Tarih: Haziran 2002 | Sayı:
İlerici Gençlik Sayı:1
Ülkemizde Çocuk Olmak da Zor

DİE'nin (Devlet İstatistik Enstitüsü) yaptığı bir araştırmaya göre Türkiye'de 6-14 yaş grubundaki çocukların %42'si, 15-19 yaş grubundakilerin ise %43,3'ü çalışıyormuş. Nüfusu genç bir ülkede yaşadığımız düşünülecek olduğunda bu oranların ortaya çıkardığı rakamın ne kadar korkunç olduğu kolayca fark edilecektir. Bu istatistiklerin de anlattığı gibi Türkiye'de pek çok çocuk daha okul sıralarına oturamadan atölyelerin tezgahlarıyla tanışıyor. Gazeteler, televizyonlar, politikacılar her fırsatta gençliğin
ne kadar önemli olduğunu söylerken Türkiye'deki ekonomik sistem gerçeğin hiç de böyle olmadığının kanıtı gibi.
Yaşanılan her ekonomik krizle birlikte sanayide çalışan çocuk sayısı da çığ gibi büyüyor. Getirilen düzenlemeler ise çocuk işçiliğini kısıtlayacağı yerde adeta patronları dana fazla çocuk çalıştırmaları için teşvik ediyor. Bu da onların işine fazlasıyla yarıyor. Çünkü ailelerin "eti senin kemiği benim" mantığıyla işyerine gönderdiği çocuklar her türlü angarya ve haksızlığa karşı seslerini çıkartamadığı gibi pek çok işte de büyüklerden fazla emek harcamalarına rağmen çok az bir ücretle, hiçbir sosyal güvenceleri olmadan çalıştırılabilmekteler. Patronların tarih boyunca tek bir derdi olmuştur. O da kârlarına kâr katabilmek. Bunun içinse her yol mubahtır. Çocuk emeğinden kazanç sağlamaksa yukarda saydığımız nedenlerden dolayı belki de bu yollardan en kolay olanı. Ancak çok önemli bir nokta var ki o da çocuk emeği sömürüsünün sadece bir kişiye karşı yapılmış bir haksızlık olmanın ötesinde aynı zamanda bütün toplumu olumsuz olarak etkilemekte olduğu. Daha çocukluğunu yaşayamadan usta insafına bırakılan çocuklar hem eğitim haklarından mahkum bırakılırken, hem de fiziksel olarak tüketilmekteler. Her halde ülke gençliğine bu kadar önem verip bizi yere göğe sığdıramayan köşe yazarlarının, parti liderlerinin bunlardan fazla haberi yok! Ancak ne var ki toplumun bu ve benzeri konulardaki sessizliği, işçilerin özellikle 80 darbesinden bu yana süre giden örgütsüz dağınık hali şimdilik haksızlık yapanların, haksızlığa uğrayanlardan daha bilinçli bir konumda olduğunu gösteriyor. Fakat unutulmaması gereken bir şey daha var DİE'nin açıkladığı rakamlar kapitalizmin ülkemiz insanına yaptıklarından sadece biri.
Yaşanılan her ekonomik krizle birlikte sanayide çalışan çocuk sayısı da çığ gibi büyüyor. Getirilen düzenlemeler ise çocuk işçiliğini kısıtlayacağı yerde adeta patronları dana fazla çocuk çalıştırmaları için teşvik ediyor. Bu da onların işine fazlasıyla yarıyor. Çünkü ailelerin "eti senin kemiği benim" mantığıyla işyerine gönderdiği çocuklar her türlü angarya ve haksızlığa karşı seslerini çıkartamadığı gibi pek çok işte de büyüklerden fazla emek harcamalarına rağmen çok az bir ücretle, hiçbir sosyal güvenceleri olmadan çalıştırılabilmekteler. Patronların tarih boyunca tek bir derdi olmuştur. O da kârlarına kâr katabilmek. Bunun içinse her yol mubahtır. Çocuk emeğinden kazanç sağlamaksa yukarda saydığımız nedenlerden dolayı belki de bu yollardan en kolay olanı. Ancak çok önemli bir nokta var ki o da çocuk emeği sömürüsünün sadece bir kişiye karşı yapılmış bir haksızlık olmanın ötesinde aynı zamanda bütün toplumu olumsuz olarak etkilemekte olduğu. Daha çocukluğunu yaşayamadan usta insafına bırakılan çocuklar hem eğitim haklarından mahkum bırakılırken, hem de fiziksel olarak tüketilmekteler. Her halde ülke gençliğine bu kadar önem verip bizi yere göğe sığdıramayan köşe yazarlarının, parti liderlerinin bunlardan fazla haberi yok! Ancak ne var ki toplumun bu ve benzeri konulardaki sessizliği, işçilerin özellikle 80 darbesinden bu yana süre giden örgütsüz dağınık hali şimdilik haksızlık yapanların, haksızlığa uğrayanlardan daha bilinçli bir konumda olduğunu gösteriyor. Fakat unutulmaması gereken bir şey daha var DİE'nin açıkladığı rakamlar kapitalizmin ülkemiz insanına yaptıklarından sadece biri.