Tarih: Nisan 2005 | Sayı:
İlerici Gençlik Sayı:9
ÖĞRENCİ GENÇLİĞE AÇIK MEKTUP
Öğrenci gençlik, genel olarak çeşitli sınıf ve tabakalardan oluşan, küçük burjuvazinin tipik özelliklerini gösteren ara bir tabakadır. Burjuvazi ve proletarya olguları arasında yalpalayan, kimi zaman savrulan ikili karakter özelliği gösterir. Bir yandan sistemle olan bağlarını kırmaya, sistemin dayattığı sınırlar dışına çıkabilme potansiyeli, diğer yandan taşıdığı zaaflardan ötürü, sistemin istediği çizgide kalma durumu ve düzene uyma düşüncesi, öğrenci gençliğin ilk bakışta belirlenebilen karakteristik özellikleri olarak görülür. Bilimselliğe olan yatkınlığı, elde olanla yetinmeyip sürekli öğrenme ve yeniliğe açık olan özelliği, sahip olduğu dinamizm, gençliği mücadelenin önemli bir gücü haline getirirken, diğer yandan burjuva devletin çekiciliği, ekonomik güçlükler, baskılar ve saldırılar karşısında savrulmaya, gelecekle ilgili beklentilerini burjuva merkezli bir konumlandırmaya iter. Özellikle öğrenci gençlik bu ikili çatışmayı daha çok yaşar. Ülkemizdeki çeşitli sınıf ve tabakalarla bire bir ilişki, etkileşim içindeki gençliğin siyasal platformdaki tavrı, burjuvazi ile proletarya arasındaki mücadelenin seyrine göre şekillenecektir.
Yıllar yılı gördük ki gençliğin önemi sadece proletarya tarafından değil, burjuva tarafından da özümsenmiştir. Burjuva, gençliği kendi saflarına çekmek için büyük çabalar harcamıştır. Bütün kurum ve kuruluşlarını kullanarak gençliği kendi ağına düşürmek, pasifize etmek, köreltmek, etkisizleştirmek ve kimliksizleştirmek için tüm oyunlarını oynamıştır. Özellikle medya ve gerici faşist kadrolarını meşrulaştırarak atadıkları eğitim kurumları hafife alınmayacak ölçüde başarılı olmuştur.
Sahip olduğu özellikler bakımından, geleceğin kazanılmasında öncü sınıf olan proletarya, doğru politika ve yöntemlerle burjuvazi etkileri kırma, gençliği kendi saflarında toplama mücadelesini, sorumluluğunun bilincinde yerine getirecektir-getirmelidir. Gelişim, değişim, devrim gereklidir. Toplumun iktisadi hareket yasalarının ortaya koyduğu zorunluluktur. Unutulmamalıdır ki uzun bir yürüyüştür, her zaman engebelidir. Hatırlanacağı gibi 1960'larda ülkemizde sanayileşme hızlandı. İşbirlikçi kapitalist tekeller oluşmaya başladı. Bu büyük iktisadi dönüşüme paralel olarak sosyal yaşamda da belirli saflaşmalar daha netleşti. Aynı yıllarda gençlik hareketinde de büyük bir atılım meydana geldi. 1961 Anayasası'nın tanıdığı kısmi özgürlüklerle gelişerek, '68 ruhuyla şekillendi ve kısa sürede toplumsal muhalefetin dinamosu haline geldi. Ancak bu dönemin eylemliliği, oportünizm ve reformizm hastalığına yenik düştü: yeterli derecede teorik birikimin olmaması, pratik eksikliği, Marksist eserlerin basımının çok sınırlı olması gibi sorunlar, çeşitli sapmaların önünü açan olgular olarak hatırlanmaktadır.
