Tarih: Kasım-Aralık 2006 | Sayı:
İlerici Gençlik Sayı:13
Lübnan Halkı Direndi ve Kazandı
Bugün maalesef dünya politikasının gidişatını büyük bir oranda savaşlar belirliyor. Tekellerin yönlendirdiği ABD emperyalizmi arkasına BM'nin (Birleşmiş Milletler) ve NATO'nun(Kuzey Atlantik Anlaşma Örgütü) da desteğini alarak dünyayı halklara zindan etme yolunda ilerliyor.. ABD yönetimi insanlığı tarihin en karanlık çağlarına doğru sürüklüyor. İnsanlığın binlerce yılda aştığı kölelik sistemini halklara dayatmaya çalışıyor. Uygar denilen dünya da buna göz yumuyor, ortak oluyor hatta bu durumu destekliyor.
ABD Irak'ta batağa saplandı!
Bugün Irak, ABD'nin işgali altında. ABD, Irak'ta yaşayan halkları köleleştirmek istiyor. Bu amaçla 20 Mart 2003'te ilk müttefikleri İngiltere, İtalya, Polonya ve Avustralya ile birlikte Irak'ı işgal harekatına başlamıştı. Ama bugün Irak'a saplanıp kalmıştır. Siyasi ve askeri olarak hareket alanı gittikçe daralmaktadır. Son olarak ABD savunma bakanı Donalt Ramsfeild'in istifası da bunu kanıtlıyor. Bush ve çevresi büyük bir kriz halinde ne yapacaklarını bilemiyor. Ramsfield'in yerine bakanlığa aday gösterilen Gate'in ise Bush'un Irak politikasını hatalı bulduğu ve hükümetteki bazı bakanlarla arasının kötü olduğu söyleniyor. Zaten kongre için yapılan ara seçimleri de Bush'un partisi cumhuriyetçiler kaybetmiş durumda. İşlerin bu noktaya geleceğini çok önceden gören Bush ve ekibi, kaybettikleri itibarı kazanmak, Irak'ta kötüleşen durumdan savaşı yayarak kurtulmak yani "kolay ama büyük" zaferler kazanmak için İsrail'i Lübnan'a saldırtmıştı.
Bekçi köpeği saldırıyor!
Çok uzun zamandır ABD ve İsrail'in çıkarları her zaman içi içe olagelmişti. İsrail, ABD çıkarları için komşularına karşı hep saldırgan bir politika izlemişti. Bu yüzdendir ki; ABD'nin emriyle Lübnan'a saldırmayı derhal kabul etti. Çok önceden planlanan saldırı ise, yaz aylarında, iki İsrailli askerin kaçırılması bahanesiyle başlatılmıştı.
Bilindiği gibi Lübnan'da önemli bir siyasi ağırlığa sahip olan Hizbullah (Bu Hizbullah'ın ülkemizdeki kukla Hizbullah ile uzaktan yakından bir ilgisi yok) İran ve Suriye'nin müttefiki olan Şii bir hareket. Bölgedeki İran ağırlığının işaretlerinden sayılıyor. İsrail'in ise can düşmanı. Suriye'de İsrail'le resmen savaş halinde. Lübnan ise Suriye'nin en önemli nüfuz alanlarından.
Bu manzara karşısında harekete geçen ABD kendisine karşı oluşan bu cephenin en zayıf olarak gördüğü halkasına yani Lübnan'a dolayısıyla Hizbullah'a karşı İsrail'i harekete geçirdi. ABD'nin politikası "yine" İsrail'in çıkarlarıyla örtüşüyordu. Ve bekçi köpeği harekete geçti...
Bekçi köpeği ağır yara aldı!
Kolay bir zafer için harekete geçen siyonist İsrail Ordusu, son teknoloji ürünü silahlarıyla, tankları ve uçaklarıyla, ordusu bir yana tek bir savaş uçağı bulunmayan Lübnan'ı, günlerce bombalandı, yakıp yıktı. Ama işler kara savaşına gelince durum epey değişti. Güney Lübnan'dan saldırıya geçen İsrail birlikleri kısa bir süre sonra başta Hizbullah olmak üzere Lübnan'lı yurtseverlerin güçlü direnişi ile karşılaştılar. Direnişe takılıp kalan İsrail ciddi asker kayıpları vermeye başladı. Sınırın birkaç kilometre ötesindeki köyleri bile işgal edemez oldu. İsrail ile Lübnan arasındaki bu savaş 34 gün sürdü. Bu 34 günün sonunda İsrail geri çekilmek zorunda kaldı. Taraflar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 11 Ağustos 2006'da aldığı 1701 sayılı karara uyacaklarını açıklamalarından sonra 14 Ağustos 2006'da ateşkes ilan edildi.
