Tarih: Nisan 2005 | Sayı:
İlerici Gençlik Sayı:9
YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ
Yıllardır halklarımızı, AB'ye girdiğimiz anda bütün dertlerin, sıkıntıların biteceğine inandırmaya çalışan egemen sınıf amacına ulaşarak tek çıkış yolumuzun AB'ye girmek olduğu fikrini halka çok iyi empoze etti. İnsanlarımızın gözünde başka bir alternatif kalmadı. Oysa, AB'ye girmenin hangi sınıfa avantaj sağlayacağı gün gibi ortada. Birileri servetlerine servet katarken, birileri ise yine evlerine yoksulluk götürecek.
İşte bu servetlerine servet katacak olanlar AB'ye girmek uğruna, AB'nin kölesi olmanın yanı sıra, (sözde) çok bağlandıkları değerlerden bile vazgeçebiliyorlar. Bu onursuzluğu yapanlar, daha sonra televizyonlara çıkıp: "Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz son derece iyi, bize müzakere tarihi vermezlerse kendileri kaybederler." gibi pişkin açıklamalarda bulunabiliyorlar.
Daha düne kadar, 'vatan, millet, sakarya.' edebiyatı tutturanlar bir anda, 'modern', 'batıcı' ve 'çağdaş'. Yıllardır kendi kültürlerini yaşamak için mücadele eden halklara taviz vermeyen devlet, bir anda tutuklu aydınları serbest bırakıp, işi televizyonlarda değişik lehçelerde yayın yapmaya kadar götürüyor. Bak sen şu AB'nin işine...
AB hayranları kendilerini son olarak Azınlık Raporu tartışmalarında gösterdiler. Bir günde bütün ülkenin gündemi 'Türk-Türkiye'li tartışmalarıyla doldu taştı. Mücadelelerini bırakıp bütün geleceklerini AB'ye bağlayan bazı kesimler, azınlık haklarından yararlanma adına bu rapora bir can simidi misali sımsıkı sarıldılar. Kampanyalar başlattılar, paneller düzenlediler.
Diğer tarafta ise, bırakın diğer halkların kültürel, siyasal ve ekonomik anlamda özgürlüğünü; onların varlığını bile kabul etmeyen şoven zihniyet aynı rapora karşı büyük bir savaş açtı. Televizyon kanallarından, radyolara, panel basmalardan, basın açıklamalarına kadar bu rapora karşı kinlerini kustular.
Ancak arkadaşlar bir düşünelim! Emperyalist ülkeler bugüne kadar dünya halklarına kandan, ölümden, zulümden başka ne vermiştir? Hangi ülkeye özgürlük götürmüştür? Pardon! ABD'nin Irak'ta şimdiden on binlerce insana verdiği ölme özgürlüğünü unutmayalım. Emperyalizm hangi halklar arasında barış sağlamıştır? Diğer ülkeleri bırakalım, gelişmiş dediğimiz Avrupa ülkelerinin kendi sınırları içinde bile ırkçılıktan, adaletsizlikten, ayrımcılıktan geçilmiyor. Camiler yakılıyor, siyahi futbolcular yuhalanıyor, göçmen işçiler ikinci sınıf vatandaş sayılıyor. Nazizm özentisi faşist partiler de tırmanışta bu ülkelerde. Anlayacağınız kendi varlığının devamı için halkını din ve şovenizm başata olmak üzere çeşitli yollarla etkisizleştirmeyi başarmış Avrupa burjuvazisi, Türkiye burjuvazisine de ders vermeye çalışıyor.
Kısacası, Avrupa Birliği ile ülkemize sadece daha fazla sömürü, daha fazla yoksulluk, daha fazla ayrımcılık gelecektir. AB masallarıyla geleceksiz bırakılmış halkımıza ve özellikle gençliğe AB'nin de, bu düzenin de bir alternatifi olduğunu anlatmak sorumluluğu tüm ilerici gençliğin omuzları üzerindedir.
Halkımızın içinde bulunduğu derin yoksulluk, ne neo-liberal politikalarla, ne de emperyalist ülkelere tam bağımlılıkla yok edilebilir. Ülkemizdeki yoksulluğu iyi tahlil edip ona bir çözüm getirmek istiyorsak, varolan duruma sınıfsal açıdan bakıp, üretenlerin yani emekçilerin yolundan yürümeliyiz. Halkların özgürlüğü, ne AB'nin azınlık raporlarında, ne de ırkçı, milliyetçi yaklaşımlarla somutluk kazanabilir. Halkların özgürlüğü ancak ve ancak eşitlik ve özgürlük temelinde yükselen halkların kardeşliği ilkesinde kendini bulabilir.
Gençliğin umudu AB olmamalıdır, isteği AB olmamalıdır. DEVRİM olmalıdır. Bu yüzden arkadaşlar, 17 Aralıkta açıklanan AB raporuna bakmadan yolumuza devam edelim... unutmayalım:
İŞÇİ SINIFININ YOLU AB'DEN GEÇMEZ...
