ile başladı. Klara Zetkin'in, Türkiye'de ilk 1921'de 8 Mart'ı kutlayan Rahime Selimova ve Cemile Nuşirvanova'nın, fabrika çıkışında faşistlerce katledilen Meryem Karakız'ın, Türkiye'de ilk kez 8 Mart'ın kamusal alanda kutlanmasına öncü olan İlerici Kadınlar Derneği'nin, NewYork'taki dokuma işçisi kadınların, Novamed'de kötü çalışma koşullarına karşı greve çıkarak bir yılı aşkın süreyle direnen kadın işçilerin, Bursa'da yanan, Ceylanpınar'da boğulan kadınların ve Ankara'da günlerce direnişin en ön saflarında yer alan TEKEL işçisi kadınların hatırlatıldığı sunumun ardından sıra biz kadınların mücadele tarihinin anlatıldığı film gösterimindeydi.
Film gösterimi esnasında, başlarında kırmızı çatkılarıyla İstanbul'dan Ankara'ya, Mersin'den İzmir'e TÜM-İGD'li Kadınların alanlardaki görüntüleri salondaki katılımcılar tarafından dakikalarca alkışlandı.
Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nün 100. yılında ilerici kadınlar, direnen TEKEL işçisi kadınlarla!
Film gösteriminden sonra söz kadınlarındı. Sosyal Güvenlik ve Kadın isimli kitabın yazarı ve sosyal güvenlik alanında uzman Fatma Şenden Zırhlı, TÜM-İGD Ankara Şubesi Başkan'ı Özden Özgünel ve TEKEL işçisi Ayşe Oruk'un konuşmacı olduğu panelde emekçi kadın vurgusu ön plandaydı.
İlk konuşmacı olan Fatma Şenden Zırhlı "8 Mart'ın 100. Yılında Emekçi Kadınların Durumu" başlıklı konuşmasında 8 Mart'ın doğuşunu anlatarak, mücadele ile geçen 100 yıl içerisinde kadınların hangi koşullarda çalıştığına ve bu koşulları hangi bedeller karşılığında iyileştirdiklerine değindi.
Kadın mücadelesinin eşit, özgür, kardeşçe bir dünya kurma mücadelesinden bağımsız ele alınamayacağının altını çizen Zırhlı, sosyalist kadın önderlerden özellikle Klara Zetkin ve Aleksandra Kollantay'ın emekçi hareket içerisinde kadınların, çalışma koşullarının düzeltilmesiyle siyasal haklara da kavuşmaları için mücadele yürüttüklerini belirtti. Zırhlı konuşmasında "Bugün en 'ileri' kapitalist devlet dahi henüz Sovyetler Birliği'nde kadınların erişmiş olduğu hakları sağlamış değil." dedi.
Sosyal güvenlik ve Kadın
Zırhlı konuşmasında Türkiye'de kadınların aşama aşama kazanmış olduğu hakları kaybettiğine de değinerek, önceden kadınların gece çalıştırılmasının yasak olduğunu ancak 1999'da çıkan yasayla birlikte bu hakkın kaybedildiğini vurguladı. Ayrıca Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Yasası'nın 2008 yılında çıkmasıyla birlikte kadınlar olarak gerek sağlıkta gerekse sosyal güvenlikte birçok hakkımızı kaybettiğimizi söyledi. Geçtiğimiz günlerde hükümetin en son düzenlemesiyle ağır ve tehlikeli iş kollarında çalışan kadınların regl dönemlerinde izin kullanma haklarını kaldırmasına da değinerek saldırıların artarak devam etmesine karşılık biz kadınlara haklarımıza sahip çıkma çağrısında bulundu.
Tüm bu hak gasplarına ve sömürüye karşı biz kadınların kurtuluşunun gene bizlerin ellerinde olduğunu belirten Zırhlı, kadının kurtuluş mücadelesinin sınıf mücadelesinden ayrı görülemeyeceğini vurgulayarak konuşmasını bitirdi.