Gençlik, özellikle öğrenci gençlik 12 Eylül'e kadar çeşitli kırılmalara uğrasa da politik zemini korumayı bildi. 1980 öncesinde genelde siyasi tabanda gelişen öğrenci hareketi, faşist darbeden fazlasıyla nasibini aldı. Uzun süren, etkileri günümüze kadar gelen bir suskunluk, gerileme dönemine girdi. Bu sürenin uzun olmasında bir çok etken sıralanabilir. En çok sekteye uğratan, gençlik mücadelesinin öne çıkan, politik eylemliğine yön veren önder kadroların tutuklanması, katledilmesi yada okuldan atılmaları büyük bir boşluğun oluşmasına neden oldu. Diğer bir etken olarak ise, 12 Eylül faşizminin yöntemleri, toplumsal dinamizmi önemli ölçüde bastırdı ve özellikle gençliği sindirmesi söylenebilir. Baskıcı politikalarıyla kendi sorunlarına duyarsız, hedefi olmayan, apolitik, kendine ve topluma yabancılaşan bireyler yaratarak gençlik saflarında büyük bir etki alanı buldu. Gençliğin önünde duran diğer bir sorun ise, darbenin getirdikleriyle 'siyasal tasfiyecilik' eğiliminin devrimci saflarda yarattığı depremlerdi. Bu anlamda 12 Eylül sonrası gençliğin sorunları ve sorumlulukları daha da artmış oldu. Özellikle 80'li yılların ikinci yarısında, kıpırdamaya başlayan gençlik, önemli bir kitleselliğe ulaştı, fakat sürekliliğini sağlayamadı. Lenin "...koşullar şartlar ne olursa olsun, karşılaşılan zorluklar-güçlükler nasıl olursa olsun mücadeleyi sürdürmeliyiz. Bir başarı kazanmak, kısa sürede bir çoğunluğu sağlamak yada bir siyasal etkinliği kabul ettirmek anlamına gelmez. Geçici başarısızlıklardan yılgınlığa kapılmak şöyle dursun, en güç koşullarda bile direnme, direngenlikle devam etmek zorundayız." diyor. Ortada bir yenilgi varsa, yenilgi bizim yenilgimizdir. Amacımız, yenilgilere neden olan sorunları iyi analiz edip, doğru çözümleri hayata geçirmektir. Sistemin baskıcı politikalarıyla bilinci ele geçirilmiş, kimliksizleştirilmiş gençliği kazanmanın yolu, sorunlara yeni pencereden bakabilmek ve birlikte mücadele etmektir. Süreç içerisinde doğru, somut, yaratıcı müdahalelerde bulunarak yeni bir çıkışı sağlayabilmektir.
Önümüzdeki günler, yarınlar için derdi olanlara karşıya çıkan tüm engellere karşı daha da bilinçli olmayı ve mücadeleyi iki katına çıkarmayı dayatmaktadır. Tüm İlerici Gençliği bir kez daha zaman kaybetmeden bu büyük mücadelenin saflarında birleşmeye çağırıyoruz. Ve tekrar tekrar yineliyoruz:
Gençliğin yolu işçi sınıfının yoludur! Gençlik devrim istiyor!
Yıllar yılı gördük ki gençliğin önemi sadece proletarya tarafından değil, burjuva tarafından da özümsenmiştir. Burjuva, gençliği kendi saflarına çekmek için büyük çabalar harcamıştır. Bütün kurum ve kuruluşlarını kullanarak gençliği kendi ağına düşürmek, pasifize etmek, köreltmek, etkisizleştirmek ve kimliksizleştirmek için tüm oyunlarını oynamıştır. Özellikle medya ve gerici faşist kadrolarını meşrulaştırarak atadıkları eğitim kurumları hafife alınmayacak ölçüde başarılı olmuştur.
Sahip olduğu özellikler bakımından, geleceğin kazanılmasında öncü sınıf olan proletarya, doğru politika ve yöntemlerle burjuvazi etkileri kırma, gençliği kendi saflarında toplama mücadelesini, sorumluluğunun bilincinde yerine getirecektir-getirmelidir. Gelişim, değişim, devrim gereklidir. Toplumun iktisadi hareket yasalarının ortaya koyduğu zorunluluktur. Unutulmamalıdır ki uzun bir yürüyüştür, her zaman engebelidir. Hatırlanacağı gibi 1960'larda ülkemizde sanayileşme hızlandı. İşbirlikçi kapitalist tekeller oluşmaya başladı. Bu büyük iktisadi dönüşüme paralel olarak sosyal yaşamda da belirli saflaşmalar daha netleşti. Aynı yıllarda gençlik hareketinde de büyük bir atılım meydana geldi. 1961 Anayasası'nın tanıdığı kısmi özgürlüklerle gelişerek, '68 ruhuyla şekillendi ve kısa sürede toplumsal muhalefetin dinamosu haline geldi. Ancak bu dönemin eylemliliği, oportünizm ve reformizm hastalığına yenik düştü: yeterli derecede teorik birikimin olmaması, pratik eksikliği, Marksist eserlerin basımının çok sınırlı olması gibi sorunlar, çeşitli sapmaların önünü açan olgular olarak hatırlanmaktadır.
