Tarih: Haziran 2004 | Sayı:
İlerici Gençlik Sayı:7
İNADINA KIZILAY!
12 Eylül artığı YÖK'e karşı savaşımını
kesintisiz olarak sürdüren üniversite
öğrencileri, yeni YÖK Yasa Tasarısı'na karşı
da aynı kararlılıkla mücadeleye başlamışlardı.
Yasa Tasarısına karşı ilk büyük kalkışma olarak
yorumlanabilecek 6 Kasım 2003 eylemi bu
mücadelenin nasıl gelişeceğini gösteriyordu.
İnatçı bir mücadele süreci önümüzde duruyor.
Bu mücadelenin önemli bir basamağı 13
Mart günü Ankara'da yapılan bir eylemle gerçekleştirmiş
oldu. Bu eylem öğrenci mücadelesinin
militan bir tarzı koruduğunu göstermesi
açısından oldukça önemli bir örnek.
13 Mart Hazırlanıyor
Gençlik örgütleri, Türkiye genelinde yapılan ön çalışmalarla, yeni tasarının nasıl bir özelleştirme saldırısı olduğunu, üniversitelerimizi nasıl adım adım sermayenin egemenliğine ve sömürüsüne sokacağını, buna karşı çıkan öğrencilere nasıl ve neden soruşturmalar ve tutuklamalarla baskıya maruz kaldıkları, bu saldırıların üst boyutunun doğrudan bir emperyalist işgal olarak ortaya çıktığını ve en canlı örneklerinden bir tanesini, yanı başımızda, Irak'ta yaşadığımızı ve bunların topuna birden dur demek için alanlara çıkılması gerektiğini kampüslerde işlediler. Ayrıca pek çok demokratik kitle örgütü de tek tek ziyaret edilerek destek istendi. Artık sıra sözümüzü söylemeye gelmişti.
Söz Bitti Sıra Eylemde
Neticede 13 Mart 2004 tarihinde aralarında TÜM-İGD üyelerinin de bulunduğu 13 Mart İnisiyatifi saat 12:30'da tüm Türkiye'den gelen katılımcılarla Kurtuluş Parkı'ndan Kızılay' a doğru yürüyüşe geçti. Yolu trafiğe kapatarak Ziya Gökalp Caddesi'nden yürüyüşe geçen kortejin önü Mithat Paşa Köprüsü'nü geçtikten sonra, SSK İş Hanı'nın önünde polislerce kesilmişti. Polis barikatı bir sürü panzerle desteklenmişti. Polis ile yapılan görüşmelerde, barikatı açmaları gerektiği, öğrencilerin anayasal bir hak olan basın açıklaması yapma hakkını Kızılay'da kullanmak istedikleri, bu meşru talebin önüne geçilmesinin kanunsuzluk olacağı iletildi. Bu talebe "dağılın" diye yanıt verilerek açıklama yapmak için ise barikatın önünü gösterdi.
Egemenler Saldırgan Tavrını Sürdürüyor!
Öğrenciler, polisin bu tavrı karşısında bir süre bekleme kararı aldılar. Bu uzun bekleyiş sırasında polis, yaptıkları yetmezmiş gibi, aralıksız olarak anonslarla öğrencilere "dağılın yoksa müdahale ederiz" uyarısında bulundu. Uzun bir bekleyişin ardından biranda binlerce öğrencinin üstüne yağmur gibi gaz bombaları yağmaya başladı.
Yılgınlık Yok, Direniş Var!
