Tarih: Ekim 2003 | Sayı:
İlerici Gençlik Sayı:6
DEĞİŞEN VE DEĞİŞTİRECEK OLANA İLİŞKİN KİMİ NOTLAR

Artık hiçbir şey eskisigibi olmaz deyimi her halde bugünlerin en popüler laflarından. Farklı
kesimlerden, farklı siyasal eğilimlerden insanların ağzında bu lafa rastlamak
mümkün. Hatırlarsanız 1 Mart'ta teskerenin geri çevrilmesinden sonra da pek
çokları önümüzdeki günlerde bazı şeyler değişebilir demişti. Son Süleymaniye
olayı bu değişebiliri kesin bir "değiştiye" çevirdi. Ancak tek başına bir
şeylerin değişmiş olması olumlu yada olumsuz bir sonuç çıkartmak için yeterli
değil. Mesele değişenin ve değiştirenin kim olacağı sorusunun yanıtında.
Küçük Amerika'nın Küçük Adamları
Her dönemin bazı klişe lafları vardır. Çoğu kez siyasetçiler tarafından ortaya atılan bu laflar, söyleyenden bağımsız olarak bazı şeylerin ipuçlarını ortaya koyması bakımından önemlidir. "Türkiye'yi küçük Amerika yapacağız" sözü de her halde bu kategorinin en karakteristik örneklerinden biri olarak tarihe geçmiş bir cümledir. Her ne kadar bu lafın ağızlardan çıkmasının üstünden yarım yüzyıl geçmiş olsa da Türkiye'de bazılarının aklından Küçük Amerika yaratma hayali hiç çıkmadı. Kimdi bunlar ve niye küçük Amerika istiyorlardı?
Aslında cumhuriyet tarihi başlangıcından beri bir ikilem üzerine kurulmuştu. Bir yanda daha İzmir İktisat Kongrelerinde ortaya konmaya başlanmış olan Batı metropollerine hayranlık; Marshall yardımlarına, NATO'ya, İMF'ye bağlılıkta kusur etmeyen burjuvazi iken; tablonun öbür yüzünde yer alanlar ise işçiler, yoksul köylüler, bütün bunların çocukları, aileleri kısaca emekçi halkımız var. Tarihsel gelişmelere bakan bir göz bu iki grup arasındaki derin çıkar farklılığını kolayca görecektir. Hemen belirtelim ki son gelişmeler bu tabloda hiçbir değişiklik yapmamıştır. Herkes kendi sırasında, olması gereken safta varlığına devam etmektedir. Değişen bunun dışındadır. Türkiye'yi küçük Amerika yapmak isteyenlerin, paralı jandarmalık yapmak için kuyruğa girenlerin asırlık tezleri, tavizleri, çabaları çökmüştür. Bunun böyle olması bizler açısından büyük bir sürpriz olmadığı açık. İlericiler bu ülkede Amerikancılığın, Batı emperyalizminin tutmayacağını ta Cumhuriyetin ilk dönemlerinden başlayarak söylemişti. Diğer yandan egemenler açısından da büyük bir değişim beklemek saflık olur. Türkiye sermayedarının tarihi Amerikancılığın tarihidir. Onlar başlarına çuval da geçirilse, yüzlerine de tükürülse Amerika'dan kopmayacaklardır, kopamazlar. Meclisten geçen 2. tezkere bunun en güzel kanıtı. Burada bütün tabloyu belirleyecek, bu resmi yeniden yapacak olan işçi ve emekçi halklar ve bunlarla kol kola yürüyen ülkenin ilerici gençleri olacaktır. İşte bu "büyük iflas" emek cephesinin geleceği ve başarısı açısından önemlidir. Emekçileri, gençleri bir avuç dolar için emperyalizme satmaya kalkanlar artık bu topraklarda eskisi kadar rahat edemeyecekler.
Somut Olarak Önümüzde Duranlar
Yukarda özetlenmeye çalışılan düşünceler ışığında gençliğin önünde kimi görevlerin artık daha net olarak belirmeye başladığını söylemeliyiz. Özellikle okulların açılacağı ve toplumsal muhalefetin nabzının daha hızlı artmaya başlayacağı Sonbahardan başlayarak öncelikle yeni İş (Kölelik) yasasıyla mücadele gençliğin gündemine dahil edilebilmeli. Türkiye'de çalışanların yaş ortalaması düşünüldüğünde ülke gençliğini doğrudan etkileyecek bir yasayla ilgili gençliğin harekete geçebilmesi, kendisine yönelmiş saldırırının büyüklüğünü kavrayabilmesi gerçekten çok ama çok önemli.
Bir diğer önemli madde ise YÖK, 6 Kasım tarihine fazla kalmadığını da düşünecek olduğumuzda bu sene YÖK tartışmalarının bir hayli hararetli geçeceği ve hepsinden daha önemlisi kimi değişikliklerin kapıda olduğunu gören bir noktadan çalışmak zorundayız. Bütün olumsuzluklara rağmen önümüzdeki dönem Emekçi üniversiteleri projemizin, bunun alt ayakları olan politeknik, emeğe saygılı, eşit, parasız eğitim taleplerimizin daha çok dillendirilebilmesi anlamına da gelecek.
Aynı şekilde Türkiye'li gençlerin Irak'a gönderilmesi girişimleri, iç savaş ortamının yeniden alevlendirilmesi tehlikesi de bize söz hakkı veren diğer gündemler. Bu konularda da bu güne kadar yapageldiğimiz gibi ulusların kendi kaderini belirlemesi ilkesinden ve halkların kardeşliği şiarından ödün vermeksizin ilgili platformlarda ilerici gençlerin sesi mutlaka taşınmalı.
