Tarih: Nisan 2005 | Sayı:
İlerici Gençlik Sayı:9
ARKA BAHÇEDEKİ BOMBA:
NÜKLEER ENERJİ
Geçtiğimiz günlerde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler 2011 yılında faaliyete geçmek üzere üç adet nükleer santral planlandığını açıkladı. Güler aynı açıklamasında yapımı planlanan santrallere gerekçe olarak 2020 yılında enerji ihtiyacımızın 500 milyar kilowatt saat olacağını gösterdi. Ayrıca bakan nükleer enerjinin çevreye zararsız olduğunu ve ülkemizin kendi enerji kaynaklarını kullanarak çevre ülkelere olan bağımlılığının en aza indirgeneceğini ileri sürüyor. Bu projeyi hayata geçirmek için ülkemizde bol miktarda olduğu ileri sürülen toryum madeninden yararlanılacakmış. Peki kamuoyunda bu kadar çokça tartışılan nükleer santraller hakkında ne kadar bilgiliyiz. Acaba nükleer enerji gerçekte nedir ve gerekli midir?
Nükleer santraller enerji üretebilmek için fizikçiler tarafından atomun "füsyon" ve "fisyon" denilen (parçalanma ve birleşme) tekniğinden yararlanırlar. Bu işlemler sırasında ortaya çıkan yüksek ısı mekanik enerjiye, oradan da elektrik enerjisine çevrilir.
Şimdi gelelim işin aslına
Öncelikle nükleer santraller enerji üretimi için radyoaktif etkiye sahip hammadde kullanırlar. En çok kullanılanı ise uranyumdur ve ülkemizde çok az miktarda bulunmaktadır. Ayrıca henüz dünyanın hiçbir yerinde sadece toryumdan enerji elde eden ülke bulunmamaktadır. Şunu da belirtmekte yarar görüyoruz ki ülkemizdeki toryumun tenör (enerji kalitesi olarak düşünebiliriz) değeri düşük olduğu için kullanıma elverişli değildir. Bu da maliyetleri arttıran bir faktördür. Hesaplamasını çok iyi yaptığına inandığımız(!) AKP hükümeti umarız radyasyon atıklarının nasıl yok edileceğini de göz önünde bulundurmuştur. Radyasyon etkisine sahip maddelerin bir kısmı asla etkilerini kaybetmezler. Bir kısmı ise, yarılanma adı verilen olayla etkisini zamanla kaybederler. Atık maddeler bu nedenle yarılanma süresinin bir kısmını geçirmesi için özel depolarda tutulur. Ardından tamamen etkisiz hale getirmek için değişik alaşımlar ve beton kullanarak hazırlanmış özel depolara gömülürler. Tabi bu işlemlerin çevreye zarar vermeden hakkını vererek yapılması da belirli bir maliyet içeriyor.
Şöyle bir örnek verelim: ABD'nin 2010 yılında yapacağı depolama işleminin maliyeti yaklaşık olarak 27 milyar dolar olarak hesaplanmış durumda.
Peki nükleer santrallere karşı olan bizler ne gibi çözümler getirebiliriz? Ülkemizde elektrik iletimi sırasındaki kayıp %18-%22 arasındadır. Dünya standartlarında bu rakam maksimum. %5'dir. İletim hatlarının bakım ve onarımı için yatırım yapılmamasının nedeni devlet tarafından kaynak yetersizliği olarak sunulmakta ve devlet tarafından yapıl(a)mayan bu yatırımların özel sektör tarafından yapılabileceği öne sürülerek özelleştirmelerin önü bir kez daha açılmaya çalışılmaktadır. Nükleer santral yapmak için gerekli kaynağı nerden buluyoruz acaba? Katı fosil yakıtlarının kullanımı da iyi bir çözüm değildir. En azından kısıtlı bir kullanıma gidilmelidir. Ama ülkemizde bol miktarda yararlanabileceğimiz kaynaklarımız var. Rüzgar, güneş ve jeotermal kaynaklar bunların başta geleni. Bu kaynaklar yenilenebilir kaynaklar olarak adlandırılır. Çevreye hiçbir zararı yoktur. Yenilenebilir kaynaklar, biz onlardan enerji elde etsek de etmesek de varolurlar. Son on yılda, nükleer santral yerine, ABD'de 2650 Mw, Almanya'da da 4000 Mw rüzgar enerjisi üreten tesisler kuruldu.
Neden yenilenebilir kaynaklardan enerji elde etmiyoruz. Çünkü bu kaynaklara başvurursak AKP hükümetinin emperyalist güçlerle çıktığı yola taş koymuş oluruz. Bu arada belirtmekte fayda var; Başbakan Tayyip Erdoğan, Avrupa gezisi sırasında gittiği Fransa'da bu ülkeye verilmesi planlanan 15 milyar dolarlık nükleer santral ihalesini AB ile yürütülen müzakere sürecinde pazarlık aracı olarak ortaya attığı ve Fransa'dan Türkiye'ye 'evet' oyu istediği dedikodusu etrafta dolaşmakta.