İsrail'in yardıma ihtiyacı var! BM görev başına!
Direniş karşısında çaresiz kalan İsrail çekilmek ve göstermelik de olsa bir ateş kese razı olmak zorunda kaldı. Göstermelik diyoruz çünkü bu ateşkes kararı oldukça ilginç. Bu karara göre İsrail güvenlik gerekçesiyle gerekli gördüğünde Lübnan'a saldırılar düzenleme hakkına sahip! Ayrıca bölgeye yerleştirilecek olan uluslararası "barış" gücü ise Lübnan'a silah girmesine engel olmakla yükümlü! Gözleri kesse bu gücün Hizbullah'ı silahsızlandırmasını da isteyecekler ama bu "şimdilik" düşünülmüyor. Bu arada İsrail'e silah sevkiyatı tam gaz devam edecek tabii. Hem de bir kısmı Türkiye üzerinden gidecek bu silahların. Daha bitmedi. Bir de İsrail'in işgal etmek isteği bölgeye bu uluslararası kuvvet yerleştirilecek. Lübnan'ı denizden ve havadan abluka altına almak da bu kuvvetin görevi. Oldu olacak bu kuvvetleri bir de İsrail Genel Kurmayı'na bağlayın tam olsun!
Neticede İsrail savaş alanında yapamadığını "barış gücü" oyunlarıyla yapmaya çalışıyor. Lübnan'a giden askerler geri çekilsin!
ABD ülkemizi ısrarla kendi yarattığı Ortadoğu bataklığına çekmek, Ortadoğu halkaları ile karşı karşıya bırakmak ve onlar ile aramıza düşmanlık tohumları ekmek istiyor. Bu planları doğrultusunda daha önce Türkiye'yi Irak'ın işgal operasyonuna katmaya çalıştı ama başarılı olamadı. Bugün ABD aynı politikanın devamını Lübnan'da gerçekleştirmek istiyor.Ateşkesin ertesinde, Lübnan'da görev yapmak üzere, BM'nin oluşturduğu UNİFİL'e asker gönderilmesi de bu oyuna gelindiğinin bir göstergesidir.
Yukarıda anlattığım üzere oraya giden askerler İsrail askerlerinden nöbeti devralmaya gitmektedir. Türkiye'den uluslararası deniz gücüne katılmak için gönderilen Gaziantep Fırkateyn'i İsrail ordusunun yükünü hafifletmek üzere oraya gitmektedir. Kara birliği ise Kuzeye yığılan İsrail askerlerinin güvenle eski konumlarını almasına yardımcı olacaktır. Eğer İsrail Ordusunun elini rahatlatmanın ne işe yaradığını merak edenler varsa haberleri takip edebilirler. Çünkü İsrail bu yazının yazıldığı sıralarda Filistin'e yönelik yeni bir askeri operasyon başlattı. İste Lübnan'daki barış gücünün anlamı budur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi 5 Eylül'de kabul ettiği tezkere ile ABD ve müttefiklerinin isteklerine boyun eğmiş, emekçilerin taleplerini göz ardı etmiştir. Teskere derhal iptal edilmelidir. Askerler derhal geri çağrılmalı ve İsrail'e yapılan sevkıyatlar durdurulmalıdır. Türkiye halklarının yüzüne bu kara lekeyi sürmeye kimsenin hakkı yoktur! Bu kararın çıkmasına sebep olanlar ve çıkmasını engellemeyenlerin yakasını bırakmayacağız. Türkiye halkları işgalin değil direnişin safında yer alarak, bölge halklarıyla dostluk ilişkileri kurarak emperyalist boyunduruktan kurtulabilir. Yerimiz emperyalizme karşı dövüşenlerin yanıdır!
Türkiye İsrail tarafından işgal edilen Lübnan'da göreve başlayan BM Barış Gücü'ne (İşgal Gücü) kara ve deniz birlikleri ile katıldı. Kara birliği olarak gönderilen İnşaat İstihkam Bölüğü'nde 261 asker ve 40 sivil personel bulunmaktadır. Deniz gücü olarak bölgeye hareket eden Gaziantep Firkateyni'nde ise 19 subay 203 astsubay ile er ve erbaşlar görev yapmaktadır. Türkiye, ABD'nin Ortadoğu'daki savaş planlarına katılma yolunda mahşerin kapısını biraz daha araladı. Ülkemiz emek düşmanı AKP hükümeti liderliğinde kanlı bir bölgesel savaşa doğru ilerliyor. Bu plana dur demek isteyen ve diyecek tek gücün emekçiler olduğu Irak'a asker göndermek için oylanan 1 Mart 2003 tezkeresinde ortaya çıkmıştı.
