F-TİPİ FİLİSTİN
İsrail, 1948 yılında kurulduğundan beri Filistin köy ve kasabalarının bombalanması, buralarda yaşayan Filistinlilerin katledilmesi, Filistin Halkı’nın yaşadığı bölgelerin kontrol altında tutulması adı altında Filistinlilerin toplumsal hayatına nüfuz eden baskı ve sindirmelerin yapılması, “güvenlik” gerekçesiyle Filistinlilerin sokak ortasında vurulması, İsrail’in tam kontrolü altında olan bölgelerde çalışan Filistinlilerin işlerine giderken kontrol noktalarında İsrail polisinin onur kırıcı davranışlarına maruz kalmaları gibi siyasi, ideolojik, psikolojik savaşımı hep uygulaya geldi. İsrail’in bütün bu saldırgan politikalarına karşı Filistin Haltı onurlu bir direnişi 52 yıldır sürdürüyor ve baskılar varolduğu sürece hep varolacağa benziyor. Çünkü tarihin dinamiği baskı altında tutulan, ezilen, köleleştirilen, sömürülen insanların; baskı altına alan , ezen, köleleştiren, sömüren insanlara karşı verdiği savaşımla ilerliyor.
İsrail, genel politik çizgisi içerisinde tarihte Filistin Halkı’na uyguladığı katliamları devam ettirmekle birlikte son dönemde gündemine yeni bir savaşım silahını eklemekle meşgul. Bu; yıllardır mülteci kamplarıyla, kontrol noktalarıyla, kontrol noktası sistemiyle Filistinlilerin İsrail bölgelerine girmesini engellemeye çalışan İsrail yeni baskı silahı olmaya aday bir proje. Bu projeye İsrail Hükümeti “Ayrılık Çiti”, İsrail ordusu “güvenlik engeli”, İsrail sağı ise “terör duvarı” adı veriyor. Duvar gelecek yılın sonuna kadar West bank sınırı da dahil 250 mil boyunca uzanacak. Diğer bölgelerde kurulan gözetleme kulelerine nazaran duvar her türlü elektronik gözetim sistemiyle donatılacak ve duvar boyunca İsrail polisi devriye gezecek. İsrail, amacının intihar bombacılarını durdurmak olduğunu ileri sürüyor.
İntihan bombacılarını İsrail’in kendi uyguladığı politikalar sonucunda
kendisinin yaratması bir yana, bu oluşmakta olan yeni sürecin elbette ki İsrail’in tarihi boyunca Filistinlileri yok etme politikalarının yeni bir
uzantısı olduğu açık.
Bu Filistin Halkı’nın yıllardır yaşadığı topraklarda esaret altına alınmasının en somut göstergesidir. Duvarla, İsrail bölgede kalıcı olarak kendini, meşrulaştırma politikalarını pekiştirirken diğer yandan Filistin Halkı’nın belirli bir bölgeye hapsedilerek burada tutulması, onların asıl
yurtlarından soyutlanması, Filistinlilerin doğdukları, büyüdükleri kendi topraklarının görsel olarak yok edilmesi onların tarih bilinçlerinin, bir yere ait olma duygularının, akıllardaki vatan figürünün iğdiş edilmesidir. İsrail Hükümeti’nin amaçlarından bir diğeri ise, zamanla Filistinlilerin İsraillileri
bu toprakların asıl sahipleri gibi kabullenmeleri.
Sorunun bir diğer boyutu ise yapılan duvarın İsrail tarafında kalan Filistin
toprakları. Duvarın İsrail tarafında tarlaları, bahçeleri bulunan Filistinlilere
belirli noktalara inşa edilecek kapılardan geçme izni verileceği söyleniyor.
Fakat burada asıl sorun İsrail’in bu kapıları istediği zaman açıp kapama
yetkisi. Zaten sürekli bir çatışma halinde olan iki toplum arasında böyle bir
problemin Sonuçları’nın neler olabileceği hemen hemen herkes tarafından
kestirebilir. İsrail bu yetkisini Filistinlileri biraz daha sindirebilmek için
kullanacaktır. Tıpkı daha önce defalarca yaptığı gibi.