Tarih: 20.08.2007 | Kategori:
İşçi - Sendika
Derfakon işçisi direnişe devam ediyor!
Tuzla Organize Deri Sanayi Bölgesi'nde bulunan Derfakon Deri Fabrikası'nda çalışan ve sendikalı oldukları için işten atılan işçilerin direnişi 1. ayını doldurdu. İşçiler patronun ve patron yandaşı olan ustaların uyguladıkları bir dizi fiziksel ve psikolojik saldırıya rağmen direnişi sürdürme yolunda emin adımlarla yürüyorlar.
İşçilerin direnişleri hakkında birinci ağızdan bilgi edinmeye gittiğimiz Organize Deri Sanayi Bölgesi'nde işçilerle görüşüp sıkıntılarını ve ileriye dair beklentilerini dinledik. Orada konuştuğumuz bir işçinin ağzından süreci anlatıyoruz şimdi.
" 25 gündür burada grevdeyiz. Bundan iki ,iki buçuk ay öncesinde sendikalı olduk. Sendikalı olmamızdan bir buçuk ay sonra birtakım sendikal faaliyetler içinde olduğumuz işveren tarafından duyulmuş. Bunun ardından da işveren ve ustalar bu konu hakkında bizden bilgi sızdırmaya çalıştılar. Ve bir Pazartesi sabahı yine işyerine iş başı yapmaya geldik ve bize herkes yemekhaneye insin, toplantı yapılacak dendi. Sonra ustalar geldi ve herkesi tek tek konuşmaya çağırdı. Biz de ağzımızdan laf almaya çalışacaklarını anladık tabi.Biz de onlara neden 'Neden herkesi tek tek çağırıyorsunuz, burada hep beraber görüşelim.' dedik. Sonra tabii ki bir şekilde ustaların dediği oldu. İlk arkadaşımızı çağırdı ve arkadaşımız da sendikalı olduğumuzu söyledi zaten açık açık. Sonra hiçbiriniz çalışmıyorsunuz, dışarı çıkın dediler. Biz dışarı çıkmadık tabii, yemekhanede bekledik, oturduk. İki saat sonra işbaşı verdiler bize. Çalıştık, o gün akşam oldu. Akşam saat 6'da paydos ediyoruz normalde, 17.30 gibi çıkışlarımızı hazırlamışlar. İmzalarınızı atın diye bizi bekliyorlar, 6 kişiyi. İlk etapta 6 kişiyi gönderiyorlar. Biz imzalamayız dedik çıkışları, o zaman işveren sizinle çalışmak istemiyor dediler. Bu olaylar 23 temmuz günü oldu. Ertesi sabah yine işe gelir gibi geldik ama bekçiye talimat vermişler bu 6 kişiyi içeri alma diye. Biz de burada beklemeye başladık. İki gün sonra da Çarşamba günü diğer 9 arkadaşımızı da çıkardılar. O arkadaşlarımızı da bizim yanımıza yemeklerini yemeye ve çaylarını içmeye geldiklerinde tespit ettiler. Onlar da çıkışlarını imzalamadılar. Biz sendikalı olarak çalışmak istiyoruz, bu bizim anayasal hakkımız dediler.İçeride geçici olarak çalışan arkadaşlarımız vardı, onları da patron işten çıkardı. Sendikalı olmamızın nedeni de; patronun yanında zam istemeye gidiyorduk, bize işinize gelirse bu maaş, işinize gelmezse kapı orada diyordu. Burada geçici sezonluk işçi olarak çalışıyoruz. Yani sene 12 ay biz 6 ay çalışıyoruz 6 ay yatıyoruz. Ücretlerimiz çok düşük, sosyal haklarımız yok. Patron 6 ay çalışmadığımız sürede sigortayı ödemiyor. Mesela bir arkadaşımız ameliyat olmak için hastaneye gidiyor. 120 gün dolmadığı için ameliyat olamıyor. Bu işyerinde sağlığı bozulmuş arkadaşın, kimyevi maddelerden dolayı.İşverenin önüne doktor raporlarını sunuyor, işveren beni ilgilendirmez diyor. Biz bu nedenlerden dolayı sendikalı olduk. Şimdide işimizi istiyoruz. Ekmeğimiz için grevdeyiz."