ABD Irak'ta batağa saplandı!
Bugün Irak, ABD'nin işgali altında. ABD, Irak'ta yaşayan halkları köleleştirmek istiyor. Bu amaçla 20 Mart 2003'te ilk müttefikleri İngiltere, İtalya, Polonya ve Avustralya ile birlikte Irak'ı işgal harekatına başlamıştı. Ama bugün Irak'a saplanıp kalmıştır. Siyasi ve askeri olarak hareket alanı gittikçe daralmaktadır. Son olarak ABD savunma bakanı Donalt Ramsfeild'in istifası da bunu kanıtlıyor. Bush ve çevresi büyük bir kriz halinde ne yapacaklarını bilemiyor. Ramsfield'in yerine bakanlığa aday gösterilen Gate'in ise Bush'un Irak politikasını hatalı bulduğu ve hükümetteki bazı bakanlarla arasının kötü olduğu söyleniyor. Zaten kongre için yapılan ara seçimleri de Bush'un partisi cumhuriyetçiler kaybetmiş durumda. İşlerin bu noktaya geleceğini çok önceden gören Bush ve ekibi, kaybettikleri itibarı kazanmak, Irak'ta kötüleşen durumdan savaşı yayarak kurtulmak yani "kolay ama büyük" zaferler kazanmak için İsrail'i Lübnan'a saldırtmıştı.
Bekçi köpeği saldırıyor!
Çok uzun zamandır ABD ve İsrail'in çıkarları her zaman içi içe olagelmişti. İsrail, ABD çıkarları için komşularına karşı hep saldırgan bir politika izlemişti. Bu yüzdendir ki; ABD'nin emriyle Lübnan'a saldırmayı derhal kabul etti. Çok önceden planlanan saldırı ise, yaz aylarında, iki İsrailli askerin kaçırılması bahanesiyle başlatılmıştı.
Bilindiği gibi Lübnan'da önemli bir siyasi ağırlığa sahip olan Hizbullah (Bu Hizbullah'ın ülkemizdeki kukla Hizbullah ile uzaktan yakından bir ilgisi yok) İran ve Suriye'nin müttefiki olan Şii bir hareket. Bölgedeki İran ağırlığının işaretlerinden sayılıyor. İsrail'in ise can düşmanı. Suriye'de İsrail'le resmen savaş halinde. Lübnan ise Suriye'nin en önemli nüfuz alanlarından.
Bu manzara karşısında harekete geçen ABD kendisine karşı oluşan bu cephenin en zayıf olarak gördüğü halkasına yani Lübnan'a dolayısıyla Hizbullah'a karşı İsrail'i harekete geçirdi. ABD'nin politikası "yine" İsrail'in çıkarlarıyla örtüşüyordu. Ve bekçi köpeği harekete geçti...
Bekçi köpeği ağır yara aldı!
Kolay bir zafer için harekete geçen siyonist İsrail Ordusu, son teknoloji ürünü silahlarıyla, tankları ve uçaklarıyla, ordusu bir yana tek bir savaş uçağı bulunmayan Lübnan'ı, günlerce bombalandı, yakıp yıktı. Ama işler kara savaşına gelince durum epey değişti. Güney Lübnan'dan saldırıya geçen İsrail birlikleri kısa bir süre sonra başta Hizbullah olmak üzere Lübnan'lı yurtseverlerin güçlü direnişi ile karşılaştılar. Direnişe takılıp kalan İsrail ciddi asker kayıpları vermeye başladı. Sınırın birkaç kilometre ötesindeki köyleri bile işgal edemez oldu. İsrail ile Lübnan arasındaki bu savaş 34 gün sürdü. Bu 34 günün sonunda İsrail geri çekilmek zorunda kaldı. Taraflar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 11 Ağustos 2006'da aldığı 1701 sayılı karara uyacaklarını açıklamalarından sonra 14 Ağustos 2006'da ateşkes ilan edildi.
İsrail'in yardıma ihtiyacı var! BM görev başına!
