Ziyaretçi Defteri
Sayfalar: « İlk Sayfa ... « 146 147 148 149 150 »
çok temel ayrım noktalarını görmezden gelerek, siyasi yapıların temel ideolojik yapılarını incelemeden, tkp ve sip in bu gün gaspla kurduğu tkp arasındaki temel farkları hiç bilmeden birleşmenin gereklerinden bahsediyorsun. burada yürütülen tek tartışma legallik -illegallik tatışması değil sip in elitizmi,kölüleri işçi sınıfı müttefiği olarak görmeyişi, proleterya diktatörlüğünün yerine burjuva parlamenterist bir yapıya bürünmesi, asıl çelişkinin emek-sermaye çelişkisi olduğunu reddetmesi, diğer sol yapılarla oluşturduğumuz birliklere katılmayıp tüm solu devletin koyduğu yere koyması ve muhalefetini elyakmaz bir reformizmle süslemesi ( mesela savaşa hayır eylemlerinde solla hareket etmeyip, sözde de olsa savaşa onay vermeyen fransız konsolosluğu önünne çelenk koyması. neden amerikan yada ingiliz konsolosluğu değil? çünkü polis oraları tutmuş ve sip onlarla dövüşüp üstünü kirletemez ), tkp nin sadece ismini çalarak politik-ideolojik doğrultusunu reddeden ve ismail bilen gibi tkp nin yetiştirdiği yoldaşlarımızı reddederek korku ve ihanet salan bir yapıdan sözediyoruz.bugün yürüttüğü siyasetle ilgili daha yüzlercesini söyleyebileceğimiz sol liberal bir yapılanma. bizim yaptığımız tartışma böyle bir zeminde sürüyor sanırım ayağın kaymış.
selamlar.öncelikle niyetimin kesinlikle kötü olmadığını belirteyim. sizin sip dediğiniz tkp den hiç bir farkınızı göremiyorum.onlara sadece yasal alanda mücadele veriyor demişsiniz ama bugün bütün yapılar illegaller dahil aynı şeyi yapıyor.okullarda fabrikalarda tarlalarda mücadele etmek lazım diyorsunuz,bunu herkes söylüyor zaten.yunanistandaki aydemir gülerin röpörtajını az önce okudum valla pek önemli değil gibi geldi sonradan isim değişikliği,çünkü bu ismi sahiplenen sadece benim bildiğim ürün,savaş yolu,fabrika,19 eylül var hepsinden izin alsaydı 10 yıl sürerdi.siz işi iyice kan davasına dökmüşsünüz gibi.keşke birleşseniz buna karşı, olurmu onlar şöyle biz böyleyiz filan diyeksinizde ideolojik olarak aynı yerdesiniz.onlar çok daha güçlü ve kitlesel. bende onların herhangi bir fabrikada yada tarlada örgütlenebileceğine inanmıyorum ama değişebilirler.yani böyle bir birlik tartışması hem sizin hem onlar için iyi olur.yoksa karşıtlık üzerinden örğütlenen motivasyon çabuk dağılır diye düşünüyorum ki yanlış bilmiyorsam bir dönem daha güçlüydünüz demin saydıklarımdan biri savaş yolu olabilir sizden ayrıldı.ayrıca sosyalizmin yenilgisinden sonra ideolojik savaş,sınıf içinde örgütlenme,kurumsallaşma vb. innanılmaz zorken bide iç düşman edinmeniz gerçekten kötü. şunuda belirteyimki başka bir gelenekte aktif siyasat yapıyorum yani kesinlikle sip li filan değilim sorularıma cevap verirken üslup üzerine yazı yazmassanız çok sevinirim çünkü bu tip durumlarda gereksiz olarak o tartışmaya boğulabiliyor. yazdıklarım ukalaca filan geldiyse şimdiden özür dilerim
dostça selamlar
Halka cevap,
Mustafa Suphi ve arkadaşları yani Onbeşler... Türkiye Komünist haraketinin önderleri ayrıca Türkiye Komünist Partisi'nin de kurucularıdır.
Devrimci gazeteci Mustafa Suphi Karadenizlidir. 1883 doğumlu Suphi’nin yaşamı, Suriye’de orta öğrenimini görmesi, İstanbul’da hukuk okuması ve sonrasında Paris’te sosyoloji öğrenimi görmesiyle başlar. Fransa’da İttihat ve Terakkici Jön Türkler’in düşünceleriyle yetinmeyen Suphi, sosyalizmi benimser ve 2. Enternasyonel’le ilişkiler kurar. Fransa’da gazete çıkarmaya da başlayan Suphi, ardından ülkeye döner. Hem enstitüde ders verir, hem düşüncelerine uygun örgütlenme yapar ve gazete çıkarır. Hükümet buna sessiz kalmaz ve asılsız bir suçlama sonucu, on beş yıla varan mahkumiyetle Sinop’a gönderilir.
