Tarih: 18.09.2008 | Kategori:
Dış Haberler
Bolivya'da son durum
ABD kendi hegemonyasını bütün dünyaya yaymaya çalışırken, on yıllardır "arka bahçesi" olarak gördüğü Latin Amerika ülkelerini bir bir elinden kaybediyor. Latin Amerika'da son yıllarda yükselen sosyalist hareketler karşısında çaresiz kalan ABD, Chavez liderliğindeki Venezuella'da denediği ancak başarısız olduğu yolları şimdi de Bolivya'da denemeye başladı. ABD işbirlikçi valiler aracılığıyla Bolivya'da iç karışıklık yaratarak hükümeti devirmeye çalışıyor.
Latin Amerika ülkelerinde 21. yüzyıla girerken büyüyen sosyalist mücadele ABD'nin siyasi ve ekonomik çıkarlarına yönelik büyük tehdit oluşturuyor. Küba ve Venezuella öncülüğünde yeniden uyanan Latin Amerika toplumları ABD'nin dayattığı kapitalist sisteme karşı mücadelelerini sürdürürken bulundukları ülkelerdeki iktidarları ele geçirmeye başladılar bile
Venezuella ve Bolivya'daki sosyalist hareket diğer Latin Amerika ülkelerine yayılırken bu süreci baltalamak isteyen ABD, Latin Amerika'daki işbirlikçileriyle ortalığı karıştırmak için elindeki tüm sermaye birikimini kullanıyor. Venezuella'da Chavez'i yok etmek için elinden geleni ardına koymayan ABD, kendi kukla başkanını sadece 48 saat yönetimde tutabilmiş ve Venezuella halkının iradesine boyun eğmek zorunda kalmıştı. Defalarca siyasi komplo ve askeri darbe girişiminden sonuç alamayan ABD, şimdi de yüzünü Bolivya halkının sömürü karşıtı mücadelesine dikti.
Referandum gerginliği
Yerli lider Eva Morales, Ağustos ayı sonlarında yaptığı bir açıklamada, Aralık ayında Anayasa değişikliği için referandum yapılması çağrı yapmıştı. Bu yeni anayasayla tüm doğal kaynakları devletleştirmeyi, hep göz ardı edilen yerlilere daha fazla hak vermeyi ve boş toprakları yerlilere vermeyi planlayan Morales hükümeti, bu değişikliklerin bazı kesimlerden tepki toplayacağını başından beri biliyordu.
Öyle ki daha Morales'in yeni bir Anayasa oluşturulmasına yönelik çağrı yaptığı günlerde senatör Antonio Peredo, "halk oylaması, sağ kanadın diyaloğu engellemelerine ve meclisteki kanunlara yönelik sabotaj eylemlerine karşı demokratik bir cevap olacak" açıklamalarında bulunuyor ve başka bir yetkili kişi "ülkenin geleceğini gerici yetkililer değil, halk oylayacak" diyordu.
Öngörülerinde haksız olmayan Morales yanlıları çok kısa bir süre içinde sağ muhalif kanadın tepkileriyle karşılaştılar. Santa Cruz, Beni, Pando, Tarija ve Chuquisaca eyaletlerinin muhalif valileri bölgelerinde kesinlikle referandum yapılmasına izin vermeyeceklerini belirttiler. Ayrıca Tarija valisi referandum karşıtı açıklamalarına ek olarak petrol vergisi geri çekilene kadar yol kesme ve sivil itaatsizlik eylemleri yapacaklarını söyledi.
Yol kesme eylemleri
Tarija valisi tehditlerini gerçekleştirerek Arjantin ve Paraguay sınırlarındaki yolları kapattı. Bu eylem, ticari ilişkilerin büyük ölçüde zayıflamasına ve ulusal ekonominin zarar görmesine neden oldu.
Bolivya'nın bütünlüğünü bozmak isteyen Amerikan işbirlikçisi valiler ABD karşısında direnen ve halkın yüzde 67'sinin oyuyla seçilen Başkan Evo Morales'i tehdit etmeye devam ettiler. Özerklik talepleri ve referandum karşıtı protestolar Arjantin ve Brezilya'ya doğal gaz ihracatının kesilmesine neden olabilirdi.
Tehditlere pabuç bırakmayan Morales demokrasiye zarar verecek hareketlere tolerans gösterilmeyeceğini söyledi. Ayrıca ABD işbirlikçilerinin baskısının yasadışı olduğunu belirten Morales, Amerikancı kanadın yaptıklarının onu iktidardan devirmek için hazırlanan planın bir parçası olduğunun altını çizdi.