Direniş karşısında çaresiz kalan İsrail çekilmek ve göstermelik de olsa bir ateş kese razı olmak zorunda kaldı. Göstermelik diyoruz çünkü bu ateşkes kararı oldukça ilginç. Bu karara göre İsrail güvenlik gerekçesiyle gerekli gördüğünde Lübnan'a saldırılar düzenleme hakkına sahip! Ayrıca bölgeye yerleştirilecek olan uluslararası "barış" gücü ise Lübnan'a silah girmesine engel olmakla yükümlü! Gözleri kesse bu gücün Hizbullah'ı silahsızlandırmasını da isteyecekler ama bu "şimdilik" düşünülmüyor. Bu arada İsrail'e silah sevkiyatı tam gaz devam edecek tabii. Hem de bir kısmı Türkiye üzerinden gidecek bu silahların. Daha bitmedi. Bir de İsrail'in işgal etmek isteği bölgeye bu uluslararası kuvvet yerleştirilecek. Lübnan'ı denizden ve havadan abluka altına almak da bu kuvvetin görevi. Oldu olacak bu kuvvetleri bir de İsrail Genel Kurmayı'na bağlayın tam olsun!
Neticede İsrail savaş alanında yapamadığını "barış gücü" oyunlarıyla yapmaya çalışıyor. Lübnan'a giden askerler geri çekilsin!
ABD ülkemizi ısrarla kendi yarattığı Ortadoğu bataklığına çekmek, Ortadoğu halkaları ile karşı karşıya bırakmak ve onlar ile aramıza düşmanlık tohumları ekmek istiyor. Bu planları doğrultusunda daha önce Türkiye'yi Irak'ın işgal operasyonuna katmaya çalıştı ama başarılı olamadı. Bugün ABD aynı politikanın devamını Lübnan'da gerçekleştirmek istiyor.Ateşkesin ertesinde, Lübnan'da görev yapmak üzere, BM'nin oluşturduğu UNİFİL'e asker gönderilmesi de bu oyuna gelindiğinin bir göstergesidir.
Yukarıda anlattığım üzere oraya giden askerler İsrail askerlerinden nöbeti devralmaya gitmektedir. Türkiye'den uluslararası deniz gücüne katılmak için gönderilen Gaziantep Fırkateyn'i İsrail ordusunun yükünü hafifletmek üzere oraya gitmektedir. Kara birliği ise Kuzeye yığılan İsrail askerlerinin güvenle eski konumlarını almasına yardımcı olacaktır. Eğer İsrail Ordusunun elini rahatlatmanın ne işe yaradığını merak edenler varsa haberleri takip edebilirler. Çünkü İsrail bu yazının yazıldığı sıralarda Filistin'e yönelik yeni bir askeri operasyon başlattı. İste Lübnan'daki barış gücünün anlamı budur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi 5 Eylül'de kabul ettiği tezkere ile ABD ve müttefiklerinin isteklerine boyun eğmiş, emekçilerin taleplerini göz ardı etmiştir. Teskere derhal iptal edilmelidir. Askerler derhal geri çağrılmalı ve İsrail'e yapılan sevkıyatlar durdurulmalıdır. Türkiye halklarının yüzüne bu kara lekeyi sürmeye kimsenin hakkı yoktur! Bu kararın çıkmasına sebep olanlar ve çıkmasını engellemeyenlerin yakasını bırakmayacağız. Türkiye halkları işgalin değil direnişin safında yer alarak, bölge halklarıyla dostluk ilişkileri kurarak emperyalist boyunduruktan kurtulabilir. Yerimiz emperyalizme karşı dövüşenlerin yanıdır!
Türkiye İsrail tarafından işgal edilen Lübnan'da göreve başlayan BM Barış Gücü'ne (İşgal Gücü) kara ve deniz birlikleri ile katıldı. Kara birliği olarak gönderilen İnşaat İstihkam Bölüğü'nde 261 asker ve 40 sivil personel bulunmaktadır. Deniz gücü olarak bölgeye hareket eden Gaziantep Firkateyni'nde ise 19 subay 203 astsubay ile er ve erbaşlar görev yapmaktadır. Türkiye, ABD'nin Ortadoğu'daki savaş planlarına katılma yolunda mahşerin kapısını biraz daha araladı. Ülkemiz emek düşmanı AKP hükümeti liderliğinde kanlı bir bölgesel savaşa doğru ilerliyor. Bu plana dur demek isteyen ve diyecek tek gücün emekçiler olduğu Irak'a asker göndermek için oylanan 1 Mart 2003 tezkeresinde ortaya çıkmıştı.