Tarih: Ekim 2003 | Sayı:
İlerici Gençlik Sayı:6
Kola'nın Pek de eğlenceli olmayan tarihinden sayfalar:
5 Aralık 1996 günü, Kolombiya'nın Carepa kentindeki bir şişeleme fabrikasında işçi sendikası adına görüşmeleri sürdüren sendikacı İsidro Segundo Gil silahlı sağcı milisler tarafından vurularak öldürüldü. Aynı örgüt vurulmaktan kurtulan bir başka sendikacıyı ise kaçırdı. Daha sonra sendika binası yakıldı ve işçiler sendikadan istifaya zorlandı.
Ne ilginçtir ki bütün bu olayların yaşandığı Bebidas y Alimentos adlı şişeleme fabrikası dünyanın en kârlı şirketlerinden birisi olan Coca Cola'ya ait.
İşçi sendikası haftada 35 dolar zam istiyordu. Bu zamla ücretler ayda sadece 400 dolara ulaşacaktı. Sendika ayrıca daha iyi iş güvenliği talep ediyordu.
Sendika liderlerinin öldürülmesi üzerine işçiler korku ile sendikayı terk ettiler. Herkes kendi hayatından endişe ediyordu. O sırada fabrikada çalışan bir işçi, Edgar Paez şunları anlatıyor: "İki ay boyunca silahlı militanlar fabrikanın kapısında kamp kurdular ve Coca Cola bundan çok memnundu." İşçiler cinayetten sorumlu olanların yargılanması için dört yıl boyunca uğraştılar ama hiçbir başarı elde edemediler. Ancak, yıllar sonra da olsa, bir ABD mahkemesi Coca Cola'ya ait iki şişeleme fabrikasının cinayetler için sağcı militanları kiralamaktan yargılanması gerektiğine karar verdi.
Coca Cola, Bebidas y Alimentos ve Panamco'nun kendisiyle alakası olmayan bağımsız şirketler olduğunu iddia ediyor. Oysa Coca Cola firması 60 yıldır Panamco ile çalışıyor. Kolombiya Gıda İşçileri Sendikası'ndan bir sendikacı "Coca Cola'ın sağcı milislerle çalıştığını herkes biliyor" diyor. 1996 cinayetleri ilk değil. 1994'de de Carepa'da ki Coca Cola fabrikasında sendika liderleri vurularak öldürülmüşlerdi. 1989 ve 2001'de de iki sendikacı farklı fabrikalarda öldürüldüler.
Coca Cola fabrikalarında öldürülen sendikacılar sadece Kolombiyalı değil. 1970'de Guatemala'da ölüm mangaları Coca Cola işçileri arasında cinayetler işledi. Israel Markuez adlı bir işçi üç kere öldürülmek istendi. Markuez, "Guatemala'da cinayetin adı Coca Cola'dır" diyor.
1980'lerde Guatemala'da Coca Cola şişeleyen fabrikalarda çalışan işçiler ölüm mangalarının cinayetlerine karşı sayısız protesto gösterisi yaptılar.
Brezilya'nın Porto Alegre kentinde toplanan Dünya Sosyal Forumu, Coca Cola'ya karşı bir boykot kampanyası başlattı. 22 Temmuz 2003'de başlayan boykot bir yıl sürecek.
(Bu yazı BARIŞAROCK girişiminin "Coke Öldürüyor" isimli bildirisinden alınmıştır.)
6-7 Eylül tarihinde Coca Cola firması İstanbul'da bir Rock konseri düzenledi. Bu konserin düzenleneceği haberinin duyulmasının hemen ardından başta sanatçılar olmak üzere pek çok farklı kesimden tepkiler gecikmedi. Belki de en güzel yanıt yine Rock'cıların kendisinden geldi:
"Hepimiz biliyoruz ki, Coca Cola sadece bir içecek markası değil. O bir hayat tarzı... O bir duruş... O bir küresel sistemin logosu! Bu bilgiden kaçış yok. Aslında hepimiz farkındayız... Bizim o küresel sistemle sorunumuz var. Dünyadaki adaletsizliğin ve savaşların sorumlusu bizce o sistem. İşte o sistemin kafamıza, hayatımıza çaktığı logolardan en önde olanı Coca Cola!"* Aslında çok uluslu firmaların öteden beri sanatı kendi tekellerine alma çabasında olduğu bilinen bir şey. Ancak içinden geçtiğimiz dönem de düşünüldüğünde Coca Cola'nın bin bir gürültüyle böyle bir işe girişmesini her halde gerçek sanatseverler kendi köşelerinden izlemeyeceklerdi! Tepkiler lafta kalmadı. Kapitalistler bu kez de cevabını Park Ormanda düzenlenen BarışaRock Konseriyle aldı. 2 gün boyunca devam eden ve binlerce ağızdan söylenen şarkılarla, sloganlarla, adeta büyük bir anti-emperyalist mitinge dönüşen konserde rock severler, ne sanatın ne de gençliğin öyle "5-6 kapağa" kapatılabilecek bir şey olmadığını bir kez daha gösterdi. Basında neredeyse bir iki haber kare dışında hiç duyurulmamasına rağmen binlerce gencin Cola'nın "karnavalına" gitmektense, BarışaRock demiş olması bile sanatın da, müziğin de, kültürün de sahipsiz olmadığını bir kez daha dosta düşmana gösterdi. *BarışaRock Girişiminin basın açıklamasından alınmıştır.