ABD elçileri Latin Amerika'dan kovuldu
Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales, doğal kaynakları yüzyıllardır ayrımcılığa uğramış yoksul kesimleri gözeterek paylaştırma planı olan sosyalist reform paketini meclisten geçirmek için çalışmalara başlamıştı. 11 Eylül 2008'den itibaren Bolivya burjuvazisi kendi destekçilerini, ABD'ye güvenerek, Bolivya'daki yerli halka ve kamu binalarına saldırttı.. Faşist ayrılıkçılar Santa Cruz, Tarica, Chuquisaca, Beni ve Pando eyaletlerinde kamu binalarını yağmaladılar, yerli halkı katlettiler. Muhafazakârların kalesi Santa Cruz 10 milyonluk ülkenin yüzde 25'ini oluşturan nüfusu, doğalgaz kaynakları ve verimli topraklarıyla ABD işbirlikçisi Bolivya burjuvazisinin kalesi olarak biliniyor. Ülkedeki çatışmalarda şuana kadar 30 kişinin öldüğü açıklandı.
Santa Cruz'dan Pando'ya sıçrayan faşist provokasyon yüzünden Pando eyaletinde sıkıyönetim ilan eden Morales, iç savaşı körüklemekle suçladığı ABD elçisi Philip Goldberg'i sınır dışı etti. Katliamların ve kamu binalarının yağmalanmasının sorumlu tuttuğu Pando valisini tutuklattı. İşbirlikçi Valilerin ABD elçileriyle olan sıcak ilişkisi ayyuka çıkmıştı. Venezuella lideri Chavez de Bolivya ile dayanışma çerçevesinde ülkesindeki ABD elçilerini kovdu. Ağustos 2008'de ABD ile ilişkilerini gözden geçirerek artık halkçı yönetimlerin safında yer aldığını ilan eden Honduras Devlet Başkanı Manuel Zeleya ise ülkesine atanan ABD elçisinin güven mektubunu kabul etmedi.
Morales, Pando vilayetinde 15 çifçinin öldürülmesi ve ABD işbirlikçisi Bolivya burjuvazisinin çiftçileri yıldırmak amacıyla Peru'lu ve Brezilya'lı suikastçı çeteler örgütlemesi sonucunda bölgede sıkıyönetim ilan ederek, tüm bu yapılanların bir sivil darbe girişimi olduğunu belirtmişti.
Yaptığı açıklamalarda Morales işbirlikçi valilerinin işgal ettirdiği kamu kurumlarını boşalttırdığı ve doğalgaz hatlarıyla rafinerilere saldırmayı bıraktıkları takdirde sıkıyönetim durumunu diğer vilayetlere yaymaya gerek duymayacaklarını söyledi.
"Ölümüne savaşacağız!"
İsyanın sorumlusu sağcı valilerin örgütü Ulusal Demokratik Konsey'e çağrı yapan Morales, dialog çabalarına silahla cevap veren işbirlikçi burjuvazi ne yaparsa yapsın mücadelelerine devam edeceklerini açıklayarak: "Daima 'ya anavatan ya ölüm' diye haykırdık. Zafere ulaşamazsak, ülkemiz ve Bolivya halkı için ölmeliyiz." dedi.
Latin Amerika Bolivya'nın yanında!
Halkın, emekten yana olan Morales'i desteklemesi gibi, Latin Amerika da Morales'e sahip çıkıyor. Güney Amerika Milletleri Birliği (UNASUR) ve And Ulusları Topluluğu (CAN) Bolivya'ya sonuna kadar destek vereceklerini açıkladı. 30 kişinin ölümüne yol açan faşist eylemleri kınayan Latin Amerikalı liderler yaptıkları yazılı açıklamada, "iktidarı büyük bir oy çoğunluğuyla kabul edilen Devlet Başkanı Evo Morales'e tam destek verdiklerini" dile getirdiler.
Muhalif valiler geri adım attı
15 Eylül'de anayasal çerçevede bir çözüm bulabilmek ve şiddet eylemliliklerine son verebilmek için muhalif valilerle son kez masaya oturan Morales, masadan zaferle ayrıldı. Morales'le anlaşma imzalamak zorunda kalan muhalifler, anlaşma gereği bazı kamu binalarındaki işgalleri ve barikatları kaldırdılar. Önceki süreçte doğalgaz gelirlerinin tamamını kendilerine isteyen muhalifler, geri adım atarak doğalgaz ve petrol gelirlerinin hiç olmasa az bir kısmının aktarılması talebinde bulundular.