Önümüzde duran günlerde; büyük, yıkılmaz, değişmez denenlerin hızla küçüldüğüne, yıkıldığına, değiştiğine tanık olabiliriz. Tabi aynı günler henüz küçük olanların ya da dışardan öyle görünenlerin hızla büyümesine de aday.
Kısaca bugünlerde biraz daha erken kalkmak lazım!
Küçük Amerika'nın Küçük Adamları
Her dönemin bazı klişe lafları vardır. Çoğu kez siyasetçiler tarafından ortaya atılan bu laflar, söyleyenden bağımsız olarak bazı şeylerin ipuçlarını ortaya koyması bakımından önemlidir. "Türkiye'yi küçük Amerika yapacağız" sözü de her halde bu kategorinin en karakteristik örneklerinden biri olarak tarihe geçmiş bir cümledir. Her ne kadar bu lafın ağızlardan çıkmasının üstünden yarım yüzyıl geçmiş olsa da Türkiye'de bazılarının aklından Küçük Amerika yaratma hayali hiç çıkmadı. Kimdi bunlar ve niye küçük Amerika istiyorlardı?
Aslında cumhuriyet tarihi başlangıcından beri bir ikilem üzerine kurulmuştu. Bir yanda daha İzmir İktisat Kongrelerinde ortaya konmaya başlanmış olan Batı metropollerine hayranlık; Marshall yardımlarına, NATO'ya, İMF'ye bağlılıkta kusur etmeyen burjuvazi iken; tablonun öbür yüzünde yer alanlar ise işçiler, yoksul köylüler, bütün bunların çocukları, aileleri kısaca emekçi halkımız var. Tarihsel gelişmelere bakan bir göz bu iki grup arasındaki derin çıkar farklılığını kolayca görecektir. Hemen belirtelim ki son gelişmeler bu tabloda hiçbir değişiklik yapmamıştır. Herkes kendi sırasında, olması gereken safta varlığına devam etmektedir. Değişen bunun dışındadır. Türkiye'yi küçük Amerika yapmak isteyenlerin, paralı jandarmalık yapmak için kuyruğa girenlerin asırlık tezleri, tavizleri, çabaları çökmüştür. Bunun böyle olması bizler açısından büyük bir sürpriz olmadığı açık. İlericiler bu ülkede Amerikancılığın, Batı emperyalizminin tutmayacağını ta Cumhuriyetin ilk dönemlerinden başlayarak söylemişti. Diğer yandan egemenler açısından da büyük bir değişim beklemek saflık olur. Türkiye sermayedarının tarihi Amerikancılığın tarihidir. Onlar başlarına çuval da geçirilse, yüzlerine de tükürülse Amerika'dan kopmayacaklardır, kopamazlar. Meclisten geçen 2. tezkere bunun en güzel kanıtı. Burada bütün tabloyu belirleyecek, bu resmi yeniden yapacak olan işçi ve emekçi halklar ve bunlarla kol kola yürüyen ülkenin ilerici gençleri olacaktır. İşte bu "büyük iflas" emek cephesinin geleceği ve başarısı açısından önemlidir. Emekçileri, gençleri bir avuç dolar için emperyalizme satmaya kalkanlar artık bu topraklarda eskisi kadar rahat edemeyecekler.
Somut Olarak Önümüzde Duranlar
Yukarda özetlenmeye çalışılan düşünceler ışığında gençliğin önünde kimi görevlerin artık daha net olarak belirmeye başladığını söylemeliyiz. Özellikle okulların açılacağı ve toplumsal muhalefetin nabzının daha hızlı artmaya başlayacağı Sonbahardan başlayarak öncelikle yeni İş (Kölelik) yasasıyla mücadele gençliğin gündemine dahil edilebilmeli. Türkiye'de çalışanların yaş ortalaması düşünüldüğünde ülke gençliğini doğrudan etkileyecek bir yasayla ilgili gençliğin harekete geçebilmesi, kendisine yönelmiş saldırırının büyüklüğünü kavrayabilmesi gerçekten çok ama çok önemli.
Bir diğer önemli madde ise YÖK, 6 Kasım tarihine fazla kalmadığını da düşünecek olduğumuzda bu sene YÖK tartışmalarının bir hayli hararetli geçeceği ve hepsinden daha önemlisi kimi değişikliklerin kapıda olduğunu gören bir noktadan çalışmak zorundayız. Bütün olumsuzluklara rağmen önümüzdeki dönem Emekçi üniversiteleri projemizin, bunun alt ayakları olan politeknik, emeğe saygılı, eşit, parasız eğitim taleplerimizin daha çok dillendirilebilmesi anlamına da gelecek.
Aynı şekilde Türkiye'li gençlerin Irak'a gönderilmesi girişimleri, iç savaş ortamının yeniden alevlendirilmesi tehlikesi de bize söz hakkı veren diğer gündemler. Bu konularda da bu güne kadar yapageldiğimiz gibi ulusların kendi kaderini belirlemesi ilkesinden ve halkların kardeşliği şiarından ödün vermeksizin ilgili platformlarda ilerici gençlerin sesi mutlaka taşınmalı.
Önümüzde duran günlerde; büyük, yıkılmaz, değişmez denenlerin hızla küçüldüğüne, yıkıldığına, değiştiğine tanık olabiliriz. Tabi aynı günler henüz küçük olanların ya da dışardan öyle görünenlerin hızla büyümesine de aday.
Kısaca bugünlerde biraz daha erken kalkmak lazım!