İşçi arkadaşlarımızın anlattıkları bu kadarla da bitmiyor. Bir gün yasak olmasına rağmen patron tarafından gece fabrikadan mal çıkarılırken grevdeki işçiler bunu engellemek istiyorlar ve patron hemen jandarmaya haber veriyor. Jandarma geliyor ve işçilere fiziksel şiddet uyguluyor. Tabii bu sadece yasak olduğu halde mal çıkarabilmek için patron tarafından gösterilen bir çaba değil, aynı zamanda işçilerin emek mücadelelerini durdurmaya yönelik bir saldırı. Fakat işçiler yılmıyorlar ve direnişlerini sürdürüyorlar. Bunun üzerine patron yeni bir yıldırma politikası hazırlıyor. Fabrikadaki makineleri satışa çıkarıyor, fabrikaya da kiralık ilanı asıyor. Konuştuğumuz işçi arkadaşlarımız bu yıldırma politikasının farkında olduklarını ve patron uzlaşma yoluna gitmediği sürece direnişlerine devam edeceklerini söylüyorlar.
Direnişin ardından görüştüğümüz Deri-İş sendikası Genel Sekreteri Haydar Canpolat şu yaşadığımız günlerde bu tip direnişlerin sürmesi gerektiğini, patronların canları ne isterse yapamayacaklarını anlamaları gerektiğini söyledi. Tuzla'daki Derfakon işçilerinin direnişinin de amacına ulaşmadan bitmeyeceğini vurguladı.
Organize Deri Sanayi Bölgesi çok büyük bir bölge ve orada yüzlerce işçi çalışıyor. Bizce bu direniş bulunduğu konum itibariyle iki kat daha önem arz ediyor. Dileriz ki bu tip direnişler diğer fabrikalarda çalışan ve haksızlığa uğrayan işçi kardeşlerimize de güzel bir örnek olur. Son olarak, biz de Tüm İlerici Gençlik Derneği olarak Tuzla'daki direnişi sonuna kadar destekliyoruz.
Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
İşçilerin Birliği Sermayeyi Yenecek!
Yolumuz İşçi Sınıfının Yoludur!
İşçilerin direnişleri hakkında birinci ağızdan bilgi edinmeye gittiğimiz Organize Deri Sanayi Bölgesi'nde işçilerle görüşüp sıkıntılarını ve ileriye dair beklentilerini dinledik. Orada konuştuğumuz bir işçinin ağzından süreci anlatıyoruz şimdi.
" 25 gündür burada grevdeyiz. Bundan iki ,iki buçuk ay öncesinde sendikalı olduk. Sendikalı olmamızdan bir buçuk ay sonra birtakım sendikal faaliyetler içinde olduğumuz işveren tarafından duyulmuş. Bunun ardından da işveren ve ustalar bu konu hakkında bizden bilgi sızdırmaya çalıştılar. Ve bir Pazartesi sabahı yine işyerine iş başı yapmaya geldik ve bize herkes yemekhaneye insin, toplantı yapılacak dendi. Sonra ustalar geldi ve herkesi tek tek konuşmaya çağırdı. Biz de ağzımızdan laf almaya çalışacaklarını anladık tabi.Biz de onlara neden 'Neden herkesi tek tek çağırıyorsunuz, burada hep beraber görüşelim.' dedik. Sonra tabii ki bir şekilde ustaların dediği oldu. İlk arkadaşımızı çağırdı ve arkadaşımız da sendikalı olduğumuzu söyledi zaten açık açık. Sonra hiçbiriniz çalışmıyorsunuz, dışarı çıkın dediler. Biz dışarı çıkmadık tabii, yemekhanede bekledik, oturduk. İki saat sonra işbaşı verdiler bize. Çalıştık, o gün akşam oldu. Akşam saat 6'da paydos ediyoruz normalde, 17.30 gibi çıkışlarımızı hazırlamışlar. İmzalarınızı atın diye bizi bekliyorlar, 6 kişiyi. İlk etapta 