Bunun üzerine meşru savunma hakkını kullanan öğrenciler bu saldırılara karşı direnişe geçti. Ziya Gökalp Caddesi'nden ağırlıklı olarak Cebeci'ye doğru geri çekilen öğrencilerin üzerine aralıksız olarak gaz bombaları yağdırıldı ve panzerlerden su sıkıldı. Öğrencilerin bir kolu Ulucanlar'a kadar, bir ucu ise Dikimevi'ne kadar adeta santim santim çekilirken şehrin sokakları özgürlük, eşitlik ve kardeşlik dolu sloganlarla doldu. Sonuçta valiliğin, polisin ve YÖK yöneticilerinin hukuksuzlukları, kanunsuz tavırları yüzünden Ankara savaş alanına döndü. Biber gazına maruz kalan bazı arkadaşlarımız hastanelere kaldırıldı ve bunların bir kaçı hastaneden göz altına alındı. Saldırı esnasında iki TÜM-İGD üyesi öğrenci arkadaşlarımız da yaralandı. Ayrıca çeşitli şehirlerde okuyan 67 arkadaşımız göz altına alındı ve bunların 13'ü çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı.( İlk tutuklama kararının ardından birkaç gün sonra 28 öğrenci hakkında daha gıyabi tutuklama kararı çıktı.) Öğrencilere karşı sergilenen bunca saldırganlık yetmezmiş gibi bazı bölgelerde kolluk kuvvetlerinin yardımına bir de sivil faşistler katıldı.
Alanda, eylemin başından beri kararlı, tutarlı bir tavır sergileyen TÜM- İGD üyesi öğrenciler daha önce de olduğu gibi eylem bitene kadar derleyici toparlayıcı bir misyon yüklendiler.
Satılık Medya
Tüm bu yaşananlara karşın boyalı basın öğrencileri suçlayan ve yer yer hedef gösteren bir tavır içine girdi. Aynı tavrı ABD'nin Irak'a saldırısında da sergileyen, Irak halkını, Arap halklarını ve onların yanında tavır alanları hedef gösteren burjuva medya, işbirlikçi yüzünü yine ortaya koymuş oldu.
Hedef Şaşıranlar
Yaşanan olaylar sırasında öğrenci kitlesi içinden çıkan kimilerinin reklam panolarını hatta bazı dükkanların camını kırdıklarına tanık olduk. Böylesi davranışların meşru ve haklı talepler ışığında direnen bir harekete yarardan telafisi güç bir zarar verdiği ortadadır. Halk kitlelerinden uzak politika yapmanın getirisi olan bu tavırların geçmişte de devrimci hareket için ne kadar yıkıcı olduğu sayısız deneyimle görüldü. Oysaki küçük esnafla, durakta otobüs bekleyenlerle bizim çıkarlarımız birbirine zıt olmadığı gibi tam tersine o gün o alanda bulunan binlerce öğrenci halkın çıkarlarını savundukları için bu saldırıya muhatap bırakıldılar. Unutulmamalı ki pek çok öğrenci polis saldırganlığından bölgede bulunan esnafın kapılarını devrimcilere açarak korumasıyla kurtuldu. Hatta bazı esnafların dükkanları içeride öğrenci sakladığı gerekçesiyle polisçe talan edildi. Bu konuda en rahat olan elbetteki ilerici gençlik olmuştur. İlerici gençlik onlarca yıllık eylem pratiği içinde bugüne kadar daima halkın ve emekçilerin yanında olmuş, mücadele içinde rotasını karıştıranlara bakmaksızın daima kendi yolu olan işçi sınıfının yolunda emin militan adımlarla ilerlemeyi bilmiştir. Biz alanda yaşanan kimi olumsuzlukları kimseye mal etmemeye çalışarak eylemin gerginliğine ve yeteri kadar iyi örgütlenilememiş olmasına bağlamayı daha gerçekçi buluyoruz.
Sonuç olarak
13 Mart'la başlayan süreç göstermiştir ki önümüzdeki dönemde okullarda örgütlenme ve kitle çalışmasını hedef alan yol ve yöntemlerin geliştirilmesi gerekmektedir. Tüm bu çalışmaların bir basamağı olarak merkezi bir şenlik, merkezi bir miting düşünülebilir. Bu merkezi çalışmalar ancak iyi bir kitle çalışmasının üzerine oturtulabilirse bir anlam taşıyacaktır. Zafer sadece sokaklarda kazanılmaz. Bu sadece bir basamaktır.Bu çerçevede Yeni YÖK Yasa Tasarısına karşı okullar değim yerindeyse birer kale haline getirilmelidir. Bununla da yetinilmemeli, çalışmalarımızı toplumun diğer kesimlerine yayacak kanalları bulmalıyız. Başta üniversitelerde çocuklarını okutan ailelerimiz olmak üzere, mücadeleyi topluma yayamazsak dar bir çerçeveye mahkum olmaya devam edeceğiz. Örneğin öğrenci ailelerinin, sendikaların ve demokratik kitle örgütlerinin katılımının sağlanacağı bir miting hedefi masaya yatırılmalı ve gerçekleştirilmelidir. Mücadeleyi adım adım geliştirmek ve yükseltmek ellerimizdedir.
