Tarih: 01.12.2011 | Kategori:
Kadın
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü
25 Kasım 1960. Yer Dominik Cumhuriyeti. 3 kız kardeş Patria, Minerva ve Maria Mirabel. Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele eden Clandestina Hareketi'nin öncülerinden bu 3 kız kardeş diktatörlüğün askerlerince önce tecavüze uğrarlar ardından öldürülürler. Olay ertesi sabah çıkan gazetelerde "araba kazası" olarak çıksada gerçek gizlenemez. Bu olayın ardından önce 1981'de Dominik'te toplanan Latin Amerika Kadın Kurultayı'nda; 25 Kasım , "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü" olarak kabul edilir. Daha sonra 1985 yılında, Birleşmiş Milletler tarafından "25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddetin Yok Edilmesi İçin Uluslararası Mücadele Günü" ilan edilir.
Mirabel kız kardeşlerin öldürülmesinden bu yana tam 52 yıl geçti. Bu 52 yılda kadınlar şiddetin her yüzünü yaşamaya devam ediyor. Erkek emeğine rakip, ucuz iş gücü olarak görülüyor ve sendika, sigorta gibi haklardan mahrum kalarak kötü şartlarda çalıştırılıyoruz. Yıllardır türlü mücadelelerle kazanılan haklarımız tek tek ellerimizden alınıyor. Çalıştığımız yerde psikolojik şiddete, tacize maruz kalıyoruz. Sesimizi her yükseltmeye kalktığımızda işten çıkarılmakla tehdit ediliyoruz.
Ataerkil kapitalist sistem bedenimizi meta olarak görüyor. Devletin yargı organı tecavüz eden erkeğe değil pantolon giydiği için kadına ceza verebiliyor. Yakın tarihte N.Ç. davasında olduğu gibi bu ülkede çocuk yaşta bir kıza tecavüz etmek suç olmaktan çıkıyor. Bunun yerine 13 yaşındaki N.Ç. "Kendi rızası ile birlikte olmuştur" buyuruluyor. Biz kadınlar bu topraklarda erken büyümek zorunda kalıyoruz.
Emperyalist sistemin savaş politikaları yine en çok kadınları vuruyor. Bedenimiz işgal edilen toprak parçasıyla bir tutularak saldırıya uğruyor. Kürt halkına uygulanan yıkım politikalarından en çok yara alan Kürt kadınları oluyor.
Son 7 yılda yüzde 1400 artan kadın cinayetleri bizlere kadına yönelik şiddetin oranını gösteriyor. Ekonomik sorunlardan bağımsız asla ele alınamayan kadın cinayetleri 7 yılda yaşadığımız krizler ile gittikçe artıyor. Bu topraklarda 1 günde 4 kadın eşi, babası, ağabeyi yani en yakınları tarafından öldürülebiliyor. Şiddet gören kadının polise gidip şikayetçi olması ise devletin kadın cinayetlerine bakışının yansıması adeta. Kadını aile içinden bağımsız tanımlamayan devletin kolluk kuvvetleri kadını kocasıyla barıştırma yollarını deniyor. Ayşe Paşalı örneğinde gördüğümüz gibi katillerimizin yanına geri gönderiliyoruz. Koruma talep eden kadınlara koruma verilmemesi, verilen korumaların ise nitelikten uzak olması kadınların koruma altındayken bile öldürülmesi, sığınma evlerinin sayısının yetersiz ve niteliksiz olması, güvenlikten uzak oluşları biz kadınların hayatlarının değerinin devlet gözündeki yerini açıklıyor bizlere. Devletin kadın cinayetleri sorununda gösterdiği samimiyetten uzak çözüm önerileri başka bir sorun. Kadının adının bakanlıktan çıkararak bakanlığın adını "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı" yapan hükümet adının hakkını vererek kadınıda aile içinde koruma yöntemleri geliştiyor. Bunun başında "panik butonu" ve "elektronik kelepçe" geliyor. Her iki önlemde kadının yaşadığı eve göre ayarlanıyor. Şöyle ki buton kadının yaşadığı eve yerleştiriliyor. Bunun sonucunda kadın şiddete yalnızca evde maruz kaldığında basıp polisten yardım talebinde bulunabiliyor. Yine elektronik kelepçe şiddet uygulayan erkeğin ayağına kadının yaşadığı evin mesafesine göre ayarlanıyor. Sokakta, işyerinde, sinemada, cafede olan kadını ise öldürmek serbest. Ne de olsa o olması gereken yerde yani evinde değil.
Bizler TÜM-İGD'li Kadınlar olarak kadınların yaşadığı şiddet, taciz, tecavüz ve cinayetlerin çözümünün kendi ellerimizde olduğunu çok iyi biliyoruz. Biz kadınların kurtuluşu ataerkil kapitalist düzende değil, kendi ellerimizle kuracağımız eşit ve özgür bir dünyada olacaktır. Bunun için biz TÜM-İGD'li Kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü'nde mücadele bayrağını daha da yükseltiyoruz. Örgütlü olduğumuzda daha güçlü olduğumuzun bilinciyle seni de yanıbaşımızda görmek istiyoruz.