İlerici kadınların gözünden TEKEL direnişi
Zırhlı'nın konuşmasının ardından söz "İlerici kadınların gözünden TEKEL direnişi" başlıklı sunumu yapmak için Özden Özgünel'deydi. 78 gün boyunca Ankara'nın soğuk sokaklarında yılmadan "Ölmek var dönmek yok!" diyen TEKEL işçilerinin direnişi ile hem gençlerin hem de işçilerin bir çok şey öğrendiğine işaret eden Özden arkadaşımız direnişlerin, grev çadırlarının sınıfın okulu olduğunu belirtti.
TEKEL işçilerinin öğrettiklerine değinen Özgünel "Teorimizi direnişleri ile ete kemiğe büründüren TEKEL işçilerinin sınıf öldü diyenlere en net cevabı verdiğini görüyoruz." diyerek TEKEL işçilerinin yeni bir dönemi başlattığını bir kez daha hatırlattı. Direnişte yaşanan öğretici anılardan örnekler veren ve İGD'nin 34. mücadele yılını TEKEL işçileriyle birlikte kutladıklarını belirten Özgünel, TEKEL işçisi Ayşe Ablamıza sözü verirken "Biz direnişi kendi bakış açımızla yorumlamaya çalıştık ancak Ayşe Abla deneyimlerini anlatırken TEKEL direnişini daha iyi anlayacağımızı düşünüyorum." dedi.
Biz o gün anladık, yalnız değildik!
Emekçi kadın mücadelesi veren TÜM-İGD'li Kadınlar 100. yılın coşkusunu kadın TEKEL işçisi Ayşe Ablanın gözündeki direniş coşkusuyla birleştirdi. Konuşmasına fabrikadaki çalışma koşullarını anlatarak başlayan Ayşe Oruk, kadın işçilere dönük baskılara ve ağır çalışma koşullarına karşı sendikayı harekete geçirmeye çalıştıkları sırada 4/C'yi öğrendiklerini aktardı bizlere. Ankara'ya gelişi anlatan Ayşe Abla il sınırında polisin onları durdurduğuna, Abdi İpekçi'deki saldırıda kadın işçilerin en ön saflarda olduğuna değindi. Polisin müdahalesinden sonra Türk-İş'e gelindiğinde dışarıda gençlerin "TEKEL işçisi yalnız değildir!" sloganını attığını duyduğunda duygulandığını anlatan Ayşe Abla gözyaşlarını tutamadı.
O günlerde ilerici gençlerle yaşadıkları anılarını şu sözlerle anlattı."Dediler TEKEL işçisi yalnız değildir. Biz o gün anladık, biz yalnız değildik. Bu çocuklar günlerce bizi evlerinde misafir ettiler, bıkmadan usanmadan. Bizler kaç gün kaldıysak onlar da o soğuğu yaşadılar bizimle. Biz zaman geldi bir ev bulduk gittik ama onlar ısrarla o sokakta durdular sabaha kadar üzerleri incecik. Hepsi benim yavrumun yaşında. Kırk kilo, kırk beş kilo hepsi bizi korumaya geldiler olası bir müdaheleye karşı, küçücük bedenleriyle ama kocaman yürekleriyle."
Sınıf dayanışmasını salondaki tüm katılımcıların yüreğinde hissettiği anların ardından Oruk, direnişin onlara kattıklarını bizlerle paylaşarak Ankara'dan dönünce yerellerinde yaptıkları eylemlere ve 1 Nisan'a değinerek konuşmasını sonlandırdı.
Soru ve cevaplarla olgunlaşan panelden sonra çay ve yemek arası verildi. İlerici gençlerin hazırladığı yiyecekler yenirken sohbetler edildi.
Grup Güneşli Dünya da ezgileriyle bizimleydi!
Aranın bitimiyle sıra kadınların ezgilerindeydi. Türkçe, Kürtçe ve Ermenice türkülerle Grup Güneşli Dünya sahneden bir kez daha 8 Mart'ı kutlayan kadınlara seslendi. Zılgıtlar eşliğinde kolkola, omuz omuza çekilen halaylarla etkinlik sona erdi.