Ankara'dan ilerici gençler
13 Mart Hazırlanıyor
Gençlik örgütleri, Türkiye genelinde yapılan ön çalışmalarla, yeni tasarının nasıl bir özelleştirme saldırısı olduğunu, üniversitelerimizi nasıl adım adım sermayenin egemenliğine ve sömürüsüne sokacağını, buna karşı çıkan öğrencilere nasıl ve neden soruşturmalar ve tutuklamalarla baskıya maruz kaldıkları, bu saldırıların üst boyutunun doğrudan bir emperyalist işgal olarak ortaya çıktığını ve en canlı örneklerinden bir tanesini, yanı başımızda, Irak'ta yaşadığımızı ve bunların topuna birden dur demek için alanlara çıkılması gerektiğini kampüslerde işlediler. Ayrıca pek çok demokratik kitle örgütü de tek tek ziyaret edilerek destek istendi. Artık sıra sözümüzü söylemeye gelmişti.
Söz Bitti Sıra Eylemde
Neticede 13 Mart 2004 tarihinde aralarında TÜM-İGD üyelerinin de bulunduğu 13 Mart İnisiyatifi saat 12:30'da tüm Türkiye'den gelen katılımcılarla Kurtuluş Parkı'ndan Kızılay' a doğru yürüyüşe geçti. Yolu trafiğe kapatarak Ziya Gökalp Caddesi'nden yürüyüşe geçen kortejin önü Mithat Paşa Köprüsü'nü geçtikten sonra, SSK İş Hanı'nın önünde polislerce kesilmişti. Polis barikatı bir sürü panzerle desteklenmişti. Polis ile yapılan görüşmelerde, barikatı açmaları gerektiği, öğrencilerin anayasal bir hak olan basın açıklaması yapma hakkını Kızılay'da kullanmak istedikleri, bu meşru talebin önüne geçilmesinin kanunsuzluk olacağı iletildi. Bu talebe "dağılın" diye yanıt verilerek açıklama yapmak için ise barikatın önünü gösterdi.
Egemenler Saldırgan Tavrını Sürdürüyor!
Öğrenciler, polisin bu tavrı karşısında bir süre bekleme kararı aldılar. Bu uzun bekleyiş sırasında polis, yaptıkları yetmezmiş gibi, aralıksız olarak anonslarla öğrencilere "dağılın yoksa müdahale ederiz" uyarısında bulundu. Uzun bir bekleyişin ardından biranda binlerce öğrencinin üstüne yağmur gibi gaz bombaları yağmaya başladı.
Yılgınlık Yok, Direniş Var!
Bunun üzerine meşru savunma hakkını kullanan öğrenciler bu saldırılara karşı direnişe geçti. Ziya Gökalp Caddesi'nden ağırlıklı olarak Cebeci'ye doğru geri çekilen öğrencilerin üzerine aralıksız olarak gaz bombaları yağdırıldı ve panzerlerden su sıkıldı. Öğrencilerin bir kolu Ulucanlar'a kadar, bir ucu ise Dikimevi'ne kadar adeta santim santim çekilirken şehrin sokakları özgürlük, eşitlik ve kardeşlik dolu sloganlarla doldu. Sonuçta valiliğin, polisin ve YÖK yöneticilerinin hukuksuzlukları, kanunsuz tavırları yüzünden Ankara savaş alanına döndü. Biber gazına maruz kalan bazı arkadaşlarımız hastanelere kaldırıldı ve bunların bir kaçı hastaneden göz altına alındı. Saldırı esnasında iki TÜM-İGD üyesi öğrenci arkadaşlarımız da yaralandı. Ayrıca çeşitli şehirlerde okuyan 67 arkadaşımız göz altına alındı ve bunların 13'ü çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı.( İlk tutuklama kararının ardından birkaç gün sonra 28 öğrenci hakkında daha gıyabi tutuklama kararı çıktı.) Öğrencilere karşı sergilenen bunca saldırganlık yetmezmiş gibi bazı bölgelerde kolluk kuvvetlerinin yardımına bir de sivil faşistler katıldı.