Her ne kadar anlaşma sağlanmış olsa da Bolivya'da referandum süreci daha bir çok olaya gebe gibi görünüyor.
Latin Amerika ülkelerinde 21. yüzyıla girerken büyüyen sosyalist mücadele ABD'nin siyasi ve ekonomik çıkarlarına yönelik büyük tehdit oluşturuyor. Küba ve Venezuella öncülüğünde yeniden uyanan Latin Amerika toplumları ABD'nin dayattığı kapitalist sisteme karşı mücadelelerini sürdürürken bulundukları ülkelerdeki iktidarları ele geçirmeye başladılar bile
Venezuella ve Bolivya'daki sosyalist hareket diğer Latin Amerika ülkelerine yayılırken bu süreci baltalamak isteyen ABD, Latin Amerika'daki işbirlikçileriyle ortalığı karıştırmak için elindeki tüm sermaye birikimini kullanıyor. Venezuella'da Chavez'i yok etmek için elinden geleni ardına koymayan ABD, kendi kukla başkanını sadece 48 saat yönetimde tutabilmiş ve Venezuella halkının iradesine boyun eğmek zorunda kalmıştı. Defalarca siyasi komplo ve askeri darbe girişiminden sonuç alamayan ABD, şimdi de yüzünü Bolivya halkının sömürü karşıtı mücadelesine dikti.
Referandum gerginliği
Yerli lider Eva Morales, Ağustos ayı sonlarında yaptığı bir açıklamada, Aralık ayında Anayasa değişikliği için referandum yapılması çağrı yapmıştı. Bu yeni anayasayla tüm doğal kaynakları devletleştirmeyi, hep göz ardı edilen yerlilere daha fazla hak vermeyi ve boş toprakları yerlilere vermeyi planlayan Morales hükümeti, bu değişikliklerin bazı kesimlerden tepki toplayacağını başından beri biliyordu.
Öyle ki daha Morales'in yeni bir Anayasa oluşturulmasına yönelik çağrı yaptığı günlerde senatör Antonio Peredo, "halk oylaması, sağ kanadın diyaloğu engellemelerine ve meclisteki kanunlara yönelik sabotaj eylemlerine karşı demokratik bir cevap olacak" açıklamalarında bulunuyor ve başka bir yetkili kişi "ülkenin geleceğini gerici yetkililer değil, halk oylayacak" diyordu.
Öngörülerinde haksız olmayan Morales yanlıları çok kısa bir süre içinde sağ muhalif kanadın tepkileriyle karşılaştılar. Santa Cruz, Beni, Pando, Tarija ve Chuquisaca eyaletlerinin muhalif valileri bölgelerinde kesinlikle referandum yapılmasına izin vermeyeceklerini belirttiler. Ayrıca Tarija valisi referandum karşıtı açıklamalarına ek olarak petrol vergisi geri çekilene kadar yol kesme ve sivil itaatsizlik eylemleri yapacaklarını söyledi.
Yol kesme eylemleri
Tarija valisi tehditlerini gerçekleştirerek Arjantin ve Paraguay sınırlarındaki yolları kapattı. Bu eylem, ticari ilişkilerin büyük ölçüde zayıflamasına ve ulusal ekonominin zarar görmesine neden oldu.
Bolivya'nın bütünlüğünü bozmak isteyen Amerikan işbirlikçisi valiler ABD karşısında direnen ve halkın yüzde 67'sinin oyuyla seçilen Başkan Evo Morales'i tehdit etmeye devam ettiler. Özerklik talepleri ve referandum karşıtı protestolar Arjantin ve Brezilya'ya doğal gaz ihracatının kesilmesine neden olabilirdi.
Tehditlere pabuç bırakmayan Morales demokrasiye zarar verecek hareketlere tolerans gösterilmeyeceğini söyledi. Ayrıca ABD işbirlikçilerinin baskısının yasadışı olduğunu belirten Morales, Amerikancı kanadın yaptıklarının onu iktidardan devirmek için hazırlanan planın bir parçası olduğunun altını çizdi.