Gençlik, özellikle öğrenci gençlik 12 Eylül'e kadar çeşitli kırılmalara uğrasa da politik zemini korumayı bildi. 1980 öncesinde genelde siyasi tabanda gelişen öğrenci hareketi, faşist darbeden fazlasıyla nasibini aldı. Uzun süren, etkileri günümüze kadar gelen bir suskunluk, gerileme dönemine girdi. Bu sürenin uzun olmasında bir çok etken sıralanabilir. En çok sekteye uğratan, gençlik mücadelesinin öne çıkan, politik eylemliğine yön veren önder kadroların tutuklanması, katledilmesi yada okuldan atılmaları büyük bir boşluğun oluşmasına neden oldu. Diğer bir etken olarak ise, 12 Eylül faşizminin yöntemleri, toplumsal dinamizmi önemli ölçüde bastırdı ve özellikle gençliği sindirmesi söylenebilir. Baskıcı politikalarıyla kendi sorunlarına duyarsız, hedefi olmayan, apolitik, kendine ve topluma yabancılaşan bireyler yaratarak gençlik saflarında büyük bir etki alanı buldu. Gençliğin önünde duran diğer bir sorun ise, darbenin getirdikleriyle 'siyasal tasfiyecilik' eğiliminin devrimci saflarda yarattığı depremlerdi. Bu anlamda 12 Eylül sonrası gençliğin sorunları ve sorumlulukları daha da artmış oldu. Özellikle 80'li yılların ikinci yarısında, kıpırdamaya başlayan gençlik, önemli bir kitleselliğe ulaştı, fakat sürekliliğini sağlayamadı. Lenin "...koşullar şartlar ne olursa olsun, karşılaşılan zorluklar-güçlükler nasıl olursa olsun mücadeleyi sürdürmeliyiz. Bir başarı kazanmak, kısa sürede bir çoğunluğu sağlamak yada bir siyasal etkinliği kabul ettirmek anlamına gelmez. Geçici başarısızlıklardan yılgınlığa kapılmak şöyle dursun, en güç koşullarda bile direnme, direngenlikle devam etmek zorundayız." diyor. Ortada bir yenilgi varsa, yenilgi bizim yenilgimizdir. Amacımız, yenilgilere neden olan sorunları iyi analiz edip, doğru çözümleri hayata geçirmektir. Sistemin baskıcı politikalarıyla bilinci ele geçirilmiş, kimliksizleştirilmiş gençliği kazanmanın yolu, sorunlara yeni pencereden bakabilmek ve birlikte mücadele etmektir. Süreç içerisinde doğru, somut, yaratıcı müdahalelerde bulunarak yeni bir çıkışı sağlayabilmektir.
Önümüzdeki günler, yarınlar için derdi olanlara karşıya çıkan tüm engellere karşı daha da bilinçli olmayı ve mücadeleyi iki katına çıkarmayı dayatmaktadır. Tüm İlerici Gençliği bir kez daha zaman kaybetmeden bu büyük mücadelenin saflarında birleşmeye çağırıyoruz. Ve tekrar tekrar yineliyoruz:
Gençliğin yolu işçi sınıfının yoludur! Gençlik devrim istiyor!
Sinan FAKI
Diğer Haberler
KAPİTALİZMDE AŞK BAŞKADIR!UMUT GENÇLİKTE!Sermayenin Tarihi ve DoğalGüzelliklerimizi Yağmalamasına
Karşı SavaşıyoruzGENÇLİK MÜCADELESİNİN SORUNLARI ÜZERİNEEMEKÇİLER EĞİLDİKÇE SANATA
YIRTILACAKTIR ELBET KARANLIKLAR DASERMAYENİN DİYETİTEKSTİL İŞÇİLERİKADIN VE ÖRGÜTLÜLÜKSİYASAL ZOR VE "HAYATA DÖNÜŞ" OPERASYONUDGM DİRENİŞLERİ