Geçtiğimiz günlerde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler 2011 yılında faaliyete geçmek üzere üç adet nükleer santral planlandığını açıkladı. Güler aynı açıklamasında yapımı planlanan santrallere gerekçe olarak 2020 yılında enerji ihtiyacımızın 500 milyar kilowatt saat olacağını gösterdi. Ayrıca bakan nükleer enerjinin çevreye zararsız olduğunu ve ülkemizin kendi enerji kaynaklarını kullanarak çevre ülkelere olan bağımlılığının en aza indirgeneceğini ileri sürüyor. Bu projeyi hayata geçirmek için ülkemizde bol miktarda olduğu ileri sürülen toryum madeninden yararlanılacakmış. Peki kamuoyunda bu kadar çokça tartışılan nükleer santraller hakkında ne kadar bilgiliyiz. Acaba nükleer enerji gerçekte nedir ve gerekli midir?
Nükleer santraller enerji üretebilmek için fizikçiler tarafından atomun "füsyon" ve "fisyon" denilen (parçalanma ve birleşme) tekniğinden yararlanırlar. Bu işlemler sırasında ortaya çıkan yüksek ısı mekanik enerjiye, oradan da elektrik enerjisine çevrilir.
Şimdi gelelim işin aslına
Öncelikle nükleer santraller enerji üretimi için radyoaktif etkiye sahip hammadde kullanırlar. En çok kullanılanı ise uranyumdur ve ülkemizde çok az miktarda bulunmaktadır. Ayrıca henüz dünyanın hiçbir yerinde sadece toryumdan enerji elde eden ülke bulunmamaktadır. Şunu da belirtmekte yarar görüyoruz ki ülkemizdeki toryumun tenör (enerji kalitesi olarak düşünebiliriz) değeri düşük olduğu için kullanıma elverişli değildir. Bu da maliyetleri arttıran bir faktördür. Hesaplamasını çok iyi yaptığına inandığımız(!) AKP hükümeti umarız radyasyon atıklarının nasıl yok edileceğini de göz önünde bulundurmuştur. Radyasyon etkisine sahip maddelerin bir kısmı asla etkilerini kaybetmezler. Bir kısmı ise, yarılanma adı verilen olayla etkisini zamanla kaybederler. Atık maddeler bu nedenle yarılanma süresinin bir kısmını geçirmesi için özel depolarda tutulur. Ardından tamamen etkisiz hale getirmek için değişik alaşımlar ve beton kullanarak hazırlanmış özel depolara gömülürler. Tabi bu işlemlerin çevreye zarar vermeden hakkını vererek yapılması da belirli bir maliyet içeriyor.
Şöyle bir örnek verelim: ABD'nin 2010 yılında yapacağı depolama işleminin maliyeti yaklaşık olarak 27 milyar dolar olarak hesaplanmış durumda.
Peki nükleer santrallere karşı olan bizler ne gibi çözümler getirebiliriz? Ülkemizde elektrik iletimi sırasındaki kayıp %18-%22 arasındadır. Dünya standartlarında bu rakam maksimum. %5'dir. İletim hatlarının bakım ve onarımı için yatırım yapılmamasının nedeni devlet tarafından kaynak yetersizliği olarak sunulmakta ve devlet tarafından yapıl(a)mayan bu yatırımların özel sektör tarafından yapılabileceği öne sürülerek özelleştirmelerin önü bir kez daha açılmaya çalışılmaktadır. Nükleer santral yapmak için gerekli kaynağı nerden buluyoruz acaba? Katı fosil yakıtlarının kullanımı da iyi bir çözüm değildir. En azından kısıtlı bir kullanıma gidilmelidir. Ama ülkemizde bol miktarda yararlanabileceğimiz kaynaklarımız var. Rüzgar, güneş ve jeotermal kaynaklar bunların başta geleni. Bu kaynaklar yenilenebilir kaynaklar olarak adlandırılır. Çevreye hiçbir zararı yoktur. Yenilenebilir kaynaklar, biz onlardan enerji elde etsek de etmesek de varolurlar. Son on yılda, nükleer santral yerine, ABD'de 2650 Mw, Almanya'da da 4000 Mw rüzgar enerjisi üreten tesisler kuruldu.
Neden yenilenebilir kaynaklardan enerji elde etmiyoruz. Çünkü bu kaynaklara başvurursak AKP hükümetinin emperyalist güçlerle çıktığı yola taş koymuş oluruz. Bu arada belirtmekte fayda var; Başbakan Tayyip Erdoğan, Avrupa gezisi sırasında gittiği Fransa'da bu ülkeye verilmesi planlanan 15 milyar dolarlık nükleer santral ihalesini AB ile yürütülen müzakere sürecinde pazarlık aracı olarak ortaya attığı ve Fransa'dan Türkiye'ye 'evet' oyu istediği dedikodusu etrafta dolaşmakta.
Şener ATAŞ
Diğer Haberler
KAPİTALİZMDE AŞK BAŞKADIR!UMUT GENÇLİKTE!Sermayenin Tarihi ve DoğalGüzelliklerimizi Yağmalamasına
Karşı SavaşıyoruzGENÇLİK MÜCADELESİNİN SORUNLARI ÜZERİNEEMEKÇİLER EĞİLDİKÇE SANATA
YIRTILACAKTIR ELBET KARANLIKLAR DASERMAYENİN DİYETİTEKSTİL İŞÇİLERİKADIN VE ÖRGÜTLÜLÜKSİYASAL ZOR VE "HAYATA DÖNÜŞ" OPERASYONUDGM DİRENİŞLERİ