ABD elçileri Latin Amerika'dan kovuldu
Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales, doğal kaynakları yüzyıllardır ayrımcılığa uğramış yoksul kesimleri gözeterek paylaştırma planı olan sosyalist reform paketini meclisten geçirmek için çalışmalara başlamıştı. 11 Eylül 2008'den itibaren Bolivya burjuvazisi kendi destekçilerini, ABD'ye güvenerek, Bolivya'daki yerli halka ve kamu binalarına saldırttı.. Faşist ayrılıkçılar Santa Cruz, Tarica, Chuquisaca, Beni ve Pando eyaletlerinde kamu binalarını yağmaladılar, yerli halkı katlettiler. Muhafazakârların kalesi Santa Cruz 10 milyonluk ülkenin yüzde 25'ini oluşturan nüfusu, doğalgaz kaynakları ve verimli topraklarıyla ABD işbirlikçisi Bolivya burjuvazisinin kalesi olarak biliniyor. Ülkedeki çatışmalarda şuana kadar 30 kişinin öldüğü açıklandı.
Santa Cruz'dan Pando'ya sıçrayan faşist provokasyon yüzünden Pando eyaletinde sıkıyönetim ilan eden Morales, iç savaşı körüklemekle suçladığı ABD elçisi Philip Goldberg'i sınır dışı etti. Katliamların ve kamu binalarının yağmalanmasının sorumlu tuttuğu Pando valisini tutuklattı. İşbirlikçi Valilerin ABD elçileriyle olan sıcak ilişkisi ayyuka çıkmıştı. Venezuella lideri Chavez de Bolivya ile dayanışma çerçevesinde ülkesindeki ABD elçilerini kovdu. Ağustos 2008'de ABD ile ilişkilerini gözden geçirerek artık halkçı yönetimlerin safında yer aldığını ilan eden Honduras Devlet Başkanı Manuel Zeleya ise ülkesine atanan ABD elçisinin güven mektubunu kabul etmedi.
Morales, Pando vilayetinde 15 çifçinin öldürülmesi ve ABD işbirlikçisi Bolivya burjuvazisinin çiftçileri yıldırmak amacıyla Peru'lu ve Brezilya'lı suikastçı çeteler örgütlemesi sonucunda bölgede sıkıyönetim ilan ederek, tüm bu yapılanların bir sivil darbe girişimi olduğunu belirtmişti.
Yaptığı açıklamalarda Morales işbirlikçi valilerinin işgal ettirdiği kamu kurumlarını boşalttırdığı ve doğalgaz hatlarıyla rafinerilere saldırmayı bıraktıkları takdirde sıkıyönetim durumunu diğer vilayetlere yaymaya gerek duymayacaklarını söyledi.
"Ölümüne savaşacağız!"
İsyanın sorumlusu sağcı valilerin örgütü Ulusal Demokratik Konsey'e çağrı yapan Morales, dialog çabalarına silahla cevap veren işbirlikçi burjuvazi ne yaparsa yapsın mücadelelerine devam edeceklerini açıklayarak: "Daima 'ya anavatan ya ölüm' diye haykırdık. Zafere ulaşamazsak, ülkemiz ve Bolivya halkı için ölmeliyiz." dedi.
Latin Amerika Bolivya'nın yanında!
Halkın, emekten yana olan Morales'i desteklemesi gibi, Latin Amerika da Morales'e sahip çıkıyor. Güney Amerika Milletleri Birliği (UNASUR) ve And Ulusları Topluluğu (CAN) Bolivya'ya sonuna kadar destek vereceklerini açıkladı. 30 kişinin ölümüne yol açan faşist eylemleri kınayan Latin Amerikalı liderler yaptıkları yazılı açıklamada, "iktidarı büyük bir oy çoğunluğuyla kabul edilen Devlet Başkanı Evo Morales'e tam destek verdiklerini" dile getirdiler.
Muhalif valiler geri adım attı
15 Eylül'de anayasal çerçevede bir çözüm bulabilmek ve şiddet eylemliliklerine son verebilmek için muhalif valilerle son kez masaya oturan Morales, masadan zaferle ayrıldı. Morales'le anlaşma imzalamak zorunda kalan muhalifler, anlaşma gereği bazı kamu binalarındaki işgalleri ve barikatları kaldırdılar. Önceki süreçte doğalgaz gelirlerinin tamamını kendilerine isteyen muhalifler, geri adım atarak doğalgaz ve petrol gelirlerinin hiç olmasa az bir kısmının aktarılması talebinde bulundular.
Her ne kadar anlaşma sağlanmış olsa da Bolivya'da referandum süreci daha bir çok olaya gebe gibi görünüyor.