Tarih: 03.02.2005 | Kategori:
Toplumsal Haberler
15'ler yaşıyor savaşıyor!
03.02.2005
Kuruluşundan bu yana “Gençlik Devrim İstiyor” ve “Yolumuz İşçi Sınıfının Yoludur” şiarını yükselten TÜM-İGD üyeleri Türkiye devriminin önderleri Mustafa Suphi ve on dört yoldaşını anma etkinliğinde inancı ve güveni daha da çelikleşmiş olarak salondaki yerini aldı.
Anma 15’ler başta olmak üzere tüm devrim şehitleri anısına yapılan bir dakikalık saygı duruşu ile başladı. Daha sonra Karadeniz’in karanlık sularında katledilen 15 yoldaşın ismi teker teker okundu. Mustafa Suphi yoldaşın ismi hep bir ağızdan söylendi. Enternasyonal marşından sonra panelin ilk bölümüne geçildi.
İlk sözü alan Bekir yoldaş deyim yerindeyse dünü bugüne bağladı. Eskiden bu tür toplantıların ne kadar çetin şartlar altında yapıldığından bahsettikten sonra, yoldaşları daha umutlu ve de mutlu günlerde anmak dileği ve kararlılığıyla konuşmasını sonlandırdı.
Bir diğer panelist Sosyalist Yayınları’nın kurucusu Hasan Basri Gürses ise 1920’lerin Dünyası ve Günümüz başlıklı konuşmasında o dönemde komünistlerin yaşadıklarından ve ezenlere karşı ezilen uluslardan yana aldıkları politik tavırlardan bahsederken, bugün de bu politikaların yeniden üretilme doğrultusunda olduğunu belirtti.
Marksizmin Rönesansı başlıklı konuşmasıyla marksizmin güncel çözüm önerilerinin neler olabileceğini tartışmaya açan diğer panelist Orhan İyiler ise sosyalizmin güncel ve olanaklı olduğunu belirttikten sonra, insanlığın tek kurtuluş umudunun sosyalizmde olduğunu bütün kanıtlarıyla ortaya koydu.
Son panelist Yrd. Doç. Dr. İsmail Kaplan ise “Mustafa Suphiler ve günümüzdeki anlamı” başlıklı konuşmasında, Türkiye Komünist Partisi’nin 1920’de kuruluş kongresinde ortaya koyduğu parti programının bugün için güncelliğini hâlâ koruduğunun altını çizdi. 84 yıl önce parti programında ortaya konan hedeflerle, iktidara geçenlerin hedeflerinin karşılaştırıldığı konuşmasında, komünistlerin haklılığın tüm insanlık tarafından fark edildiğini belirtti. O dönemin programında “ezilen ve ezen, sömürülen ve sömüren iki millet”, yani “proletarya ve burjuvazi” olarak ortaya konmuş olan çelişkilerin bugün aynı şekilde devam ettiğini ortaya koydu. Bugünkü mücadele açısından solcuların, sosyalistlerin birliğinin bu temellerde sağlanması gerektiğini ve ihtiyacımız olan esasların aslında yıllar öncesinden elimizde bulunduğunu belirterek, tek gerekenin bu temelleri asla unutmadan yürümek olduğu tespitinde bulundu.
Panelistlerin konuşmalarının bitiminde salondan “Suphi, Nejat Öncümüz, Yaşatacak Gücümüz”, “TKP Yaşıyor Savaşıyor” sloganları yükseldi.
Bir saate yakın süren soru cevap bölümü ise canlı ve etkileşimli bir biçimde geçti. Katılımcıların panelistlere yönelttiği sorular hararetli bir biçimde tartışıldı ve cevap arandı. Anmanın ilk bölümü çay arasına girilmesiyle son buldu.
Anmanın ikinci bölümü ise sunucuların yurtiçi ve yurtdışı değişik bölgelerden, partilerden, çevrelerden ve demokratik kitle örgütlerinden gelen mesajları okumasıyla başladı. Kuşkusuz geceye damgasını vuran en anlamlı mesaj Ankaralı atık kağıt toplayıcılarından geldi. Kapitalist toplum tarafından “en alttakiler” olarak dışlanan ve hor görülen kağıt toplayıcılarının böyle bir geceye yolladıkları mesaj, komünistlerin uygun yol ve yöntemleri inatla uygulamaları halinde buluşamayacakları hiçbir toplumsal kesim olmadığının da açık bir kanıtıydı.
Mesajların ardından saz ve gitar eşliğinde, kollektif bir şekilde hazırlanan şiir dinletisine geçildi. Şiir dinletisinin ardından parti tarihi ve bu mücadelede şehit düşen komünistlerin anlatıldığı slayt gösterisi yapıldı ve hemen ardından hep bir ağızdan parti marşı okundu.
En son olarak, gecenin ruhuna her anlamda en uygun bir şekilde hazırlanan türküler ve ağıtlar söylendi. Ağıtlar Suphilerin öldürülmesini bir kez daha tüm katılanlara hatırlatıp sosyalistlerin ortak belleğine katkı sunarken, Türkçe, Kürtçe, Zazaca gibi Anadolu dillerinde söylenen türküler Anadolu’nun mozaiğini yansıttı. Nesrin’in, Koray’ın, Grup Doğan Güneş’in herkesin coşkuyla katılarak söylediği türkü ve ağıtlarımız hem Anadolu’nun çeşitliliğini hem mücadele azmini, hem de geleceğe dair umutları bir kez daha yeşertti.