Ne ilginçtir ki bütün bu olayların yaşandığı Bebidas y Alimentos adlı şişeleme fabrikası dünyanın en kârlı şirketlerinden birisi olan Coca Cola'ya ait.
İşçi sendikası haftada 35 dolar zam istiyordu. Bu zamla ücretler ayda sadece 400 dolara ulaşacaktı. Sendika ayrıca daha iyi iş güvenliği talep ediyordu.
Sendika liderlerinin öldürülmesi üzerine işçiler korku ile sendikayı terk ettiler. Herkes kendi hayatından endişe ediyordu. O sırada fabrikada çalışan bir işçi, Edgar Paez şunları anlatıyor: "İki ay boyunca silahlı militanlar fabrikanın kapısında kamp kurdular ve Coca Cola bundan çok memnundu." İşçiler cinayetten sorumlu olanların yargılanması için dört yıl boyunca uğraştılar ama hiçbir başarı elde edemediler. Ancak, yıllar sonra da olsa, bir ABD mahkemesi Coca Cola'ya ait iki şişeleme fabrikasının cinayetler için sağcı militanları kiralamaktan yargılanması gerektiğine karar verdi.
Coca Cola, Bebidas y Alimentos ve Panamco'nun kendisiyle alakası olmayan bağımsız şirketler olduğunu iddia ediyor. Oysa Coca Cola firması 60 yıldır Panamco ile çalışıyor. Kolombiya Gıda İşçileri Sendikası'ndan bir sendikacı "Coca Cola'ın sağcı milislerle çalıştığını herkes biliyor" diyor. 1996 cinayetleri ilk değil. 1994'de de Carepa'da ki Coca Cola fabrikasında sendika liderleri vurularak öldürülmüşlerdi. 1989 ve 2001'de de iki sendikacı farklı fabrikalarda öldürüldüler.
Coca Cola fabrikalarında öldürülen sendikacılar sadece Kolombiyalı değil. 1970'de Guatemala'da ölüm mangaları Coca Cola işçileri arasında cinayetler işledi. Israel Markuez adlı bir işçi üç kere öldürülmek istendi. Markuez, "Guatemala'da cinayetin adı Coca Cola'dır" diyor.
1980'lerde Guatemala'da Coca Cola şişeleyen fabrikalarda çalışan işçiler ölüm mangalarının cinayetlerine karşı sayısız protesto gösterisi yaptılar.
Brezilya'nın Porto Alegre kentinde toplanan Dünya Sosyal Forumu, Coca Cola'ya karşı bir boykot kampanyası başlattı. 22 Temmuz 2003'de başlayan boykot bir yıl sürecek.
(Bu yazı BARIŞAROCK girişiminin "Coke Öldürüyor" isimli bildirisinden alınmıştır.)
6-7 Eylül tarihinde Coca Cola firması İstanbul'da bir Rock konseri düzenledi. Bu konserin düzenleneceği haberinin duyulmasının hemen ardından başta sanatçılar olmak üzere pek çok farklı kesimden tepkiler gecikmedi. Belki de en güzel yanıt yine Rock'cıların kendisinden geldi:
"Hepimiz biliyoruz ki, Coca Cola sadece bir içecek markası değil. O bir hayat tarzı... O bir duruş... O bir küresel sistemin logosu! Bu bilgiden kaçış yok. Aslında hepimiz farkındayız... Bizim o küresel sistemle sorunumuz var. Dünyadaki adaletsizliğin ve savaşların sorumlusu bizce o sistem. İşte o sistemin kafamıza, hayatımıza çaktığı logolardan en önde olanı Coca Cola!"* Aslında çok uluslu firmaların öteden beri sanatı kendi tekellerine alma çabasında olduğu bilinen bir şey. Ancak içinden geçtiğimiz dönem de düşünüldüğünde Coca Cola'nın bin bir gürültüyle böyle bir işe girişmesini her halde gerçek sanatseverler kendi köşelerinden izlemeyeceklerdi! Tepkiler lafta kalmadı. Kapitalistler bu kez de cevabını Park Ormanda düzenlenen BarışaRock Konseriyle aldı. 2 gün boyunca devam eden ve binlerce ağızdan söylenen şarkılarla, sloganlarla, adeta büyük bir anti-emperyalist mitinge dönüşen konserde rock severler, ne sanatın ne de gençliğin öyle "5-6 kapağa" kapatılabilecek bir şey olmadığını bir kez daha gösterdi. Basında neredeyse bir iki haber kare dışında hiç duyurulmamasına rağmen binlerce gencin Cola'nın "karnavalına" gitmektense, BarışaRock demiş olması bile sanatın da, müziğin de, kültürün de sahipsiz olmadığını bir kez daha dosta düşmana gösterdi. *BarışaRock Girişiminin basın açıklamasından alınmıştır.