Babam ve oğlum
Yapımcılığını Avşar Film'in üstlendiği, filmin senaryosunu yazan ve aynı zamanda yönetmenliğini üstlenen Çağan Irmak'ın "Babam ve Oğlum" filminin başrollerini Fikret Kuşkan, Çetin Tekindor, Hümeyra, Şerif Sezer, Özge Özberk, Binnur Kaya, Yetkin Dikiciler ve Ege Tanman paylaşıyor. Yaklaşık 3 milyon kişinin izlediği filmin, gerek Devlet Tiyatroları sahnelerinden, gerekse televizyon ekranlarından tanıdığımız zengin bir oyuncu kadrosuna var.
Bu film bize oyunculuk açısından da bir başarı göstergesi oldu. Özellikle filmdeki adıyla Hüseyin ağa, yani Büyükbaba rolündeki, Çetin Tekindor gösterdiği başarı ile dikkatleri üzerine çekti. Filmin her bir karesinde ve her karakterinde aynı zamanda yönetmenin de oynadığı gözden kaçmayacak kadar aşikardı. Çağan Irmak kendi yazdığı ve yönettiği bu filmde adeta her karaktere sinmiş ve sızmıştı. Çağan Irmak'ın bu filminde, küçük büyük izleyen herkesi etkilediği çok açık. Küçük Deniz'in hayal dünyasından tutunda, Hüseyin Ağa'nın oğluna sarılmak yada evinden kovmak arasındaki gelgitlerine kadar, bu iki nesil arasındaki tüm izleyicilere kendi ilişkilerini hatırlatıyordu sanki. Bu filmde hepimiz ailelerimizden ve yaşamımızdan çok şey bulduk. Bir annenin telaşı ve özverisi, bir babanın evladını gizliden, sessizce sevmesi, bir çocuğun hayallerini inceden dokuyuşu hepimize yakındı. Filmin en iyi yönlerinden birisi de en duygusal anlarında seyirciye "Daha çok ağla" demek yerine birden güldürebilmesi. İşte tüm bu nedenlerden olacak filmin reklamını biraz da izleyici yaptı diyebiliriz.
Ancak solun yönlendirdiği filmde bir örgütün eksikliği sanıyoruz en büyük gaf olmuş. Son zamanlarda deyim yerindeyse, dizilere serpiştirilen solcu karakterlerde de en çok göze çarpan özellik tek başlarına kalmış olmaları. Ancak işin özünde her profilde seyirciye ulaşmak en önemli amaç gibi görünüyor. Bu durum birçoklarına gayet sevimli görünebilir ancak, bize hiç de öyle gelmiyor. Yapılan filmlerde komünistlerin birbirlerine olan bağlılıkları, paylaşımları, yardımseverlikleri, en önemlisi de bir örgütü ayakta tutma, mücadeleyi ne pahasına olursa olsun sonuna kadar götürme gayretlerinden eser olmadığı aşikar. Şayet o dönemde her devrimci "Sadık" karakterinin yaptığını yapsaydı, herhalde bu güne kalan sadece üç beş anı veya dört beş kitap olurdu. Birde ismi Deniz olan ama mücadelede yeri olamayan yirmi-yirmi beş yaşında gençler