Alanda, eylemin başından beri kararlı, tutarlı bir tavır sergileyen TÜM- İGD üyesi öğrenciler daha önce de olduğu gibi eylem bitene kadar derleyici toparlayıcı bir misyon yüklendiler.
Satılık Medya
Tüm bu yaşananlara karşın boyalı basın öğrencileri suçlayan ve yer yer hedef gösteren bir tavır içine girdi. Aynı tavrı ABD'nin Irak'a saldırısında da sergileyen, Irak halkını, Arap halklarını ve onların yanında tavır alanları hedef gösteren burjuva medya, işbirlikçi yüzünü yine ortaya koymuş oldu.
Hedef Şaşıranlar
Yaşanan olaylar sırasında öğrenci kitlesi içinden çıkan kimilerinin reklam panolarını hatta bazı dükkanların camını kırdıklarına tanık olduk. Böylesi davranışların meşru ve haklı talepler ışığında direnen bir harekete yarardan telafisi güç bir zarar verdiği ortadadır. Halk kitlelerinden uzak politika yapmanın getirisi olan bu tavırların geçmişte de devrimci hareket için ne kadar yıkıcı olduğu sayısız deneyimle görüldü. Oysaki küçük esnafla, durakta otobüs bekleyenlerle bizim çıkarlarımız birbirine zıt olmadığı gibi tam tersine o gün o alanda bulunan binlerce öğrenci halkın çıkarlarını savundukları için bu saldırıya muhatap bırakıldılar. Unutulmamalı ki pek çok öğrenci polis saldırganlığından bölgede bulunan esnafın kapılarını devrimcilere açarak korumasıyla kurtuldu. Hatta bazı esnafların dükkanları içeride öğrenci sakladığı gerekçesiyle polisçe talan edildi. Bu konuda en rahat olan elbetteki ilerici gençlik olmuştur. İlerici gençlik onlarca yıllık eylem pratiği içinde bugüne kadar daima halkın ve emekçilerin yanında olmuş, mücadele içinde rotasını karıştıranlara bakmaksızın daima kendi yolu olan işçi sınıfının yolunda emin militan adımlarla ilerlemeyi bilmiştir. Biz alanda yaşanan kimi olumsuzlukları kimseye mal etmemeye çalışarak eylemin gerginliğine ve yeteri kadar iyi örgütlenilememiş olmasına bağlamayı daha gerçekçi buluyoruz.
Sonuç olarak
13 Mart'la başlayan süreç göstermiştir ki önümüzdeki dönemde okullarda örgütlenme ve kitle çalışmasını hedef alan yol ve yöntemlerin geliştirilmesi gerekmektedir. Tüm bu çalışmaların bir basamağı olarak merkezi bir şenlik, merkezi bir miting düşünülebilir. Bu merkezi çalışmalar ancak iyi bir kitle çalışmasının üzerine oturtulabilirse bir anlam taşıyacaktır. Zafer sadece sokaklarda kazanılmaz. Bu sadece bir basamaktır.Bu çerçevede Yeni YÖK Yasa Tasarısına karşı okullar değim yerindeyse birer kale haline getirilmelidir. Bununla da yetinilmemeli, çalışmalarımızı toplumun diğer kesimlerine yayacak kanalları bulmalıyız. Başta üniversitelerde çocuklarını okutan ailelerimiz olmak üzere, mücadeleyi topluma yayamazsak dar bir çerçeveye mahkum olmaya devam edeceğiz. Örneğin öğrenci ailelerinin, sendikaların ve demokratik kitle örgütlerinin katılımının sağlanacağı bir miting hedefi masaya yatırılmalı ve gerçekleştirilmelidir. Mücadeleyi adım adım geliştirmek ve yükseltmek ellerimizdedir.
Ankara'dan ilerici gençler