6 kişiyi gönderiyorlar. Biz imzalamayız dedik çıkışları, o zaman işveren sizinle çalışmak istemiyor dediler. Bu olaylar 23 temmuz günü oldu. Ertesi sabah yine işe gelir gibi geldik ama bekçiye talimat vermişler bu 6 kişiyi içeri alma diye. Biz de burada beklemeye başladık. İki gün sonra da Çarşamba günü diğer 9 arkadaşımızı da çıkardılar. O arkadaşlarımızı da bizim yanımıza yemeklerini yemeye ve çaylarını içmeye geldiklerinde tespit ettiler. Onlar da çıkışlarını imzalamadılar. Biz sendikalı olarak çalışmak istiyoruz, bu bizim anayasal hakkımız dediler.İçeride geçici olarak çalışan arkadaşlarımız vardı, onları da patron işten çıkardı. Sendikalı olmamızın nedeni de; patronun yanında zam istemeye gidiyorduk, bize işinize gelirse bu maaş, işinize gelmezse kapı orada diyordu. Burada geçici sezonluk işçi olarak çalışıyoruz. Yani sene 12 ay biz 6 ay çalışıyoruz 6 ay yatıyoruz. Ücretlerimiz çok düşük, sosyal haklarımız yok. Patron 6 ay çalışmadığımız sürede sigortayı ödemiyor. Mesela bir arkadaşımız ameliyat olmak için hastaneye gidiyor. 120 gün dolmadığı için ameliyat olamıyor. Bu işyerinde sağlığı bozulmuş arkadaşın, kimyevi maddelerden dolayı.İşverenin önüne doktor raporlarını sunuyor, işveren beni ilgilendirmez diyor. Biz bu nedenlerden dolayı sendikalı olduk. Şimdide işimizi istiyoruz. Ekmeğimiz için grevdeyiz."
İşçi arkadaşlarımızın anlattıkları bu kadarla da bitmiyor. Bir gün yasak olmasına rağmen patron tarafından gece fabrikadan mal çıkarılırken grevdeki işçiler bunu engellemek istiyorlar ve patron hemen jandarmaya haber veriyor. Jandarma geliyor ve işçilere fiziksel şiddet uyguluyor. Tabii bu sadece yasak olduğu halde mal çıkarabilmek için patron tarafından gösterilen bir çaba değil, aynı zamanda işçilerin emek mücadelelerini durdurmaya yönelik bir saldırı. Fakat işçiler yılmıyorlar ve direnişlerini sürdürüyorlar. Bunun üzerine patron yeni bir yıldırma politikası hazırlıyor. Fabrikadaki makineleri satışa çıkarıyor, fabrikaya da kiralık ilanı asıyor. Konuştuğumuz işçi arkadaşlarımız bu yıldırma politikasının farkında olduklarını ve patron uzlaşma yoluna gitmediği sürece direnişlerine devam edeceklerini söylüyorlar.
Direnişin ardından görüştüğümüz Deri-İş sendikası Genel Sekreteri Haydar Canpolat şu yaşadığımız günlerde bu tip direnişlerin sürmesi gerektiğini, patronların canları ne isterse yapamayacaklarını anlamaları gerektiğini söyledi. Tuzla'daki Derfakon işçilerinin direnişinin de amacına ulaşmadan bitmeyeceğini vurguladı.
Organize Deri Sanayi Bölgesi çok büyük bir bölge ve orada yüzlerce işçi çalışıyor. Bizce bu direniş bulunduğu konum itibariyle iki kat daha önem arz ediyor. Dileriz ki bu tip direnişler diğer fabrikalarda çalışan ve haksızlığa uğrayan işçi kardeşlerimize de güzel bir örnek olur. Son olarak, biz de Tüm İlerici Gençlik Derneği olarak Tuzla'daki direnişi sonuna kadar destekliyoruz.
Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
İşçilerin Birliği Sermayeyi Yenecek!
Yolumuz İşçi Sınıfının Yoludur!