İşte bu servetlerine servet katacak olanlar AB'ye girmek uğruna, AB'nin kölesi olmanın yanı sıra, (sözde) çok bağlandıkları değerlerden bile vazgeçebiliyorlar. Bu onursuzluğu yapanlar, daha sonra televizyonlara çıkıp: "Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz son derece iyi, bize müzakere tarihi vermezlerse kendileri kaybederler." gibi pişkin açıklamalarda bulunabiliyorlar.
Daha düne kadar, 'vatan, millet, sakarya.' edebiyatı tutturanlar bir anda, 'modern', 'batıcı' ve 'çağdaş'. Yıllardır kendi kültürlerini yaşamak için mücadele eden halklara taviz vermeyen devlet, bir anda tutuklu aydınları serbest bırakıp, işi televizyonlarda değişik lehçelerde yayın yapmaya kadar götürüyor. Bak sen şu AB'nin işine...
AB hayranları kendilerini son olarak Azınlık Raporu tartışmalarında gösterdiler. Bir günde bütün ülkenin gündemi 'Türk-Türkiye'li tartışmalarıyla doldu taştı. Mücadelelerini bırakıp bütün geleceklerini AB'ye bağlayan bazı kesimler, azınlık haklarından yararlanma adına bu rapora bir can simidi misali sımsıkı sarıldılar. Kampanyalar başlattılar, paneller düzenlediler.
Diğer tarafta ise, bırakın diğer halkların kültürel, siyasal ve ekonomik anlamda özgürlüğünü; onların varlığını bile kabul etmeyen şoven zihniyet aynı rapora karşı büyük bir savaş açtı. Televizyon kanallarından, radyolara, panel basmalardan, basın açıklamalarına kadar bu rapora karşı kinlerini kustular.
Ancak arkadaşlar bir düşünelim! Emperyalist ülkeler bugüne kadar dünya halklarına kandan, ölümden, zulümden başka ne vermiştir? Hangi ülkeye özgürlük götürmüştür? Pardon! ABD'nin Irak'ta şimdiden on binlerce insana verdiği ölme özgürlüğünü unutmayalım. Emperyalizm hangi halklar arasında barış sağlamıştır? Diğer ülkeleri bırakalım, gelişmiş dediğimiz Avrupa ülkelerinin kendi sınırları içinde bile ırkçılıktan, adaletsizlikten, ayrımcılıktan geçilmiyor. Camiler yakılıyor, siyahi futbolcular yuhalanıyor, göçmen işçiler ikinci sınıf vatandaş sayılıyor. Nazizm özentisi faşist partiler de tırmanışta bu ülkelerde. Anlayacağınız kendi varlığının devamı için halkını din ve şovenizm başata olmak üzere çeşitli yollarla etkisizleştirmeyi başarmış Avrupa burjuvazisi, Türkiye burjuvazisine de ders vermeye çalışıyor.
Kısacası, Avrupa Birliği ile ülkemize sadece daha fazla sömürü, daha fazla yoksulluk, daha fazla ayrımcılık gelecektir. AB masallarıyla geleceksiz bırakılmış halkımıza ve özellikle gençliğe AB'nin de, bu düzenin de bir alternatifi olduğunu anlatmak sorumluluğu tüm ilerici gençliğin omuzları üzerindedir.
Halkımızın içinde bulunduğu derin yoksulluk, ne neo-liberal politikalarla, ne de emperyalist ülkelere tam bağımlılıkla yok edilebilir. Ülkemizdeki yoksulluğu iyi tahlil edip ona bir çözüm getirmek istiyorsak, varolan duruma sınıfsal açıdan bakıp, üretenlerin yani emekçilerin yolundan yürümeliyiz. Halkların özgürlüğü, ne AB'nin azınlık raporlarında, ne de ırkçı, milliyetçi yaklaşımlarla somutluk kazanabilir. Halkların özgürlüğü ancak ve ancak eşitlik ve özgürlük temelinde yükselen halkların kardeşliği ilkesinde kendini bulabilir.
Gençliğin umudu AB olmamalıdır, isteği AB olmamalıdır. DEVRİM olmalıdır. Bu yüzden arkadaşlar, 17 Aralıkta açıklanan AB raporuna bakmadan yolumuza devam edelim... unutmayalım:
İŞÇİ SINIFININ YOLU AB'DEN GEÇMEZ...
Emre KETEN
Diğer Haberler
KAPİTALİZMDE AŞK BAŞKADIR!UMUT GENÇLİKTE!Sermayenin Tarihi ve DoğalGüzelliklerimizi Yağmalamasına
Karşı SavaşıyoruzGENÇLİK MÜCADELESİNİN SORUNLARI ÜZERİNEEMEKÇİLER EĞİLDİKÇE SANATA
YIRTILACAKTIR ELBET KARANLIKLAR DASERMAYENİN DİYETİTEKSTİL İŞÇİLERİKADIN VE ÖRGÜTLÜLÜKSİYASAL ZOR VE "HAYATA DÖNÜŞ" OPERASYONUDGM DİRENİŞLERİ