Suphi’nin 1914’te Rusya’ya kaçması, orada Bolşevik Partiyle ilişkiye geçmesi ve Ekim Devrimi’ne kadar Çarlık rejiminin gözetiminde ağır tutsaklık koşullarına rağmen düşüncelerini yayması, savaş esiri Türkler’e öğretmesi ve Ekim Devrimi’nden sonra Bolşevik Parti üyesi olarak çalışmalarıdır. Mustafa Suphi, parti içinde sayısız görev alır ama daha çok Doğu Halkları örgütlenmelerinde çalışır ve Yeni Dünya gazetesini çıkarır. Sürekli olarak ülkeye dönme özlemi içinde olan Suphi’nin o dönemde cereyan eden Kurtuluş Savaşı’na da büyük katkıları olmuştur. (Bolşevik Parti ve Kızılordu tarafından sağlanan para, silah ve mühimmat yardımı gibi...)
1920’nin sonlarında Suphi Türkiye Komünist Partisi'ni kurmuştur. Partinin üç ayağı vardır İstanbul, Ankara ve Bakü... Suphi ve 14 yoldaşı, Kurtuluş Savaşı’na bunca destek sağlarken bir yandan da ülkeye dönmeyi hayal etmektedir. Bu doğrultuda Mustafa Kemal'le mektuplaşır ve olumlu yanıtlar alır. Bakü ve Erzurum üzerinden Türkiye'ye girer, Kazım Karabekir komutasındaki orduların korumasında (!) Trabzona kadar getirilir. Onların yolculuğu sırasında halk hem Erzurum hem de Trabzon'da "Komünistler geliyor. Din kitap elden gidecek... Namus kalmayacak" gibi söylemlerle kışkırtılır.
Bu kışkırtmaların Mustafa Kemal’in talimatıyla Kazım Karabekir tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. Trabzon limanından bir motora bindirilerek Karadeniz’e açılmaları, sonrasında arkalarından gelen bir motordakiler tarafından tamamen planlı bir şekilde süngülenerek öldürülüp cesetleri Sürmene açıklarında ölümsüzleşmiştir. Yoldaşlarımızın bize emanet ettiği Kızıl Bayrağımızı sonsuza dek yükselteceğiz!
Onbeşler Ölümsüzdür!
Yaşasın Türkiye Komünist Partisi
Kısaca anlatmaya çalıştım mail belirten olursa irtibat kurar detaylı bilgilendirme yapabilirim...
GRUP DEVRİMDEKİ ARKADAŞLARI TEBRİKEDİYORUM. ŞARKILAR ÇOK İYİ OLMUŞ.
Bir 28 Ocak daha gelip çattı. 1921'de Onbeş Yoldaşımızın, insanlarımızın emperyalizme köle edilmek için sözde kurtuluş savaşı verenler tarafından katledilişinin üzerinden 85 yıl geçti.
Mustafa Suphi'de Nejat'da diğer 13 yoldaş da inadına aramızda, inadına yaşıyor. Unutmadık, unutturmayacağız! Onlar düzene başkaldırışın en onurlu, en haysiyetli simgeleriydi. Peşlerinden yetişecek milyonlara Anadolu toprakları üzerinde kurulu bir Sosyalist ülke sevdası bıraktılar. Karadeniz hala onların Türküsü'nü çalıyor. Karadeniz o günden bugüne durulmadı. Hala hırçın, hala dalgalı. Bizim yüreklerimiz de Karadeniz kadar öfkeli. Gün gelecek devran dönecek, kan dökenden; kan alınacak. Güneş kızıl doğacak! Gün bizim olacak! Karadeniz Sahillerinde Kan Kırmızı Güller Açacak!
Mustafa Suphi Yoldaş ve Onbeşler Ölümsüzdür!
28 Ocak Katliamı'nı Unutmadık, Unutturmayacağız!
İnadına Devrim, İnadına Sosyalizm!
Yaşasın Enternasyonal Kavgamız!
1920 - 2006 - Yaşasın Türkiye Komünist Partisi!
güzellikler insanlar içindir eğer dişini geçirip düzeni kurarsan..
faşistlik hayvanlar içindir eğer o dişi kullanıp zarar verirsen
sosyalizm herşey içindir yeni o dişe ihtiyaç yoktur
Babam son nefesinde Türkiye'de devrim inancıyla can verdi. Ailem bu dava uğruna bedel ödedi. Ben İGD sloganları atarak büyüdüm. Evi polis bastığında plastik tabancasını çeken çocuk şimdi 30 yaşında... O gün bir polis; "senin de ne halt olacağın belli demişti" bildi. Ben TKP'liyim... Ve şarlı bayrağımızı katlayıp dolaba koymaktan, bütünleşememekten, kopmaktan, hakketmeyenlerin şanlı tarihimizi hiçe sayıp ismimize sahip çıkmasından inanılmaz rahatsızlık duyuyorum. Faşistler diyor ya titreyin kendinize gelin! Bir kere ama bir kere dosta düşmana inat! Özenle katladığımız şanlı bayraklarımızı alalım elimize, Savaş Yoluymuş, ürünmüş bir birimizi bölmeden yürüyelim. Onbeşler için, bütün bedel ödeyenlerimiz için. Ve her yerde 68 kuşağıyız diye böbürlenen ama oportunizmde ön saflara yerleşmiş liberalleşmiş, davayı en önde satanlardan arınıp kendimize gelelim.
Yaşasın Devrim ve Sosyalizm! Tek Düşman Emperyalizm!
Yaşasın Marksizm ve Leninizm
Dosta Düşmana inat; Yaşasın Şanlı Partimiz Türkiye Komünist Partisi
......